Item: Mad Max
Rating: 80
Author: Alperen Yüksel Altuğ

Artılar Performans. Mad Max Dünyası. Başarılı dövüş ve sürüş mekanikleri

Eksiler Birçok şey tekrar ediyor. Bazı görevler fazla gereksiz

Özel İnceleme

Yeşil Vadi, Tosun Paşa'nın mı yoksa Mad Max'in mi?

Günümüz yapıtlarına göz atacak olursak; şu sıralar popüler olan yapıtların post apokaliptik, yani kıyamet sonrası bilim kurgu türünde örnekler olduğunu görmekteyiz. 1800 yıllarında ilk örnekleri verilen, bilim kurgu edebiyatının bir çeşidi olan kıyamet sonrası bilim kurgu; nükleer ya da biyolojik savaşlar sonucunda dünyanın sonuna gelinmesini konu alır. Bu süreç içinde hayatta kalan canlılar ile senaryolar türetilen yapımlardan birisi de George Miller tarafından 1979 yılında beyaz perdeye aktarılan Mad Max olmuştu.

Avustralya tabanlı olan Mad Max’i, ilk olarak ünlü isim usta sinema simalarından birisi olan Mel Gibson canlandırdı. Daha sonraları 1981 yılında Mad Max 2 ve 1985 yılında Mad Max Beyond Thunderdome isimli iki film daha serideki yerini aldı. Uzun bir süre sessizliğe gömülen seri, bu yılın ilk çeyreğinde sessizliğini bozdu ve Mad Max: Fury Road ismiyle yeniden sevenlerin karşısına çıktı. Mad Max'i zaten sevenlerin dışında, daha önce Mad Max izlememişleri de etkileyen yeni film ile bol bol aksiyona doyduk. Ee tabi durum böyle olunca da, diğer sektörlerde Mad Max’in bu başarısından yararlanmamak olmaz.

Sahip olduğumuz tek bir varlığımız, yani arabamız için tekrar bir koşuşturma başlıyor.

Oyun için ilk düşünceler ne kadar olumlu olsa dahi, herkesin korktuğu bir durum vardı. Bildiğiniz gibi birçok sevilen film, video oyununa uyarlanıyor ve filmden dahi soğuyabiliyorduk. Fakat görünen o ki geliştirici ekip bu korkuların yersiz olduğunu kanıtladı. Gelin şimdi hep beraber Mad Max oyununa yakından göz atalım.

Avalanche Studios ismi sizlere tanıdık geliyor mu? Just Cause serisi ile adını duyurmayı başaran Avalanche Studios, 2003 yılında İsveç ülkesinin başkenti olan Stockholm şehrinde küçük bir oyun geliştirici olarak başladı ve günümüze kadar gelişerek ulaştı. Açık dünya türünün en iyileri arasına girmeye başaran ve Just Cause 3 oyununu iple çektiğimizi düşünürsek, geliştirici ekibin bu türe hakkını verdiğini söyleyebiliriz. Hal böyle olunca da açık dünya türünde olan Mad Max için daha fazla heyecan duymaya başladık.

Bu kadar ön bilgi sonrası hikayemize giriş yapalım. Mad Max: Fury Road isimli filmin senaryosu ile aynı olmadığını ilk başta belirtelim. Kendi halinde yaşayan, geçmişi ile acılar çeken Max abimiz; hayatta kalmaya çalıştığı günlerden birinde saldırıya uğruyor. Darp edilen Max’in gözdesi olan, hayatta ki tek yakını diyebildiğimiz arabası çalınıyor. Yarı baygın olarak aracın peşinden koşan isim, arabasına ulaşıyor, fakat girdiği kavga sonucu taşıyan araçtan bir köpek ile düşerek tek başına kalıyor.

Köpek ile beraber birkaç ip ucu karşımıza çıktıktan sonra, köpeği de kayıp ediyoruz. Etrafta yankılanan köpek havlamalarını takip ettiğimiz zaman birinin köpeği(mizi) tuzağa düşürdüğünü görüyoruz.Chumbucket isimli olan karakterimiz, dünyayı bu hale getiren nedenden bir hayli etkilenmiş gibi gözüküyor.Kıyamet sonrasında görülen açlık yüzünden Chumbucket’ı, köpeğimizi yiyeceği sırada yakalıyoruz. Karşısında bizi gören Chumbucket, bir hayli şaşırıyor. Dövüşmemizi gören isim, bizim seçilmiş kişi olduğumuzu düşünüyor ve köpeğin sakat ayağını iyileştiriyor.

Arabamızın kaçırıldığı yere giderek gözlemlediğimiz kamp alanında Chumbucket bizlere arabadan umudumuzu kesmemizi söylüyor ve bu arabadan daha iyisini hatta en iyi aracı bizlere yapacağını da sözlerine ekliyor. Hepimizin bildiği gibi Max, gözden uzak ve huzurlu bir yaşam biçimini seviyor. Fakat artık alışkın olduğumuz hayatın dışında bir yaşam sürmek zorundayız. Biz de Chumbucket ve köpeğimiz ile büyük bir maceranın içerisine giriyoruz.

Kısacası, hayatımızda sahip olduğumuz tek bir varlığımız, yani arabamız için tekrar bir koşuşturma başlıyor. Her ne kadar klasik bir konu gibi görünse de, evren olaran Mad Max seçildiği zaman aksiyon dolu dakikaların düşmediğini hatırlatmakta fayda var. Aksiyon olur da düşmanlar olmaz mı? Öncelikle Scratus, Roadkill ve Buzaard isimli üç adet baş düşmana sahibiz. Scratus ve Buzaard isimli düşmanlar genelde kamp alanlarında görülürken; Roadkill sınıfındaki düşmanlar ise yolculuk esnasında bizlere musallat olan tipler olarak nitelendirebiliriz.

Hazır düşmanlar demiş iken; sizlere dövüş sisteminden bahsedelim. Dövüş sistemine baktığınızda, alışkın olduğunuz bir sistem ile karşılaşıyorsunuz. Saldır, defans ve karşı atak seçeneklerini gördüğümüz oyunda, Fury atakları ve bitiriş sonları ile dikkatleri üzerine çekti. Fury atak, Mad Max dünyasının temeli diyebiliriz. Üst üste gelen kombolar ile oluşan Fury atak ile Max, daha hızlı ve daha hasar verici şekilde dövüşerek; çok da güzel bir sonla bitiriyor. Genel olarak dövüş sistemi beğenilse de, açıkça söylemek gerekirse ben pek etkilenmedim. Tamam kabul ediyorum, sistem güzel ve eğlenceli dakikalar yaşatıyor, fakat karşıdaki düşmanların bu sisteme göre kolay kaçması, bir süre sonra sizleri sıkabiliyor.

Özellikle zırhı yüksek olan düşman araçlarını ilk seviyelerde yok etmek gerçekten imkansız diyebiliriz.

Mesela, oyuna ilk başladığımız zaman, bir kamp alanına gittik. Yaklaşık olarak sekiz kişi üstümüze geldi. Birkaç darbe aldıktan sonra ve can seviyeniz düştükten sonra, space tuşu yardımıyla takla atıp düşmanlardan uzaklaşabilirsiniz. Ve teker teker yaklaşan o sekiz düşmanı da az canınız ile rahatlıkla öldürebilirsiniz. Yumruk dışında, yerden aldığınız bıçaklar ile son darbeyi hızlı bir şekilde gerçekleştirirken; sopalarla da belirli bir süre düşmanlarınızı öldürebilirsiniz. Silah olarak oyun başında size verilen bir adet pompalı olduğunu belirtelim.

Gerçi silah konusunda da çok garip bir sistem olduğunu söyleyelim. Neden mi? Çünkü silahı kullanırken karakteriniz hiçbir şekilde yürümüyor. Düello sırasında bir kovboy nasıl sadece eli ile silahını hareket ettiriyor ise, Max için de aynı durum geçerli. Neden böyle bir sistem seçildiği konusunda herhangi bir yorumda bulunamıyorum.

Aynı taktik araçlar içinde geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Arabanız kullanılmaz hale geldiği zaman, araçtan mecbur iniyorsunuz. Özellikle zırhı yüksek olan düşman araçlarını ilk seviyelerde yok etmek gerçekten imkansız diyebiliriz. Ama bunun hiçbir önemi yok. Baktınız, zırhlı araçlar mı geliyor; inin araçtan ve birkaç kez space tuşu yardımı ile araçlardan sıyrılın. Bir süre sonra dayanamayan düşmanlar da araçlardan iniyor ve kısa süre içerisinde onları öldürebiliyorsunuz. Yani uzun lafın kısası dövüş sistemi, kompleks bir yapıda olması beklenen bir açık dünya oyunu için gerçekten basit kalıyor.

Hepimizi oyuna bağlayan bir diğer etken ise arabalar elbette. Araç sayısı olarak tatmin olacağınız oyunda; kendi aracınız, Archangels ve düşmanlardan aldığınız araçlar olarak üç sınıf içerisinde toplanıyor.

İlk olarak kendi aracımız ile başlayalım. Aslında teknik olarak bu araç bizim değil! Hatırlarsanız sizlere Chumbucket’tan söz etmiştik. Düşman tarafından ele geçirilen aracımızdan sonra Chumbucket, bizlere dünyanın en iyi aracını yapacağına dair söz vermişti.

Peki bu çalışmalar neler? Araç türünün yanında araçlara yapılan modifiye detayları gerçekten sağlam olmuş. Motor güçlendirmesi, fren sistemi, lastik, boya gibi unsurların yanında araç savaşlarında kullanacağımız halat, zincir, jant dikenleri, kaporta önü koruma gibi modifiyelerin ciddi anlamda oyuna bir artı yön kattığını belirtelim. Bu modifiyeler içinse, görevlerden aldığımız ve dışarıdan topladığımız scrap adını verdiğimiz malzemeler gerekiyor. Yükseltmeler için gerekli olan seviye ve scrap'e sahip ise, yükseltme işlemini istediğimiz yerden yapabiliyoruz ve bu da oyuna gerçek dışına atan bir diğer etmen oluyor. Belirli yerlerde olan garajlarda yapsak bu işi ne kaybederiz ki? Tamam, zaman kaybı olur ama gerçekçilik konusunda da çizgiden dışarıya çıkılmamış olurdu.

Biraz önce bahsettiğimiz zincir, halat gibi ek malzemeleri ise biz kullanmıyoruz. Arka tarafta bulunan Chumbucket, bizim hedef aldığımız bu malzemeleri kullanarak bizlere yardımcı oluyor. Bu yardımın yanında birkaç yardımın daha olduğunu belirtelim. Arabanızdan uzaklaştığınız zaman attığınız işaret fişeği ile Chumbucket, aracınız saniyeler içerisinde sizlere getiriyor. Eğer ki aracınız patlama seviyesinde ise, inanın ki araç patlamıyor, bu zamanlarda ise Chumbucket aracınızı tamir ediyor. Chumbucket ile beraberinde köpeğimiz de bizlere mayın bulma konusunda yardımcı olduğunu hatırlatalım.

Archangels ise, dışarıda bulunan araçların bir üst seviyesi olarak nitelendirelim. Bu araçları açmak için seviye ve yüksek oranda scrap gerektirdiği için bir süre ellemeyin deriz. Fakat, görünüş bakımından sizleri etkileyen bu araçlar, aynı zamanda kendi tuzağına düşürebilir.

Bir diğer sınıf ise düşmanlardan aldığımız araçlar... Dövüş sisteminden bahsederken, araçtan inme olayından bahsetmiştik. Eğer düşmanı indirmeyi başardıysanız ya da düşmanı gidip siz indirdiyseniz ya da zincir dediğimiz araba yükseltmesi ile sürücüyü yerinden ettiyseniz, araca binebilirsiniz. Bindiğiniz aracı da garajınıza götürürseniz, daha sonra kullanmanız için sizleri garajda bekliyor. Bu araçlar, özellikle yüksek zırhlı olanlar, bazı görevlerde ciddi anlamda yardımcı olurken; olumsuz yönleri de yok değil. Mesela, bu araçlara modifiye yapamıyor ve Chumbucket’i araç içine sokamıyorsunuz. Eğer yok, garajıma düşman aracı sokmam derseniz de, araçları parçalayabilirsiniz. Parçalanan araçlardan ise scrap ve benzin bidonları düşürerek, envanterinize ekliyorsunuz. Evet benzin bidonları! Oyun içerisinde araçlarda benzin bitme olasılığı var. Fakat, bu konuda pek zorluk çekeceğinizi düşünmeyin; zira neredeyse her yerde içi dolu benzin bidonları ile karşılaşabiliyorsunuz. Ayrıca bu benzin bidonlarını yakarak, bir bombaya da dönüştürebilirsiniz.

Düşman araçlarını patlatabilirken, kendi aracımız neden patlamıyor?

Aracımız yani oyundaki ismi ile Magnum Opus hazır! Sıra geldi araç savaşlarına... Araç savaşları, beni en çok eğlendiren unsurlardan birisi oldu. Yolda karşılaştığınız düşman araçları ve konvoylar ile girdiğiniz mücadele ve patlamalar konusunda geliştirici ekip iyi bir iş çıkartmış. Ama bu sistem içinde çok abes kaçan olumsuzluklar var.

Bunlardan ilki ve hemen göze batan aracımızın patlamaması oldu. Düşman araçlarını patlatabilirken, kendi aracımız neden patlamıyor? Araç ile mücadeleye girdiğiniz zaman, sol alt kısımda olan araç sağlığını görebilirisiniz. Bu gösterge sona geldiği zaman araçtan inmeniz isteniyor ve araçtan indiğiniz zaman yardımcınız aracı tamir edebiliyor. Deneme amaçlı araç sağlığını en düşüğüne getirdim ve atlayarak arabanın çarpmasını sağladım. Araba ani olarak patladı fakat daha sonra hiçbir şey olmamış gibi Chumbucket aracı tamir etmeye devam etti. Zaten patlama olsa dahi, aracınızdan inerek de sizlere düşmanları nasıl öldüreceğinizi söylemiştik. Bu kadar güzel detayların yanında, bu sistemin oyuna eksi bir yön getirdiğini söyleyebiliriz.

Araçlar detaylarının yanında Max’in detayları da hoşumuza giden bir diğer yön oldu. Menü başlığına Max isimli sekmeye geldiğiniz zaman; yumruk, ceket, birincil silah, kafa, mermi taşıma, pompalı tüfek, yetenek ve aletler başlıkları ile karşılaşıyorsunuz. Belirli bir seviye ve scrap karşılığında bu seviyeleri yükseltebiliyor ve doğaya, düşmana karşı daha dayanaklı bir Max’e sahip oluyorsunuz. Bu özelliklerin dışında Legend sekmesindeki yeteneklerin daha önemli olduğunu belirtelim. Belirli challagelar ile topladığınız Griffo jetonları ile bu bölümde yükseltmeler yapabiliyorsunuz. Bu yükseltmeler ile, sağlık barının yükselmesi, aldığını suyun kapasitesi, daha sert yumruklar gibi özellikleri karakterinize aktarabiliyorsunuz. Fakat bu yükseltmeleri menü kısmında yapamıyorsunuz. Yükseltmeleri yapmanız için Griffo isimli felsefeciyi bulmanız gerek. Aslında oyun başından beri sizlere görünecek olan ve ufak ufak konuşarak sizlerden kaçan bu kişi, G.O.R.A. filminden tanıdığımı Garavel’in ta kendisi! İlerleyen zamanlarda haritanızda görünen bu kişiye giderek, topladığını Griffo jetonları ile yükseltmenizi yapabiliyorsunuz. Max’in sağlık barından söz edelim. Diğer yapıtlarda ki gibi kendi kendine dolan bir sağlık göstergesi bulunmuyor. Şişenizde bulunan su, dışarıdan bulduğunuz köpek maması, öldürdüğünüz küçük hayvanlar ve ölen insanların bağırsaklarını yiyerek; can artışını sağlayabilirsiniz.

Araçlarımız hazır, Max’i de yakından tanıdık. Şimdi gelelim bu unsurları nerede yaşatacağımıza yani oyunun geçtiği evren düzenine göz atmaya... Alışkın olduğumuz çöl dünyası, birkez daha bizlere kapısını açtı. Mad Max temasını başarılı bir şekilde gözler önüne seren dünyada gerçekleşen fırtınalar, gece gündüz olayları başarılı bir şekilde oyuna yansıtıldı. Haritaya baktığınız zaman; Scarecrew, kamp alanları, ana görevler, Wasteland görevleri, kaleler, ele geçirilecek alanlar, keskin nişancı kuleleri ve hızlı seyahate olanak sağlayan balonu görmekteyiz.

Açık dünya severler için eğlence kaynağı olan Mad Max, bir süre sonra kendisini tekrarladığını belirtelim.

Scarecrew dediğimiz semboller, bizlerin bir nevi aranma seviyesini düşüren unsurlar diye tanımlayabiliriz. Bu sembolleri yıktıkça, düşmanların sizlere bulaşma oranı da azalacaktır. Kamp alanlarına baktığımız zaman; normal kamp, benzin kampı, taşıyıcı kamp, liderlik kampı gibi kamp çeşitlerini sıralayabiliriz. Zorluk açısından değişkenlik gösteren bu kampları basmak, gerçekten çok eğlenceli bir durum. Fakat bu kampları basmak için ilk olarak etrafında buluan keskin nişancı kulelerini ve savunma sistemlerini yok etmemiz gerekiyor. Ayrıca tek başına da bulunan bu kuleleri yok ettiğiniz zaman; scarecrew olayında olduğu gibi aranma seviyeniz düşecektir. Kaleleri de; Jeet, Gutgash, Pink Eye ve Deep Friah olarak ayrıldığını belirtelim. Bu kaleler ile anlaşmalar yaparak; garajlarını kullanmaları için sizlere izin veriyorlar. Bu mekanların dışında ise, çöl ortamında bulunan yıkık evler, fabrikalar, gemiler ve uçak unsurları da gözlerimize hitap eden yaptılar olarak karşımıza çıkıyor.

Sizlere kısaca oyun içerisinde yapabileceklerinizi anlattık. Şimdi gelelim diğer bir konumuz olan ve artık yeni nesil oyunlarda ön plana çıkarılan grafikler ne alemde... Grafiksel olarak, ciddi anlamda sizleri bir şölen bekliyor. Biraz önce bahsettiğimiz gibi; araç savaşları, kum fırtınaları, patlamalar gibi görsel ögeler ön plana çıkarılarak; kısa bir süre içerisinde kendinizi atmosfere bırakabiliyorsunuz. Sesler konusunda da başarılı olan oyunda, Max’in sesinin bir garip olduğunu söyleyebiliriz.

Grafiksel olarak başarı sağlayan geliştirici ekip, aynı başarıyı performans olarak da sağladı. Şu ana kadar sorunsuz bir şekilde oynadığımız oyunda, herhangi bir grafiksel ve performans olarak abes bir hata ile karşılaşmış değiliz. Son yıllarda piyasada yer alan oyunlara karşılık, Mad Max’in bu tür bir performans ile bizlere sunulması gözlerimizi yaşarttı.

Peki gelelim en önemli konuya: Mad Max’i almaya değer mi? Açık dünya severler için eğlence kaynağı olan Mad Max, bir süre sonra kendisini tekrarladığını belirtelim. Görev tekrarlamaları dışında, gidip scrap toplamak; aynı araçlar ile mücadeleye girmek (hele ki kolay sistem ile) sizleri oyundan soğutabilen öğeler olduğunu söyleyebiliriz. Fakat, Mad Max’in bu büyüleyici dünyası ile tanışmak istiyorsanız, kaçırmamanız gereken bir yapıt olduğunu söyleyebiliriz.

Yorumlar 236