EksilerAşırı çizgisel, zıplayamamak büyük bir eksiklik
Oyun dünyasında zannetmiyorum ki FPS aksiyon türünden başka bir türe
rahatlıkla konu bulma ihtimali vardır. Neden mi? Bir defa başlı başına İkinci
Dünya Savaşı var, olmadı Vietnam ya da başka güncel bir askeri operasyona dayalı
bir konu, senaryo. Onu geçelim, arada bir orijinal fikirleriyle birkaç oyun
çıkar, herhangi bir konsepti ilk kez deneyip zihinlerde yer eder, sonra onu
kullanan başka oyunlar çıkar; ama ilk oyun hep hatırlanır.
Farklı bir silah türü ya da oynanış mekaniği olabilir bu; hayati noktalara ufak tefek rötuşlarda
bulunup türün gelişimine ön ayak olabilen oyunlar da hatırlanır. Yani bir
şekilde bazı oyunlar türü domine eder, haliyle öyle olur, hemen her tür için
geçerlidir bu, ondan sonra da ardından gelen diğer oyunlar da kendince bir
şeyler elde etmeye çalışır. Bazıları yüksek bütçeli olamaz ama yaratıcı
fikirlerle kendini beğendirme çabasına girer; fakat bir kısmı da tam anlamıyla
nal toplarlar. Legendary böyle bir oyun. Herhangi bir konuda türe katkıda
bulunmaya çalışır cinsten bir oyun değil. Belki hiç böyle bir amacı yok, olmadı
da; o kendi halinde naçizane bir shooter, naif, ona kötü gözle bakmamalıyız,
aramıza almalıyız. Bunu yapmalıyız, ama Legendary'nin bizim şu sorumuza cevap
verip veremeyeceğini de bilmeliyiz. Neden PS3 ve X360'a çıkan, en nihayetinde
para harcanıp emek sarf edilen bir oyun herhangi bir şey vaat etmez?
Bir efsaneydi senle beraber olmak
Oyunumuzun ismi Legendary; yani "Efsanevi", kendisiyse FPS bir aksiyon oyunu.
İsminden kaynaklanan iddialı bir ilk izlenim yaratmaya çalıştığı bariz, ama
bunun reklam kokan bir hareket olma ihtimali de var. Başlamadan evvel böylesi
çekincelerle bakıyorsunuz oyuna, ben öyle baktım şahsen, sonra bu çekincemde
haksız olmadığımı gördüğüme sevindim. Legendary'nin efsanesi ile ilgili olduğu
kısmı konusunda, yani Pandora'nın Kutusu'nda saklı. Oyunda profesyonel bir
hırsız olan Jack Deckard'ı kontrol ediyoruz ve bize verilen görev de Pandora'nın
Kutusu'nu New Yor şehir müzesinden çalmak. Yalnız tam bu esnada kutuyla
etkileşime geçiyoruz ve kutunun açılmasına sebep oluyoruz. Eh, Pandora'nın
Kutusu'ndan da haliyle salkım salkım üzüm çıkmıyor; mitolojide de anlatıldığı
üzere bin türlü bela, müsibet, hastalık insanoğlunun başına sarılıyor. Oyunun
konu olarak karşımıza çıkardığı bu belalar ise mitolojide bahsi geçen, şehrimizi
yerle bir etmek için salınmış bin türlü yaratık. Legendary de bu noktadan
itibaren sizi önünüze çıkan bu yaratıkları öldürerek, yıkıntılar ve türlü başka
mekanlarda yolunuzu bularak ilerlediğiniz bir oynanışla başbaşa bırakıyor.
Her ne kadar FPS oyunlarının genel değerine en çok etki eden noktalardan birini
oluşturmasa da konusuyla başarılı ve derin oyunların diğerlerinden daha
öncelikli olduğu da bir gerçek. Tabii tek başına konu da bir işe yaramıyor doğal
olarak, kaldı ki bu bir adventure değil; o yüzden vuruş hissi, bölüm tasarımları
ve zorluk derecesi elbette daha çok dikkat edilesi. Öte yandan bir FPS'nin
Pandora'nın Kutusu'ndan yola çıkarak senaryosunu o yönde oluşturması da pek
alışıldık değil. Nitekim adventure oyunlarına daha zengin bir kaynak
oluşturabilecek bir kapı burası. O yüzden biraz farklı ve çetrefilli bir senaryo
akışı bekliyorsunuz, ama gelin görün ki oyuna girdiğinizde bu hususta
yaratabileceğiniz beklenti de yerle bir oluyor. Oyunun az önce bahsettiğim
konusu, ilerleyen bölümlerdeki bazı dönüm noktalarında ufak çaplı hoşluklar
yaratsa da genel olarak oldukça sıradan ve tekdüze. Ctrl tuşuna bastığınızda
gelen ekranda senaryo içerisine dahil olan karakter ve kuruluşların tanıtımı ve
ilerledikçe edindiğiniz bilgilerle güncellenmesi durumu oyuna suni bir arkaplan
oluşturmak adına tasarlanmış. Bunları takip ederek oyundaki karakterlerin
ağırlığını veya gelişmelere göre kimin ne daleveralar çevirdiğini gözlemlemek
isteyebilirsiniz; ama buna ihtiyaç duyacağınızı sanmıyorum, zira oyuna bu kadar
uzun süre tahammül edebileceğinizi düşünmüyorum.