Günümüzde grafik teknolojisi o kadar gelişti ki, bu konuda taviz veremez hale geldik. Karşımıza grafik bakımından yoksun bir oyun çıktığında tahammül sınırlarımızı fena halde zorladığımız olmuyor değil. Tabi ki bu demek değil ki, grafikleri kötü olan bir oyun oynanılmaz. Zaten böylesine ön yargılı bir cümleyi duyduğumuzda cevabımız hemen hazır. Counter Strike… Valve Software 1998’de PC’ye öyle bir oyun bıraktı ki, aradan 10 yıl geçmesine rağmen hala bilinirliğini yitirmedi. Bilinirliğini bırakın hala internet cafelere eskisi kadar olmasa da, bir şekilde hakim. Gerek online olarak gerekse Multiplayer olarak hala büyük bir kitleye hitap ediyor. Hani az önce demiştim ya “Grafikleri kötü bir oyuna tahammül etmek güç” diye sanırım bazı istisnalar olabiliyor. Belki 10 yıl daha Conter Strike oynanmayacak ama şu hep bir şekilde hafızalarda kalacak; Valve 1998’de PC oyunculuğuna yön, fikir hatta can verdi. Evet Counter Strike oyuncularca ne kadar vazgeçilmezse, işte Valve Software’ün yaptıkları da o kadar unutulmaz. Hatta görüyorum ki Valve Software’ün icraatları bir 10 yıl daha oyun piyasasını etkisi altına alacak Çünkü elimde Valve Software’den çıkma yeni bir klasik duruyor. Şöyle bir düşünüyorum da sanırım buna ihtiyacımız vardı.
Dört Parmağın Hikayesi
Left 4 Dead içerisinde Counter Strike ve Half-Life’dan birçok şeye
rastlayacağınız, zombi temalı, şirin mi şirin bir oyun. Şirin dediğime bakmayın
zaman zaman sizi fena halde ürkütecek. Oyunda dört arkadaşın, dört bir yandan
fırlayan zombilerle mücadelesine eşlik ediyoruz. Senaryo sizlere fena halde sade
ve yaratıcılıktan uzak gelebilir ki öyle de zaten. Ancak oyunumuz çoklu yön
bakımından ön planda olduğu için tek kişilik senaryoya fazla takılmamak gerek.
Zaten oyunun keyifli noktası da yine çoklu yönü. Oyunu açtığımızda hoş bir menü
bizleri karşılıyor. Gerekli seçimleri yaptıktan sonra karşımıza çıkan ekranda
karakter seçmemiz isteniyor. Seçebileceğimiz karakterler arasında Bill, Zoe,
Louis ve Francis adındaki dört karakter yer alıyor. Karakterler arasında önemli
farklar bulunmuyor. Farklılık genel olarak cinsiyet, fiziksel yapı ve ruh hali
olarak karşımıza çıkıyor. Mesela karakterlerden biri daha ciddi bir görünüş
sergilerken, bir diğeri argo ve küfürlü sözleri dilinden düşürmemesi gibi.
Hoşunuza giden karakteri seçtikten sonra oyuna başlıyoruz. Yalnız oyuna giriş
yapmadan önce şunu bir kez daha belirtmekte fayda var, oyunun tek kişilik
senaryosunda önemli atraksiyonlar ya da senaryo derinliği gibi unsurlar
beklemeyin. Daha öncede dediğim gibi oyunumuz çoklu yön bakımından ağırlıklı.
Oyunu açtığımızda yavaş işleyen yapı, önümüze çıkan zombilerle bir anda hareket
kazanıyor. İlk deneyimlerimde hoşuma giden noktalardan biri silah kullanımındaki
rahatlık oldu. Makineli tüfekleri kullanmak oldukça kullanışlıyken, ilerleyen
bölümlerde elimize geçen sniper’lar daha özenli bir kullanış istiyor. Az sonra
ofiste birlikte oynayacağımız arkadaşlarımın tecrübeleri karşısında ezik duruma
düşmemek için silah kullanımına biran önce alışmam gerekiyor. Zira oyunda ne
kadar takım halinde hareket edecek olsak da, karşınıza sizi oldukça zorlayacak
zombiler çıkıyor.
Tek kişilik senaryo genelde şu şekilde işliyor; Oyunda yer alan dört adet senaryo mevcut. Senaryolar kendi arasında beş ayrı bölüme ayrılıyor. Bu mantıkla 4*5 olarak toplamda yirmi adet bölüm mevcut. Her bölümün kendine özgü zorluğu, bulmacaları ve mekanları mevcut. Oyunda genel olarak önümüze çıkan zombileri takım arkadaşlarımızın da irili ufaklı katkılarıyla öldürerek bir sonraki serüvene atlıyoruz. Görevler genelde bu şekildeyken, bölümlerde karşımıza çıkan bulmacalar oyunun sürekliliğini sağlıyor. Hatta bazı bölümlerde karşınıza çıkan bulmacalar oyunculuğunuzu konuşturmanızı gerektiriyor. Oyun boyunca birçok zombiyle savaşıyorsunuz. Oyunun aksiyonu bu sebeple yüksekken, dört bir yandan üzerinize fırlayan ve bir anda önünüze çıkan zombiler sizi fena halde korkutabiliyor. Hatta kapalı alanlarda karşınıza çıkan zombiler etraftakilere ve size adeta korku saçıyor. Ayrı yeten sandalye başında korkudan sıçrayarak arkanıza aşmanız da olağanJ İşte bu açıdan Left 4 Dead tek kişilik senaryoda hem korku hem de aksiyon anlamında güzel bir denge sağlamış. Ancak daha önce de söylediğim gibi tek kişilik senaryonun yaratıcılık taşımaması, sürekli önümüze geleni indirme mantığıyla işlemesi ve görevlerin birbirini tekrar etmesi gibi önemli eksiler nedeniyle bir süre sonra tekdüze bir hale bürünebiliyor. Son olarak söyleyebileceklerimse, tek kişilik senaryo 6-7 saat civarında bir uzunluğa sahip. Oynayış süresinin kısa olmasındaki ana sebep, oyunun çoklu yönü üzerinde durulmuş olmasından kaynaklı. Ama bunu bu kadar önemsememek gerekiyor. Asıl dikkat etmemiz gereken Left 4 Dead’ın çoklu olarak yaşattığı benzersiz keyif.