Geçen gün aklıma geldi eski VCD koleksiyonumu incelemek. Baktım televizyonda iş yok, DVD izlemek için de ortam pek uygun değil. Ne yapalım dedik, başladık karıştırmaya. Seneler evvelinden kalan bir film gördüm unutmaya yüz tuttuğum. Arkasından bir tane daha, bir tane daha ve bir tane daha. Hepsi de bilim kurgu tadında sağdakini soldakini öldür gibilerinden. Olacak gibi değil dedim, elime “Yargıç Dredd”’i alıp izlemeye başladım. Sonra film içinde koptum bir ara olanlardan da aklıma geldi eski oyunlar. Sonra biraz onunla biraz bununla parçalar birleştirip canım sıkılıp filme geri dönene kadar bir miktar oyalanmış oldum.
Karışık mı geldi? Neden böyle bir giriş yaptığımı anlatayım o zaman. Seneler öncesinden gelen bir beklentisi vardır insanların. Sene 2000 olduğunda, gezegenimiz İsa peygamberin doğumundan sonra ikinci milenyuma girdiğinde hep uçan arabalar, uzayda tarlalar göreceğimiz anlatılırdı küçüklüğümüzün filmlerinde. Bizim küçüklüğümüz geçmeye başladıkça o beklentilerde yavaş yavaş yontuldu. O yontulmanın ardından bir geri dönüş başladı. İnsanlar uzayda değil, orta çağda ya da onunda eskisinde yaşamaya başladılar. Ve bilgisayarlar da ortak oldular bu çağ değişimine ve oyunlarıyla eşlik ettiler yaşamak isteyenlere o devirleri sıcacık evlerinde. İşte o bilgisayarlar zamanında elimize düştü Diablo. Ağabeylerinden –ki Diablo’nun öncesinde tür FRP/RPG olarak anılırken genel olarak, onun gelişiyle asıl halini kazandı diye düşünmekteyim- fazla hatırlandı, daha fazla kopya edildi firmalarca. Feyiz aldı birçok oyun onu.
Ve şimdi elimizde birkaç sene sonrasının savaşçılarını yönetme şansı duruyor. Bırakın televizyonları, bırakın kahramanlık hayallerini de okuyun bakalım bu yazıdan sonra da zaman ayırmaya değer mi Harbinger? Garip bir giriş gibi mi geldi? Bu oyun kadar garip olamaz sanırım. Sindire sindire inceleyelim bakalım şimdi.
Öncelikle elimizde bir RPG ve aksiyon karması olmasıyla birlikte, bilim kurgusal bir evrende geçen bir oyun var. Karakterimizi Diablo tarzıyla (fare ve klavye kombinasyonu) yönetiyor ve iç burkan aksiyon sahneleri ve aynı tadı tamamlasın diye eklenmiş arka fonlar üzerinde koşuyoruz. Bu hengameyi tamamlansın diye eklenmiş müziklerden de yeri gelince bahsedeceğiz tabi ki.
Tepede konumuz olacak elbette. Eldeki malzemeyi bilelim, onun üzerine yayalım etekteki taşları. Şöyle ki, Derebeyin aşağılık ve insafsız yönetimi altında ilerleyen devasa köle gemisi Harbinger için artık çatlaklar kaçınılmaz hale gelmiştir. Yıllar süren yıkım, üst üste gelen savaşlar ve mutsuzluk çığlıklarının hüznüyle ilerleyen gemi için dur emrinin verileceği günler yakındır. Eski barışlar zamanla aşınmış, yerini yüzüne gülüp arkasından bıçak bileyen yüzlere bırakmıştır. O soğuk duvarların ısınacak gibi hissettirmesi bundandır.
Maalesef ki bu soğuk duvarlardır eviniz ve korumanız gereken de gene mezarınızdır. Korumanız gereken gemiyi çevreleyip parçalamak isteyen de derebeyinin iki yüzlü, doğruları kendine göre belirleyen ve her tür saldırıya yakın olan ordularıdır. Karşılaşmanız kaçınılmaz, kaçmanız imkan dışı bir savaş var kapınızda.
İşte konumuz yaklaşık böyle bir şey. Bu noktada devralıyoruz kontrolü ve bir adam seçiyoruz kendimize savaşın kahramanı olsun diye. Karakterlerimiz Human (insan), Gladiator (robot) ve Culibine (enerji toplayabilen bir tür) olarak üç çeşit. İnsan çevik ve en hızlı hareket edebilen ırk. Bununla birlikte savunma ve saldırılar için sürekli harcama yapması gerekiyor. Robotumuz en kalın zırha sahip karakterimiz ve Harbinger teknolojisi ile yaratılmış durumda. Yardımcı yeteneği ise düşük seviyedeki robotları kontrol edebilmesi. Karakter işleri bittikten sonra haliyle hemen oyuna geçiyoruz. Bu kısım sizi ilgilendirdiği için ben sadece incelemenin bana düşen kısmını yazmaya başlıyorum.