ArtılarMükemmel detaylarla donatılmış ve istediğimiz çoğu şeyi yapabileceğimiz bir şehir, şehirde yer alan her insanın size bunun bir oyun değil simülasyon olduğu hissini verebiliyor olması, fizik efektleri, video editörü, oyuncu sayısı artırılmış Multiplayer deneyimi
EksilerBelki de şu ana kadar en fazla sistem isteyen ve buna rağmen tam verim alınamayan tek oyun, grafiklerde karşılaşılan ciddi sorunlar
Benim için her şey GTA 2 ile başlamıştı bu seride. Üstten görünümlü bir şehir
ve polislere yakalandığımda “Busted” diye geçilen anons, GTA 2’de beni sürekli
daha iyi bir derece yapmam için teşvik ediyordu. Oyunun ambalajının ön
tarafındaki karakter resmini ve arka kapakta yer alan “3DFX” logosunu unutamam.
Ekran kartı denilince, akla gelen en önemli isimdi belki 3DFX. 2000’li yıllara
geldiğimizde Rockstar işi öyle büyüttü ki, peşi sıra gelen GTA 3 ve Vice City
isimli yapımlarla, üç boyuta adım attı. Bir türün öncüsü olan GTA, birçok
oyuncuyu olduğu gibi beni de San Andreas ile vurdu. Sıcak yaz zamanlarında
çıkarılan San Andreas, oynarken aynı zamanda bazen cep telefonumu da açık
bıraktığım ve diğer arkadaşlarımla konuştuğum, çünkü onlarla birlikte oynadığım
bir oyundu. Carl Johnson, karizması ve geriye miras bıraktığı muhteşem
maceralarıyla hafızalarımızda yer edinmişti ki, yapımcılar yeni bir isimden söz
etmeye başladı; “GTA 4”. İlk olarak yeni nesil konsollar için boy gösteren
yapım, büyük ilgi görmüş ve aldığı övgülerle kayda değer bir oyun olduğunu
ispatlamıştı. Uzun bir süredir oyunun PC saflarına gelmesi için yükselen
çığlıklara kulak veren yapımcılar, oyunu PC kullanıcılarının beğenisine sundu.
Gerçek rüya Amerika!
Bu kez yönettiğimiz karakter, bir göçmen. Niko Bellic, kuzeni Roman’ın daveti
sonrasında, yasal olmayan yollarla yeni dünya Amerika’ya adım atıyor ve bu
aşamadan sonra kontrol bize geçiyor. Biraz araba sürüşü ve kalacağımız yeri de
öğrendikten sonra, klasik GTA ilerleyişi yavaş yavaş kendisini gösteriyor. Henüz
yabancı olsa da kısa sürede Niko, birçok kişiyle tanışıyor ve sinirli yapısını
ortaya koyuyor. Etrafa göz gezdirdiğimizde, daha önce olmadığı kadar canlı ve
işleyen bir şehrin içerisinde olduğumuzu anlıyoruz. Koca binalar, lunaparklar,
dev köprüler ve bu mekanlarda işleri için çabalayan insanlar. Doğrusu görev
olarak hiç bir şey yapmasanız da, harita geniş olduğu için gezilebilir,
keşfedilebilir ve bunları yaparken saatlerinizi harcayabilirsiniz. Liberty
City’nin her tarafı capcanlı. Gece kulüpleri, hamburgerciler, giysi mağazaları,
İnternet kafeler ve daha nicesi oyuna eklenmiş. Şehrin yer aldığınız bölgelerine
göre de bunlar değişiklik gösteriyor. Bir nevi yaşam simülasyonu içerisindeyiz
denebilir. Memnun kaldığınız mekanlara, arkadaşlarınızı da arayarak davet
edebiliyorsunuz.
"Niko yeni umutlarla birlikte Amerika'ya Liberty City'e kuzeni Roman'nın yanına geliyor. Ancak yeni hayatında kanun dışı işlere bulaşıyor. "
Niko bir cep telefonuna sahip. Böylece yapılması gereken görevleri, cep
telefonuna gelen aramalar ve mesaj kayıtlarıyla öğrenebiliyor, karşılık olarak
arama da yapabiliyoruz. Cihazın özellikleri bunlarla sınırlandırılmamış. Cep
telefonunun ayarlarıyla oynayabiliyor, zil seslerini bile değiştirebiliyoruz.
Önceki oyunlarda yaptığımız gibi, birilerini takip et, birini koru, hedefi öldür
gibi bilindik görevlerimiz var. Bu sebeple asıl detaya inilmesi gereken yön,
nasıl hareket edebildiğimiz ve bu görevleri ne şekilde yapabildiğimiz. GTA IV’ün
bu konuda gösterdiği gelişim gerçekten çok fazla. Öncelikle sol alt köşede yer
alan mini harita, gitmemiz gereken noktayı sarı bir şerit ile gösteriyor. Bu
sayede sıklıkla haritayı kontrol etmek zorunda kalmıyoruz. Gitmemiz gereken yer
için taksileri bile kullanabiliyoruz.
Oynanış esnasında karşılaştığınız durumlarda çoğu zaman şaşırabilirsiniz. Bir
arabaya ihtiyacımız var diyelim. Hamle yaptığımızda eğer kapı açılmıyorsa, Niko
dirseğiyle camı kırıyor ve kapıyı açarak içeri giriyor, sonrasında yaptığı düz
kontak sayesinde, arabayı çalıştırıyor. Aynı şekilde çalışır haldeki bir arabayı
da ele geçirmek istediğimizde, bu kez araçların sahiplerinden aldığımız tepkiler
daha farklı ve gerçekçi. Hemen pes etmiyorlar ve arabaya tutunarak peşinizden
sürünmeyi dahi göze alıyorlar. Parka gittiğinizde banklarda oturan ve kitap
okuyan insanlar, deniz kenarına gittiğinizde fotoğraflar çeken turistler, bir
yol inşaatına denk geldiğinizde elinde çizelge ile dolaşan bir şef, bir devriye
ekibine rastladığınızda elinde kahvelerle dolaşan polisler ve daha pek çok detaı
GTA IV’te görmek mümkün. Koşarken yanlışlıkla birine çarptınız diyelim. Elinde
bir şey varsa onlar yere düşüyor ve size kızıyorlar. Bir suç işlediğiniz ve
polisten kaçtığınız sırada sizi kim görürse kaçmaya başlıyor, sivillere ateş
ederseniz yere yatıyor ve saklanmaya çalışıyorlar. Önceki oyunlarda olduğu gibi
polisler, hemen silahlarına davranmıyor, sizi defalarca uyarıyorlar. Eğer hiç
bir şey yapmayıp yanlarına giderseniz, teslim olabiliyor ve cezanızı ödedikten
sonra tekrar serbest kalabiliyorsunuz.