Günümüzde bilgisayar, konsollar ve sayıları az da olsa tekrar moda olmaya başlayan arcade makineleri, VR teknolojisi derken oyunculuğun sürekli seviye atladığını söylemek mümkün. Güçlü donanıma sahip oyun bilgisayarlarının ve yeni nesil oyun konsollarının gelişimini ve kapasitelerini çok yakından inceliyoruz. Ama atladığımız bir konu olduğunu düşünüyorum. 1989 yılında piyasa çıkan Nintendo Gameboy, oyunculuğu çok farklı bir yere taşımıştı. E bu da bir devrim sayılır bence. O zaman el konsolları hakkında konuşalım.
Yıllar içerisinde piyasaya bir sürü el konsolları çıksa da bu konsolların en bilineni ve en çok etki yaratanı Nintendo Gameboy kabul edilir. Nintendo firmasının özellikle 1983 oyun sektörü çöküşünden sonra yaptığı hamleler, sektörü tekrar kendine getirmişti. Firma, Nintendo kalite damgasını ortaya çıkarmış, geliştiricilerin kendi konsollarına yıl içerisinde çıkaracakları oyun sayılarını kısıtlamış, bununla beraber piyasada tekrar kaliteli oyunlar görülmesine ön ayak olmuştu. Daha önceden değinmiş olduğum gibi her ne kadar el konsolları Nintendo Gameboy ile popülerleşmiş olsa da aslında kökeni 1950’lere dayanıyor. Adının tam ne olduğu bilgisine ulaşamadığım fotoğraf makinesi benzeri konsol, ilk el konsolu olarak kabul ediliyor.
Daha sonra 1976 yılında piyasaya çıkan “Mattel Auto Race” isimli el konsolu o yıllar içerisinde biraz popüler olmuştu. Adından da anlaşılabileceği gibi içerisinde tek bir yarış oyunu barındırıyor. Üç şeritli bir pistte sürekli olarak diğer araçları geçmeye çalışıyor ve geçtiğimiz araç sayısı puanınız oluyor. Tabi bu konsolda kaliteli mi değil mi diye tartışabileceğimiz grafikler söz konusu değil. Tüm araçları temsil eden kırmızı ışıklar mevcut. 1979’da ise Microvision’ın “kartuşlu” olarak değerlendirebileceğimiz, değiştirilebilir ekranlı el konsolunu piyasa sürüldü. Bu konsol, Blockbuster, Pinball, Bowling gibi oyunları, ekranı ile tümleşik olan kartuşlarla içerisinde anakart bulunduran kontrolcü ile birleştirip oynamayı mümkün kılıyordu. Grafikleri incelediğimizde, tüm oyunların block grafikler üzerine kurulu olduğunu gözlemleyebiliriz. Hatta bu grafik yapısı Tetris oyunlarda da görülüyor. Microvision, daha sonradan oldukça meşhur olacak olan, kartuşu ile tümleşik ekranlı el konsollarına yol açtı. Ülkemizde, özellikle 90’lı yıllarda “el atarisi” olarak satışa sunuldu. Ben de o yıllarda bu konsollardan bolca edinip birçok oyunu deneyimlemiştim.
1976-1989 yılları arasında bu tarz ekranı ile tümleşik el konsolları yaygınlaştı. Yukarda bahsettiğim block grafikler daha da gelişip animasyon haline de büründü. Ama bu oyunlar genellikle, ilk oyun konsolu olan Magnavox Odyssey’deki gibi, tek bir arka plan üzerine konumlandırılmış animasyonlara sahipti. 1989 yılında Nintendo, Nintendo Gameboy’u piyasaya sürdükten sonra oyuncuların heyecanlarını tetikledi. Çünkü dönemin en iyi konsolu olarak görülen NES oyunlarını ceplerinde taşıma fikri çok cazip geliyordu. Nitekim firma bu ürünle inanılmaz bir kâr etti. Nintendo Gameboy hala dünyanın en çok satılan el konsolu ünvanını taşıyor. Özellikle oyun tarihinin ilk Pokemon oyunları, Pokemon Red, Blue ve Green’i bizlere tanıtan konsol Nintende Gameboy’du. Tabi bu başarı daha sonra Gameboy’un gelişimine de sebep oldu. Buraya birazdan değineceğim.
Nintendo Gameboy’dan çok fazla bahsettik. Bunun nedeni konsola ya da firmaya bir sempati duymam değil elbette. Hatta favorim olmadığını bile söyleyebilirim. Ama kabul etmemiz gereken bazı gerçekler var. Sürekli Gameboy’un gündemde ve zirvede olmasının nedeni 1989-1990 aralığında yani kendi konsol neslinde çıkmış olan diğer el konsollarının, Gameboy ile yarışamaması. 1989 yılında çıkan Atari Lynx, 1990 yılında çıkan Sega Game Gear ve TurboExpress oyun çeşitliliği ve donanım bakımından oldukça güzel el konsollarıydı. Yine de Gameboy karşısında duramamaları silinip gitmelerine neden oldu. Yıllar içerisinde birçok el konsolu çıkmasına rağmen ailesini büyüten Gameboy oldu. Gameboy Colour, Gameboy Advance, Gameboy Advance SP derken Nintendo bu alandaki hakimiyetini herkese kabul ettirdi.
Nintendo gelişedursun Sony; özellikle PlayStation 2 sayesinde konsol sektörünün zirvesine tırmandı ve PSP (Playstation Portable) ile el konsolu akımına dahil oldu. PSP bize, PS2 grafiklerini sunuyordu ve aynı zamanda PS2 ve PS3 konsollarına bağlanıp hem ekstra bir kontrolcü hem de remote play olarak adlandırılan kavramla PS3 oyunlarının PSP üzerinden oynanmasını sağlıyordu. Bununla birlikte geniş bir oyuncu kitlesinin saygısını kazandı. Ama rakibi yine çok güçlüydü. Nintendo bu sefer Nintendo DS ile dokunmatik çift ekran teknolojisini kullandı, oyun kütüphanesini genişletti ve oyuncularına farklı bir el konsolu deneyimi sundu. Tabi bu el konsollarının farklı sürümleri de kullanıcıların beğenisine sunuldu. Bu ikili 2011 yılında tekrar karşı karşıya geldi. Bu sefer PsVita ve Nintende 3Ds el konsolları piyasa çıktı.
PsVita, PS3 grafiklerini barındıran ve PS4’e kontrolcü ve Remote Play olarak bağlanan güçlü bir el konsoluydu. Nintendo 3Ds ise 3D deneyimini oyunculara 3D gözlük kullanmadan yaşatıyor, dokunmatik çift ekran özelliğini yine kullanıyordu. Çok sayıda el konsolu çıkmasına rağmen hepsi Sony ve Nintendo firmalarının cihazları karşısında ezildi. PSP ve Nintendo DS’ten sonra piyasayı ele geçiren bu el konsolları haricindeki anmaya değer tek el konsolu Nokia N-Gage idi. Pek ilgi görmeyen ve kullanım olarak da kullanıcılardan çok olumlu oy alamayan bu el konsolu da silindi gitti. Ama PsVita çok güçlü bir konsol olmasına rağmen Nintendo 3Ds’e göre daha az tercih edildi. Oyun çeşitliliği barındırmaması, mağazasının geniş olmaması gibi özelliklerden bu konuda etkendi. Ama son vurgunu yine Nintendo, Nintendo Switch ile yaptı ki, eleştirmenler tarafından gelmiş geçmiş en güçlü konsol olarak tanımlanıyor.
Oyunculukta el konsollarının etkisi
El konsollarının tarihinden bahsettikten sonra oyunculuğu taşıdığı yerden bahsetmemek olmaz. Oyunları cepte taşıma fikri bile çok cazipken bir de bu deneyimi yaşayabilme durumunun oyunculara yarattığı olumlu etki zaten el konsollarının satış rakamlarından anlaşılıyor. Taşınabilir olmak, hiçbir yerde oyunlardan kopmamak demekti. Üstelik el konsollarının kendilerine has oyunları vardı. Sırf bu oyunları deneyimlemek için bile el konsollarına yönelim arttı. Örneğin Uncharted hikayesini tamamlar nitelikte olan oyun Uncharted:Golden Abyss, sadece PSVita için piyasaya sürüldü. Serinin hayranları sırf bu oyunu oynamak için bile PSVita sahibi oldu.
Pokemon oyunları da Nintendo’nun konsollarında boy gösterdi. Tabi günümüzde emülatörlerle bu oyunları bilgisayarlarımızda oynamak mümkün ama Pokemon serisinin köklü oyuncuları, hala en iyi oynanışın ve senkronizasyonun Nintendo el konsollarında olduğunu söylüyor. Hem emulatörde hem de Gameboy Advance’de, Pokemon Fire Red oynamış bir oyuncu olarak, Gameboy deneyiminin çok daha başka olduğunu söyleyebilirim. Pokemon ve Gameboy’a konu gelmişken; Handheld kültürünün popülerleşmesinde en fazla katkısı olan oyunların Pokemon serisi olduğunu es geçmemek lazım. Örnek olarak; Nintendo DS’deki Pokemon Diamond ve diğer oyunlarında Pokemon transferi yapmak mümkündü. Böylelikle evlerinde kendi maceralarını yaşayan oyuncular, bir araya geldiklerinde ya da Wi-Fi aracılığı ile Pokemon takasları yapabiliyordu. Bu tarzdaki oyunların sunduğu bu güzellikler Handheld kültürünün içimize sinmesi sağladı. Peki bu dönemde elimizden düşmeyen akıllı telefonlarımız Handheld sayılır mı? Tabi ki sayılmaz :) Mobil oyunculuk çok daha farklı bir alan. Başka bir makale de bu konuya değineceğiz.
El konsolu ailesinin bu kadar büyüyüp bu kadar geniş bir kitleye sahip olacağını belki de firmalar bile tahmin etmemiştir. Bahsettiğimiz gibi birçok el konsolu zaman içerisinde piyasaya sürülse de en bilinenler Sony ve Nintendo el konsolları. Hatta Nintendo’nun bu platforma biraz önde olduğunu söylemek mümkün. Bakalım bu piyasa daha ne kadar genişleyecek ve firmalar bize daha ne kadar güçlü el konsolları gösterecek. Ben de merakla takipçisi olacağım.
Biraz mı?
Biraz?
ahahahahahahaha