EksilerKendini tekrar etmesi sebebiyle bir süre sonra sıkabilir, yetersiz grafikler
Güneşin parladığı, rüzgâr sesleriyle huzurun her yana yayıldığı ve ucu bucağı belli olmayan kırlarda koşuşturuyordu. Henüz küçük bir kızdı, ama hissettiği mutluluk, tüm ömrünce sahip olabileceği hediyelere bedeldi belki de. Biraz yürüdü ve bir ağacın dalına asılmış bir salıncakla karşılaştı. Gülümseyerek ona doğru koşmaya başladı. Her attığı adımda saçlarını dalgalandıran rüzgâr, salıncağa yaklaştıkça şiddetini artırdı ve beraberinde karanlık bir örtüyü de getirdi. Salıncağın kurulu olduğu ağaç bir canavara, salıncak ise, onun kırbacına dönüştü. Küçük kız var gücüyle kaçıyordu, ama bir süre sonra ayaklarının altından zemin kaymaya başladı. Yere düştü, saniyeler geçtikçe kalp atışları hızlanıyor, daha da korkuyordu. Arkasına bakmaya korkuyordu, ama sanki bir şey onu tuttu ve bakmaya zorladı. Tam yüzünü görecekken gözleri kapandı ve kötü bir kâbustan uyandığını anladı. İşte bir kötü rüya daha…
Artık büyüdüm
Küçükken hepimiz kâbuslar görmüş ve o gecenin hemen sabah olması için dualar etmişizdir. Alice Drake, çocukluğunda fazlasıyla kâbus görmüş bir psikologdur. Fakat artık erişkin bir insan olmasına rağmen, eski korkuları onun peşini bırakmaya pek niyetli değildir. Belki de her hastasını başarıyla tedavi eden Alice, kendi sorununa çare bulamayınca, çözümü silahlarda buluyor. “Tamam, küçük bir kızken sadece kaçmak için uğraş veriyordum. Fakat şimdi mistik güçlerim ve silahlarım var. Daha da önemlisi, artık sizden korkmuyorum ve sonuna kadar savaşacağım.”
Oyunumuzda Alice Drake’i kontrol ediyoruz. Görülen her kâbus, bizim için halledilmesi gereken bir sorun ve oynadığımız bölümler de bu dakikalardan oluşuyor. Baktığımızda Dreamkiller’ın oynanış mekaniğinin fazlasıyla Painkiller’ı andırdığını söyleyebiliriz. Hızlı, vur ve ilerle tarzı oynanış, aksiyon seviyesinin sürekli olarak hat safhada olmasını sağlamış. İçinde yer aldığımız her haritanın belirli bir bölgesinde hapsoluyoruz. O sırada gelen tüm yaratıkları öldürdükten sonra bir sonraki aşamaya adım atabiliyoruz. Mermi konusunda bir sıkıntımız olmuyor, çünkü şarjör bile değiştirmiyoruz. Bazı zamanlarda, normal haldeyken dokunamadığımız düşmanlar var. Bunun için haritanın belirli bölgelerinde yer alan çemberlerden geçerek farklı bir boyut oluşturmak gerekli. Sonrasında tüm yaratıkların üstesinden gelmek hiç zor değil.
"Testere hayranları için müjde! Testere 25 sinemalarda, ama tabii ki sadece rüyanızda."
Var olduğunuz ve olmak istediğiniz nokta
Bölüm tasarımlarını beğendiğimi söyleyebilirim. Gerçekten ilginç fikirler çıkmış ortaya. Öncelikle tüm bölüm tasarımları, o sıradaki görülen kâbusu yansıtıyor. Etrafı ateşlerle çevrili bir mekândan kurtulmak için mücadele verirken, ateşin hemen ardında tropik bir ada ve geminin olduğunu görüyorsunuz, ama oraya ulaşamıyorsunuz. Böylelikle, olmak istediğiniz yer ve kurtulmak zorunda olduğunuz yerler arasında kalıyorsunuz. Bu sadece bir örnekti. Oyun boyunca buna benzer tasarımlarla karşılaşıyorsunuz. Oynanış esnasında üç hakkımız bulunuyor. Eğer ölürsek, tekrar kaldığımız yerden devam edebiliyoruz. Eğer üç kez ölürsek, bu kez bölümün son kayıt noktasından başlamamız gerekiyor.
Painkiller’a yeni kardeş
Dreamkiller, oynanışta olduğu gibi grafiklerde de Painkiller’ı temel almış. Yapımın görsel olarak günümüzden bir hayli geride olduğunu söyleyebiliriz. İyi bir yöne değinmek gerekirse bu durum, sisteminize yük bindirmeyecek demektir. Fizik özelliği sayesinde, yaratıklar ve etraftaki birçok nesne parçalanabiliyor. Tek kişilik senaryonun yanında çoklu oyuncu modları da bulunduran yapım, bünyesinde deathmatch, team deathmatch, conquest ve capture the flag gibi modlar barındırıyor.
Dreamkiller, düşünce olarak güzel, ama uygulama olarak pek başarılı olamayan yapım. Sizin de kâbuslarınıza karşı geçmişten beri var olan bir intikam duygusu varsa, bunu halletmek için Dreamkiller’ı deneyebilirsiniz.