Doom 3: Resurrection of Evil
Arda Gündüz
3.06.2010 - 12:31
Cehennem bizi geri çağırıyor...
2004 için, “uyanış yılı” benzetmesini yapabiliriz. Geçmişte büyük yankılar
uyandıran ve bıkmadan oynadığımız birçok yapım, teknolojinin gücünü de arkasına
alıp, bize görsel şölen yaşatmak üzere karşımıza çıktılar. Half-Life 2’nin
dışında, bu gruba örnek olarak verilebilecek oyunlar Prince of Persia: Warrior
Within ve Doom 3. Seneler önce oynamaya başladığımız bu oyunlar, aklımızın bir
köşesinde daima kendisine yer edindi. Özellikle birçok oyuncu için Doom, bir
dönüm noktası olarak kabul edilir, çünkü ilk defa 3 boyut kavramı Doom serisi
ile ivme kazandı. Yıllar geçtikçe, son model bilgisayar ve ekran kartlarına
sahip oldukça, oyunların görsel gücüyle şenleniyordu monitörlerimiz.
Kızıl Gezegen’e dönüş
Doom 3’ün ilk olarak duyurulması ve ilerleyen zamanlarda ekran görüntülerinin
yayınlanması, efsanenin yeniden doğmasına somut bir örnekti. 2004 yazında
buluştuk Doom 3’le. Bazı kesim, oyunu yerden yere vurdu ve hayal kırıklığına
uğradığını belirtti. Bazıları ise, tam bekledikleri yapımla karşı karşıya
olduklarını belirtiyorlardı. Bu konudaki düşünceler ne olursa olsun, herkesin
birleştiği tek bir nokta vardı; Doom 3 aşmış grafiklere sahipti. Mars’a şeytani
güçlerin yaptığı saldırı ve cehenneme olan yolculuğumuz, oyunun gerilim dozunda
da önemli artış sağlıyordu. Sonu, bir devam oyununa gebeydi. Aylar sonra, Doom 3
için hazırlanacak olan ilk expansion duyuruldu; Resurrection of Evil. Aslında bu
expansion’ın yapımına, Doom 3 biter bitmez başlanmış bile. Bakalım bu sefer ne
kadar gerileceğiz?
Resurrection of Evil, Doom 3’ün iki yıl sonrasında geçecek. İlkinde olduğu gibi,
burada da Mars’ın en tehlikeli bölgelerine inecek ve şeytani güçlere karşı
koymaya devam edeceğiz. Bu sefer yönettiğimiz kahraman, Doom 3’teki askerimiz
değil. Hikaye ise şöyle gelişiyor; Mars’ta yaşanan felaket ve şeytani
saldırılardan sonra, UAC tüm çalışmaları durdurmuş ve gezegenden uzaklaşmıştır.
Tesis orada halen duruyor olmasına rağmen, çalışan herkes gezegenden kaçmıştır.
Yine de tedbiri elden bırakmamak üzere, Mars etrafında yörüngede bulunan uydular
aracılığı ile uzaktan takip sürmektedir. Bunun da meyvesini alırcasına, tuhaf ve
güçlü bir sinyal belirlenir. Bu sinyal, ilk oyunda da ismi geçen ama hiç uğrama
fırsatımızın olmadığı arkeolojik bölge Site 1’dir. Bilim adamları, merak
konusundaki hassasiyetlerini yine gösterirler ve bu sinyali araştırmak üzere
Mars’a bir bölük yollamaya karar verirler. Takdir edersiniz ki, bu bölük
içerisinde biz de varız ve Site 1’e yolculuk yapıyoruz.
Yapımcılar, grafiksel olarak bir değişikliğin yapılmayacağını belirtiyorlar.
Zira Doom 3, bu konuda zaten üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmişti.
Geçeceği mekanlar içerisinde bu sefer her an tehlike teşkil eden mağaralar,
arkeolojik bölgeler bulunuyor. İlk oyunda olduğu gibi, ara sıra cehenneme
uğramayı da ihmal etmeyeceğiz. Yine Doom 3’te ismini sık sık duyduğumuz
Elizabeth McNeil, bu sefer Sarge’ın görevini üstleniyor ve gideceğimiz yerlerle
birlikte, son durum ile ilgili bilgileri ve görevlerimizi veriyor. Hikaye
hakkında ekstra bilgiler almak için, PDA’leri toplamaya devam edeceğiz.