Brooklyn köprüsünün hemen ilerisinde, 16. cadde ile 22. sokağın kesiştiği yerde ıssız bir otopark. Gündüz bile pek az insanın gelip gittiği bu terk edilmeye yüz tutmuş otopark'ın o gece hiç beklenmedik misafirleri olmuştu. İleride belli belirsiz gözüken ışıklar yaklaşınca, havlamaya başlayan köpekler biraz sonra burada olacaklara dair ilk işaretleri veriyordu. Karanlık otoparkı aydınlatan iki ışık süzmesinin kaynağı, mor Chevrolet kenarda bir yerde durdu. İçinden çıkan olmadı. Ta ki ikinci araç gelip de karşısında dikilinceye kadar. Onu üçüncü, dördüncü ve diğer arabalar izledi. Gelen her araç aynı merkeze odaklanır şekilde durmuştu. Araçların ortasında ışıktan oluşan bir çember belirmişti.
Araçlardan teker teker çıktılar. Sessizlik, ağızlardan fışkıran küfürlerle bozuldu. Karşılıklı küfürleşmeler sürerken, iki adam çıktı ortaya. İri beyaz olanı ceketini çıkarıp yere tükürdü. Kasıklarına kadar uzanan kolyesi ile zenci adam da yavaşça yürüyerek geldi ortadaki çembere. Önce birbirlerine laf attılar, sonra yumruklarını. Acımazsızca süren kavgaya hiç kimse müdahale etmiyor, sadece bağırıp çağırıyorlardı. İri beyaz olan yere çok kötü düşmüştü. Kendi kanı içinde kıvranıp dururken, zenci olan bir arabanın kaputuna çıktı. Dirseği ile beyaza bitirici vuruşu yapmak için üzerine atladı. Ama çok geçti. Zenci yere düşmek üzere iken, beyaz olan o kadar seri bir hamle ile döndü ki, şimdi aynı kanlar içinde zenci olan kıvranıyordu. Beyaz olan yerdeki viski şişesini aldı. Arabanın üzerinde kırıp kesici bir hal almasını sağladı. Kanlar içindeki suratına o kötü gülüş çok yakışmıştı. Beyaz adam asıl bitirici vuruşu yapmak için şişeyi tutan kolunu havaya kaldırdı...
Hey dostum burası bizim çöplüğümüz tamam mı?
Def Jam Vendetta'yı oynamış olanınız var mı? Şahsen ben oynamadım ve şu cümleleri yazarken ne kadar büyük bir hata yaptığımı daha iyi anlıyorum. Sokak dövüşlerini en acımasız hali ile sunan, Mortal Combat’ı aratmayacak kadar kan içeren kavga sahnelerini rap müzikleri ile süsleyen eşsiz bir oyun. Hip-hop sanatçılarının başrolünü oynadığı bu bol kanlı oyun sadece rap tarzını sevenler değil, dövüş oyunu meraklıları tarafından da çok beğenildi. Farklı stillerde dövüş imkânı sunması, akıllara ziyan combo hareketleri ile sadece oynayana değil oyunu izleyene de oldukça zevkli anlar sunan bu oyunun bir yıl gibi kısa sürede hemen ikincisi yapıldı. Bu sefer daha fazla hip-hop yıldızını ve daha fazla dövüş hareketini içeren oyun, daha etkileyici grafikleri ile süslenerek beğenimize sunuldu.
Def Jam, New York’u kontrol altında tutmaya çalışan çetelerin birbirleri arasındaki rekabetini anlatıyor. Kontrol ettiğimiz karakter, bu çetelerden birine daha yeni dahil olmuş ve çömez olduğu için pek fazla yeteneği olmayan, sadece biraz ün ve şöhret için (tabii biraz da para için) bu yola girmiş genç bir dövüşçü. Amacımız dövüşler kazanarak para toplamak ve topladığımız parayı yeni kıyafetler almak için ya da yeni dövüş teknikleri öğrenmek için kullanmak. Dövüşler genelde hiçbir kural içermeyen, ayakta kalanın kazandığı, tabiri caiz ise; “ölümüne” denilebilecek tarzda.
Lanet bakışlarını çek üstümden...
Dövüş konusunu biraz açalım. Oyuna başladınız Story modunda oynamak için hemen bir karakter oluşturdunuz. Karakterimizi yaratırken ister hazır olanları kullanabilir istersek de sıfırdan bir karakter yaratabiliriz. Bu işlemi atlattıktan sonra para kazanmak için ilk olarak birkaç basit dövüşçüyü alt etmemiz gerekiyor. Ama önce hazırlanmalıyız. Evimiz, oyunun ana menüsünü oluşturuyor. Burada harita üzerinden dövüşlere veya dükkanlara gidebiliriz. Telesekreterden mesajlarımız dinleyebilir, gardolabı kullanıp elimizdeki kıyafetlerden istediğimizi seçebiliriz. Bir de kazandığımız kupalarımız koyduğumuz bir köşemiz var. Burayı bir süre sonra kupalarla doldurup hayranlıkla izleyebiliriz.
Harita bölümü iki kısma ayrılıyor. Birincisi dövüş pistleri, ikincisi ise dükkânlar. Dövüş pistlerinde karşımıza çıkanı pataklayıp yeni pistlerin açılmasını sağlıyoruz. Dükkanlar ise işin estetik yanı. Burada; berber, dövmeci, kuyumcu, bir adet hip-hopçu butiği ve antrenman sahası var. Berbere gidip istediğimiz saç-sakal modelini oluşturabilir, her maça farklı bir imajla çıkabiliriz. Kuyumcudan ise pek çok takıyı edinmemiz mümkün. Özellikle karakterimiz zenci ise üzerini kuyumcu dükkanı gibi (veya A Takımı dizisindeki B.A. Baracus gibi) altın kolyelerle doldurmanız hoş duracaktır. Dövmecide istediğimiz dövmeyi yaptırabilir, seyirciler için karizmatik bir görünüm sağlayabiliriz. Fazlasıyla hip-hopçulara hitap eden butikten kendinize uygun doğru dürüst bir kıyafet bulabilirseniz aşk olsun. Düşük belli bol pantolonlar, Timberland botlar ve her rapçinin gözbebeği kapüşonlu sweat-shirt’ler tek seçenekleriniz. Ben şahsen kendime uygun bir kıyafet bulamadım bir pantolon giyip üzerimi çıplak bıraktım. Baştan kötü görünüyordu ama daha sonra güzel dövmelerle karizmamı doruklara çıkarttım. Burada alacağınız tüm kıyafetler ana menüde (yani evinizde) gardolap içine eklenecektir. İstediğiniz zaman giyip çıkarabiliyorsunuz.