ArtılarKorkutucu atmosfer. Başarılı bir hikaye. Ucuz ve biraz da korkunç olsun diyorsanız, vereceğiniz paraya değecek.
EksilerUnreal Engine 4'ten çok uzak grafikler. Kısa süren bir senaryo. Başarısız hayalet modellemeleri. Kolay ölen hayaletler. Güçlü bir oyun deneyimi arıyorsanız yetersiz.
Korku oyunlarında sizleri en çok etkileyen şey nedir? Konusu, yüzümüze tüküren iğrenç yaratıklar, atmosfer... Belki de daha sıralayamacağımız kadar çok nedenden korku oyunları her zaman kalbimizdeki en derin köşelerde, kimsenin çıkartmayacağı kadar serin bir noktada buz tutmaya mahkum oluyor. Peki buna neden olan yapımcıların kendisi mi? Yoksa bizim doyumsuzluğumuz ve mükemmeli arama içgüdümüz mü? Aslında ikisinin de az biraz haklı noktaları var.
Günümüzün korku film ve oyunlarının birçoğu klişe konulardan öteye geçemiyor. Son zamanların en çok konuşulan oyunlarından biri olan Outlast, kendisinden bir şekilde bahsettirebiliyorsa, aslında kalbimizdeki soğuk mağaradan kafasını uzatabilmiş anlamına geliyor ancak bizim konumuz Outlast değil; Daylight.
Daylight, karanlıktan korkan oyunseverler için oldukça heyecanlı ancak tam tersini düşünenler için birkaç saat içerisinde biten basit bir senaryodan farksız. En önemli ve tek silahımız, elimizdeki telefonumuz ve arada yeşil yeşil parlattığımız glow stick'lerimiz ve flare'lerimiz.
Daylight; Blacklight Retribution'dan tanıdığımız, Zombie Studios'un yapımlarından biri.
Daylight hakkında daha önce fikir sahibiyseniz veya videolarını, yazılarını detaylı takip ettiyseniz ilk bölümü 5 dakika içerisinde bitirebiliyorsunuz. Tabii gelin görün ki benim gibi oyun hakkında inatla fazla detaya bakmayıp, sırf sürpriz olsun diye direkt oyuna dalıyorsanız; çekeceğiniz var demektir. Yaklaşık 20 dakikalık bir keşfetme koşturmacasının ardından, oyunda belirli hatıraları topladığımızı anlıyor ve aslında bir hastanede tıkılı kaldığımızı keşfediyoruz. Anıya veya ipucuna sahip her eşya tıpkı Daylight'ın o çizgilerden oluşan logosu gibi parıldıyor ve oyun hakkında daha fazla detaya sahip olmamızı sağlıyor. Bir de zamanla kontrol ettiğimiz karakterimizin vücudunda dövmeler oluşmaya başlıyor. Burada aklıma gelen tek isim; Fatal Frame. İstemsiz bir şekilde Daylight'ı oynarken bazı noktaların Outlast tarafına, bazılarının ise Fatal Frame: Tormented tarafına benzetmeye başladım. Bunun iyi mi, yoksa kötü bir şey mi olduğunu söylemek biraz zor.
Karanlıktan korkmmam ben diye düşünüyorsanız, bir de şu şekilde düşünün; Daylight, basit bir koridor koşturmacası değil. Kimi zaman elinizdeki telefon, haritayı gayet net gösterirken, kimi zaman parazitler eşliğinde bir şeylerin size yaklaştığının işaretini verebiliyor veya aniden değişerek kaybolmanıza neden oluyor. Bu da oyunun ilginç noktalarından biri aslında. Normalde sürekli ilerlediğimiz karanlık koridor ve etrafımızı saran karanlık odalar, insanı biraz olsun ürpertir; hani korkarsınız ancak merakınıza yenik düşüp ısrarla o kapı gıcırtısına gidersiniz...Day light da böyle ilginç bir oyun olmuş.