Öncelikle…“…Crytek GmbH battı mı? Biz kimin oyununu oynuyoruz?” Tam yedi senedir dönen ve asla bitmek bilmeyen bu muhabbetle konuya girmek istiyorum. Hayır, Crytek batmadı. Her zamanki gibi dimdik ayakta. Zaten Crytek battıysa biz şu an kimin oyununu inceliyoruz? Tabii ki de Crytek’in son harikası olan Crysis Trilogy Remastered’ı!
Az önce bahsettiğim konu, zaten ayrı bir makale konusu. Zamanı geldiğinde bu konuya daha önce hiçbir yerde duymadığınız bilgilerle gireceğim fakat Crysis 3 sonrası radikal karar vererek yeni teknolojilere yönelen ve VR, mobil, PC ve konsollar dahilinde altı tane farklı oyun çıkarmayı başarmıştı. Bu oyunlardan özellikle Hunt Showdown ile maddi manevi olarak yoluna mükemmel bir seviyede ilerleyen firma, geçtiğimiz sene oyuncuların gerçekten ne istediğini anladı ve kendileri de özlemiş olsalar gerek ki özlerine döndüler. Buna Cevat Yerli’nin firmadan ayrılışından sonra Avni Yerli ve Faruk Yerli’nin maximum yetkisi ile verdiği kararlar da önemliydi.
Hatırlayacak olursanız; geçtiğimiz sene ilk oyunun Remastered sürümü, en güncel CryEngine ile en iyi biçimde uyarlanmış ve birkaç yeni özelliği ile piyasadaki yerini almıştı. Bu Trilogy paketinin ilkini oluşturacak olan bu yapım, Crysis serisini yeniden canlandırmıştı. Hem oyunculardan, hem de oyun basınından gelen genel anlamdaki olumlu yanıtlar neticesinde de diğer iki oyun da yenilenmeye gitti. Böylelikle bu efsane üçleme, artık tek bir pakette yer aldı.
Bu sürüm, geçtiğimiz sene piyasadaki yerini alan Crysis Remastered’ı da içerisinde dahil eden ve Crysis 2 Remastered ile Crysis 3 Remastered’i ilk kez bize sunan, ayrı ayrı satış yerine hepsini bir pakette toparlayan ürün. İsterseniz dijital olarak tek tek alabilmeniz de mümkün fakat seriyi hiçbir zaman oynamadıysanız sırayla hepsine bir şans vermenizi şiddetle tavsiye ederim.
Remastered ile Remake farkını her zaman olduğu gibi yeniden belirtmek istiyorum; Remastered, hazır yapıma eklenen yeni dokunuşlar ile o oyunu olduğu gibi yenilemek. Remake ise baştan yapmak. Ana geliştirici Crytek GmbH, bu üçlemenin Remastered sürümünü uyarlayan Saber Interactive arasında ortaklaşarak neredeyse bir Remake gibi oyunu baştan yaratmaya çalışmışlar. Çünkü 10 senelik oyunlar olmasına rağmen halen taş gibi bir yapımdı. Sorun şuydu; Günümüz sistemlerinde oynayabilmek biraz zahmetliydi ve konsollarda imkansızdı.
Geçtiğimiz sene piyasadaki yerini alan Crysis Remastered’ı hem Nintendo Switch, hem de PC olmak sürümü olmak üzere iki kez inceledik. Hatta PC sürümü için bizzat Crytek Frankfurt ofisini ziyaret ettik ve dünyada oyunu ilk deneyimleyenlerden biri olarak her şeyi yazdık. Bu yüzden bu üçleme paketinin ilk oyunlarından biri olan Crysis Remastered incelemesi için sizi aşağıdaki linklerden her ikisine davet ediyorum. Böylelikle bu oyunun incelemesini geniş kapsamlı okuyabilirsiniz. Tavsiyem ise önce Nintendo Switch, ardından PC incelemesini okumanız olacak.
Crysis Remastered Switch İnceleme
Geçtiğimiz sene piyasadaki yerini alan Crysis Remastered’dan sonraki en büyük beklentimiz Crysis 2 Remastered’dı. Özellikle benim görmek istediğim yenilenmiş sürümlerden biri de buydu. Çünkü bu oyun zamanında dönemin konsolları olan Sony PlayStation 3 ve Microsoft Xbox 360 (2006/2013) için defalarca downgrade’a uğramıştı. Bu oyunun ilk oyuna göre sönük kalmasının en büyük sebebi budur. Ayrıca EA’nin de ikinci oyunu konsollar için de çıkarmalısınız baskısı etkiliydi.
Sönük derken de yanlış anlaşılmasın sakın. Döneminde Battlefield 3, Call of Duty: Modern Warfare 3 gibi popüler ve güçlü rakipleri vardı. Tüm bu FPS oyunlarına karşı kafa kafaya mücadele veren bir yapım olan Crysis 2, kendi serisi içinde sönük kalmıştı. Oyunun PC sürümü, dönemin yeni nesil grafik motoru olan Cry Engine 3’ün tüm gücünü karşılarken ve New York’ta hayal edilen geniş alanı, çevrede etkileşim halinde olabileceğimiz her tür modelleri, objeleri ve hatta bina yıkımlarını bile yapabileceğimiz güçteyken, işte o zamanki oyun konsolları bunu kaldıramamıştı. Crysis 2’nin de 2010’dan beri ertelenmesinin ve birçok materyallerin kaldırılmasının sebebi de buydu.
Eğer bugünkü konsolların gücü, Crysis 2’nin geliştirildiği bir zamanlarda olsaydı, Crysis 2 halen unutamadığımız bir oyun olurdu. Bunu tartışmasız bir şekilde iddia edebilirim fakat kanıtlayamam. Aksi taktirde şirkete baskın yapıp, ilk dökümanları çalmam gerekir. Onu da asla yapamam. Siz anlayın ne demek istediğimi. Ancak şunu da bilin ki şu anki Crysis 2, konsollar yüzünden en iyiden, en geriye doğru gerileyen bir yapımdı. Buna rağmen dönemin konsollarında en iyi performansı ve grafikleri sunabilen yapım olmuştu. Aynı dönemde piyasadaki yerini alan Sony PlayStation 3’teki en büyük rakibi “Killzone 3 mü bunu başardı, yoksa Crysis 2 mi?” diyecek olursak, cevap apaçık ortadır.
Oyunun hikayesine değinmeyeceğim. Çünkü bu bir Remastered incelemesi. Es geçmeden belirtmem gerekirse; Oyunun hikayesi, ödüllü bilim kurgu yazarı ve hatta geçtiğimiz senelerde Netflix’in en çok bütçe ayırarak hazırladığı dizi olan Altered Carbon’un hem dizi uyarlamasını hazırlayan, hem de kitabının yazarı Richard Morgan tarafından yazıldı. Bu da Crysis 2’nin hikayesine verilen önemi ve oyunun bilimsel olarak nasıl bir çarpıcı konuma getirdiğini kanıtlayan nitelikte.
Maalesef geçtiğimiz seneden beri tüm dünya olarak Covid-19 ile uğraşıyoruz. Dünya, maddi ve manevi olarak büyük kayıplar verdi. Hatta koca gezegen büyük bir karantina çadırı oldu. Biz bunu seneler önce New York’ta Crysis 2 sayesinde deneyimlemiştik.
Crysis 2’de uzaylıların yani Cheplerin getirdiği Alien virüsü, insanları ölümcül olarak etkisi altına almış ve daha hızlı bir şekilde yayılmış, şehri tamamen tahliye ettirmişti. Böyle bir virüs salgını ile oyuna giriyoruz. Saniyede bir ölümün gerçekleştiği ve cesetlerin bile artık kontrolden çıktığı büyük bir pandemi var. Bırakın aşı bulmayı, bu virüsü araştırmaya bile zaman yok. Hatta bilim insanları bile yok. Hepsi artık can derdinde. Oyuna kıyasla biz bunların %1’ini yaşadık desem yalan olmaz. Zamanında Crysis 2 oynayanlar olarak bile pandemiye hazırlıklıydık. Peki ya sonrası?
Aslında burada bile seriye ayrı bir hikâye çıkar. Olaylar tamamen uzaylı istilası, Prophet’ın Alcatraz ile olan simbiyoz denen ortak yaşamı ile biyolojik olarak tüm yaşanılanları bize naklen yaşatıyordu. New York’un 2023’te bize yaşattığı da tam olarak buydu.
Crysis 2, ilk oyunda olduğu gibi “Can it Run Crysis?” yani “Sistemim Crysis’i açar mı?” sorusunu bize çok uzak tutmuştu. Bunun sebebi ise CryEngine 2’den, Cry Engine 3’e daha iyi optimize olarak evrimleşen grafik motoruyla yaşanmasıydı. Bu yüzden döneminde Crysis 2 için sistem zorluğu yaşamadık. PC oyuncuları da, konsol oyuncuları da rahattı fakat şu vardı; downgrade edilen birçok özellik yüzünden oyunda bir şeylerin eksik olduğunu hissettiriyordu. İlk oyunun inanılmaz harikalığının etkisi üzerimizdeyken Crysis 2 için olan beklentiler arşa ulaşmıştı. Onun verdiği psikolojik etki midir bilinmez fakat oyuncular her açıdan sanki bir şeyler eksik diyordu.
Crysis 2’yi ilk kez oynayanlar ya da bizim gibi gün sayarak beklemeyenler ise oyuna olan hayranlığını gizleyemiyordu. Grafiksel açıdan her şeyi tamamen sunan bir yapım olsa bile, aslında CryEngine 3’ün büyük bir demosu gibiydi. Grafikler biraz boğuk, biraz hamdı sanki ancak hiçte göze batacak ve rahatsız edecek seviyede değildi. Sanki New York ortamında Frankfurt’un kapalı havası vardı. Artık yaşadıkları yerden olsa gerek ki bunu hissettiriyordu. Oyunda konsollardan dolayı bir photo gerçekliği beklemiyorduk ancak bir şeylerin diğer yapımlara göre olabilecek farklarını da görmek istiyorduk.
Aradan 8 sene geçti. Bu oyun için günümüz konsolları, ilk planlanan her şeyi kaldırabilecek seviyeye ulaştı fakat bu oyun, Remake değil Remastered. Bu yüzden sunulan imkanlar da aynı seviyenin en üst düzeyi olmak zorunda. Bunu da o günün şartlarına göre şu anda da başarıyla sundular.
O bahsettiğim boğukluklar giderilmiş ve görüntü daha net bir seviyeye gelmişti. Oyunu oynarken bunu anlamanız ve fark etmeniz bazen imkânsıza yakın fakat eğer sisteminizde asıl orijinal Crysis 2 kuruluysa ve buna göre ayarlardan grafikleri eşit seviyede ayarlayıp, aynı yerden ekran görüntüsü alırsanız iki oyun arasındaki fark bariz bir şekilde göreceksiniz. Artık göz yanılması yaşıyorum da, bu yüzden mi oyun aynı hissettiriyor dedirtti. Bu konudaki olumsuz tek düşüncem budur.
CryEngine 3’den sonra gelişen ve defalarca yenilenen bu grafik motoru, şu an sadece “CryEngine” markası olarak karşımıza çıksa da, arada dört beş tane yenilenmiş sürümün birleşimi var.
Bu sayede Real Time Reflections dediğimiz gerçek zamanlı yansımalar, oyunun tüm boğukluğunu ortadan kaldırıyor. O Frankfurt havası gidiyor yerine New York coğrafyasına uygun bir hava geliyor. High Quality Textures özelliği ise tüm kaplamaları yenileyerek daha net bir görselliği sunuyor.
Her sene Crysis serisini oynayan bir insan olarak, bugüne kadar silahların dokularını gerçekten fark etmemiştim. CELL için geliştiren silahların üzerinde Schwarz Technology olarak firmanın adını ilk kez fark ettim. O dönemler Almanca bilmiyordum. Şimdi yaşadığım ülkeden dolayı bu kelimeleri sürekli gördüğümden olsa gerek, hemen dikkatimi çekti. Ayrıca Camarillo gibi markalar da gözüme battı. Bir an acaba kaplamaları Crysis 3’ten mi eklediler diye düşünmedim de değil. Çünkü Camarillo adlı silah markası, ilk kez Crysis 3’te görülmüştü ve Crysis 2’nin baş yönetmeni olan Nathan Camarillo’ya bir göndermeydi (Typhoon silahı da bana olabilir). Bu yüzden ikinci oyunda olmamalıydı diye düşünüyordum.
Silahlara daha detaylı bir şekilde bakınca asıl Crysis 2’de görünmeyen yazılar bile bu High Quality Textures özelliği ile daha belirgin olmuş. Konsollar yüzünden belli ki texture boyutları düşürülmüş. Bu konuda modlamalar sırasından kalma deneyimlerim vardı. Her şey iyi gözükecek derken tüm gücü kullanırdım fakat binalar, araçlar, silahlar yüklenmiyordu oyunda ve her şey boş bir çıkmaza varıyordu.
Bu oyunda, ormanlar, ağaçlar, deniz, su yani kısaca ilk oyunları Far Cry ve Crysis’te olduğu gibi doğa ön planda değildi. O yüzden State of the Art Depth of Field alan derinliği denen olaya daha çok yönelmişlerdi ancak önceki konuda bahsettiğim kaplamaların çevredeki etkisi soluktu. Bu yenilenmiş sürümde ise NY Taksi, NYPD polis araçları gibi şehrin simgesi haline gelen önemli araçlar bile daha belirgin ve net olmuş. Hatta duvarlarda asılı olan yazıları bile az da olsa okuyabiliyoruz.
Ray Tracing etkisinin ardından Enhanced Particle Effect (Gelişmiş Parçacık Efektleri), özelliği ön planda olsa da, Enhanced Explosion Effects dediğimiz gelişmiş patlama etkileri Crysis 2’yi gerçekten uç noktaya taşımış durumda. Crysis 2, aslında tamamen bir yıkımı konu alan oyundu. Bu yüzden bu özelliğin gelişmiş kaplamalarla birlikte uyumlu bir şekilde aktarılması, istenilen ve arzulanan yıkımı bizlere görsel bir şölenle sunmayı başarıyor.
“Crysis 3’ün Remastered sürümüne ihtiyacı yok” diyordum fakat varmış!
Cevat Yerli, 2013 senesinde çok iddialı bir şekilde konuşmuştu ve demişti ki; “Crysis 3 yeni nesil oyunlar kadar iyi görünüyor!” hatta konuyu daha da açmak gerekirse; “Bu nesildeki Crytek projelerinin genel olarak zamanın ilerisinde olduğunu ve insanlar yeni nesil konsolları gördükten sonra Crysis 3’ün aslında bu nesilde farklı olmadığını gördüklerinde bu duruma inanamayacaklar” demişti.
Crysis 3, gerçekten harika grafiklere sahip bir yapımdı. Tüm bunlara rağmen firmanın CEO’sundan böyle bir açıklama gelmesi, oyuncuların aklına hemen çok iyi reklam yapıyor düşüncesini getirmişti. Böyle de bir gerçek vardı ki; Crysis 3, 22 Şubat 2013 tarihinde piyasadaki yerini almıştı. O tarihte dönemin yeni nesil oyun konsolları olan Microsoft Xbox One ile Sony PlayStation 4 bile duyurulmamıştı. Hatta bu konsollardan ilki olan Microsoft Xbox One, 23 Mayıs 2013’te duyuruldu. Bunun ardından da Sony tarafından yapılan lansmanda da sadece Dual Shock ile Sony PlayStation 4, oyunun çıkışından bir gün önce duyurulmuştu.
Bu açıklamadan bugüne kadar tam 8 sene geçti ve bir yeni nesil konsollar olan Sony PlayStation 5 ile Microsoft Xbox Series bile piyasadaki yerini aldı. Gerçekten bugün düşündüğümüzde ve baktığımızda Crysis 3’ün grafik seviyesine yaklaşan çok az oyun oldu. Onlar da Sony’nin kendi oyunları olan God of War ve Uncharted gibi yapımlardı. Red Dead Redemption 2’yi saymazsak gerçekten geçtiğimiz nesilde Crysis 3 seviyesinde oyun göremiyoruz. Görüyorsak da çok azını görüyoruz. Hatta çoğumuzun ortak düşüncesi olan; “Crysis 3’ün Remastered’a ihtiyacı yok” diyebiliyoruz. Crytek’in böyle ileri teknoloji oyunlarına bakınca, yapılan açıklamanın ne kadar haklı olduğunu zamanla görmüş olduk. Aksi taktirde bir zaman makinası ile o günlere geri dönseydik, yine bu açıklamayı abartılı bulurduk.
Crysis 3, hikaye açısından üçlemeyi noktalayan bir yapımdı. Tüm olaylar ve gelişmeler bir anda cevap buluyordu. Böylelikle kısalan oynanış saatinde her şey altı saate indirgenmişti. Zamanında da bu durum çok eleştirilmişti. Aslında bu seride uçsuz bucaksız bitmek bilmeyen bir hikâye vardı. Sadece Crysis 3’te bulunan ses kayıtları bile seride iki ya da üç farklı bir oyun çıkarmaya yeter.
Kesin olmayan verilere göre patlamanın nedeni, bir kuyruklu yıldız parçasının ya da asteroit'in havada patlaması olduğu sanılıyor. Yıllardır da gizemini koruyan bu olayda, patlama bölgesini ilk olarak Rus bilim insanı Leonid Alekseyeviç Kulik ziyaret ediyor ve inceliyor. Yıllar sonra Avrupa'daki sismograflar, patlamanın neden olduğu sismik dalgaları saptadılar. Henüz kesin bir sonuca varılmış değil.
Bu yaşanan olay, uzaylıların ilk kez dünya ile etkileşime geçtiğini ve hatta geldiklerini bile öne süren bir komplo teorilerine sebep olmuştu. Hatta ünlü gökbilimci Carl Sagan, Cosmos adlı kitabında bu olaya değinmişti. Crysis’teki bu keşif ve cheplerin kurduğu iletişim şekline bakacak olursak Tunguska olaylarını Crysis ile bağlantılı bir hikayeye çevirmek açıkçası insanı daha da içine çekiyordu.
Crysis 3 için beni rahatsız eden ve yıllardır dile getiremediğim tek olay ise Psycho’nun ses sanatçısının değişmesiydi. Bahtiyar Engin ile sevdiğimiz o ses artık yoktu. Neden böyle karar alarak oyunun dublaj sanatçısını değiştirdiler anlamış değilim.
Eğer bugüne kadar herhangi bir şekilde Crysis serisine başlamadıysanız ya da zamanında sistemim yetmiyor diye ikinci plana attıysanız almaya değer. Çünkü platformlar arasında farklılık gösterse de Türkiye fiyatlandırmasında da gayet uygun fiyatlandırmaya gidilmiş durumda.
Özellikle o dönemleri hiç yaşamayan okuyucularımızın ve hikaye tabanlı FPS oyunu arayanların satın almasını ve bu Crysis deneyimini tatmasını şiddetle tavsiye ediyorum. Tüm bunların dışında seriyi daha önce oynamış ve özlemiş kişiler de alabilir fakat Crysis serisi benim için pek bir anlam ifade etmiyor diye düşünüyorsanız, indirimlerde alınır ya da benzer aktivitelerde bir şans verebilirim demeniz daha faydalı olacaktır.
Özellikle Nuri Gökaşan, Bahtiyar Engin, Ali Ekber Diribaş, İpek Tuzcuoğlu, Bora Sivri, Atilla Yiğit, Hakan Vanlı gibi Türkiye’nin önde gelen ses sanatçılarından oluşan bu Türkçe dublaj destekli Crysis serisi, ayriyeten insanı ileri seviyede etkilemeye yetiyor. Son olarak bahsettiğim gibi Crysis serisinde malzeme çok ve hikaye açıkları da var. Umarım bir sonraki incelemeyi, yeni nesil bir Crysis oyunu için yapıyor olurum.