Ekran görüntüleri ve ardından gelen demosuyla bütün erkek oyuncuları kesinlikle ekran karşısına bağlayan, masaüstlerimizi resimleriyle süslediğimiz seksi hatun, cani kişi; Rayne, ikinci dünya savaşı sıralarında Almanların parapsikolojik araştırmalarının hedefini öğrenmek ve onları engellemek için işe koyuldu.
Tek kişilik seksi ordu, çevik kişilik, kana aç yarıvampir Rayne –yok yok abartmıyorum, hepsini hak ediyor bu çıtır kişi- annesine tecavüz edip kayıplara karışan vampir babasının peşine düşer, ancak babası hakkında bir bilgi yok. Bir vampirin bütün kuvvetli yanlarını taşıyıp, hiçbir zayıflığını taşımayan Rayne, parapsikolojik tehlikeleri engelleyen gizli bir topluluğun dikkatini çeker. Brimstone Topluluğu olarak adlandırılan bu grup Rayne’i bir ajan olarak Almanların çalışma yaptıkları bölgelere gönderirler ve Rayne bir yandan Alman Subaylarını öldürürken bir yandan da peşinde oldukları sırrın peşine düşer…
Terminal Reality firması, kesinlikle harika bir oyun yaratmış Blood Rayne ile. Oyun yapımcıları Rayne’i yaratırken hem eğlenmiş hem de oldukça zevk almış olmalılar, çünkü Rayne (Saç boyası reklamını hatırlayalım) çok güzel, çooook güzel, ama çok güzel. Eğlencenin hat safhada olduğu ve gereksiz ayrıntılarla oyuncuyu oyalamayan, doğrudan hedefe yönelik bir oyun Blood Rayne. Çoğu kişi oyunlarda özellikle bir konu arar ve bazı oyunları sadece vurdu kırdı oyunu olmakla itham ederler. Evet Blood Rayne bir vurdu kırdı oyunu. Herkesi öldür oyunu. Ancak bir vurdu kırdı oyunu ancak bu kadar hareketli olur.
Rayne her ana karakteri öldürdüğünde yeni dövüş teknikleri geliştiriyor ve oyunun sonuna doğru yenilmez bir canavara dönüşüyor. O seksi hatunun böylesine hırçın olabileceğine inanamıyor insan.
Rayne kollarına yerleştirdiği iki bıçağını öylesine hızlı savuruyor ki, karşısında değme tüfekler etkisiz kalıyor. Kurşunlara yakalanmadan rakibe yaklaşıyor ve onu 5-6 parçaya bölüyor. Her kopardığı parçadan sonra kurduğu cümleler de oyuna zevk katıyor. “Bir şeyini mi düşürdün canım?”, “A aa bu kadar sesli ağlama bebek, yoksa komşular ne deder”. Silahlara ihtiyacı olmamak la birlikte, düşman askerinden aldığı bütün silahları da kullanabilen Rayne, bütün hedeflere otomatik olarak nişan alması yetmez gibi, çiftel (ambidexterious) olması sayesinde iki ayrı hedefi de aynı anda vurabiliyor, tüfeklerle katliam yapıyor. Ancak bu oyunda tüfekleri kullanmanıza gerçekten hiç gerek kalmıyor çünkü Rayne’nin belki de oyuna adını veren özelliğiyle, bıçakları kullanıp düşmanı biçtikçe kana olan açlığı artıyor ve sizin istediğiniz bir anda Blood Rage’e giriyor. İşte o an ekran kızarıyor ve Rayne müthiş bir hızla onlarca çeşit hareketle bıçaklarını savurmaya başlıyor. Tabir yerindeyse “Kralı gelse” Blood Rage’e girmiş Rayne’i durduramıyor.
Böylesine hareketli bir oyun elbette güçlü bir sistem de gerektiriyor ancak, şurası kesin ki bu oyunun motoru kesinlikle donanımın hakkını veriyor. Oyunda bir tek yerde bile yavaşlamaya, pürüze rastlamadım. Rayne’nin bütün hareketleri birbirini tamamlıyor. Hareketleri arasında asla ama asla bir atlama veya animasyonun sonunun beklenmesi söz konusu değil. Atlayıp zıplarken, bıçakları savururken aynı anda ellerindeki silahları da savurarak ateş etmesi kesinlikle görülmeye değer. Ayrıca, yaralandıkça, gerek sırtına atlayıp, gerek zıpkınıyla vurup yere düşürdüğü askerlerin üzerine çöküp kan emerken bile ateş edebiliyorsunuz, ve istediğiniz an kan emmeyi bırakıp savaşmayı sürdürebiliyorsunuz. Son yıllarda nice oyun çıktı ki tavsiye edilen donanımda ve varsayılan görsel ayarlarda çalıştırılmasına rağmen takılma, yavaşlama yapmasın. Bir yerden diğerine atlarken Rayne’i havada ve yere düştüğü anda her yöne yöneltebiliyorsunuz. Yani oyunun görsel kararlılığı burada da sürüyor ve illa animasyon tamamlanacak diye Rayne olmadık bir yere yuvarlanıp ölmüyor, yuvarlanacağı yön size kalmış... Bu nedenlerle oyun görsellikten tam puana yakınını hak ediyor.