1/2

Better Call Saul: Heisenberg’ten Önce Saul Vardı

Cem Süer 10.02.2015 - 17:35
Breaking Bad’siz kalıp, Tarlabaşı’nda aksiyon arayanlar için Better Call Saul ilaç olabilecek mi?
Televizyon tarihi, birçok efsane diziyi ağırladı. İzleyici bazen, Michael Knight olup Kara Şimşek ile aksiyona atıldı. A-Takımı’nın beşinci üyesi gibi çılgın planlar yaptı. Macgyver’a özenip, çakmak ile tüp kontrollü yaptı. Lost adasından çıkış planları için aylarca kafa patlattı. Yalan Rüzgarı'yla ağladı, How I Met Your Mother ile güldü, X-Files ile UFO taşladı.

Tüm bu diziler yayınlandıkları dönem içerisinde, kitleleri peşinden koşturdu. Hiç birisi Breaking Bad kadar bağımlılık yaratmadı. 2008 yılında Hollywood’ta senaristler grevinin etkileri gözüküyorken, bütçesel sorunları olan cesur bir proje ekranlarda görüldü.

Eski bir komedi oyuncusu olan, Bryan Cranston ve adı sanı pek duyulmayan Aaron Paul bir anda tüm dünyanın sevgilisi oldu. İlk sezonu kısa kesilen dizinin televizyon ekranlarında çıkması bile mucizeydi. Kanallar senaryoyu ilk okuduğu zaman, asitte adam eritme gibi sahnelerin şaka olduğunu düşünmüşlerdi. Deneysel televizyonculuk anlayışı ile çok düşük bir bütçe ile hayata geçen Breaking Bad, sırf vergi avantajından dolayı Albuquerque'de çekilmeye başlandı.

Better Call Saul: Heisenberg’ten Önce Saul Vardı
Dizi, izleyiciler arasında virüs gibi yayıldı. Şiddet sahneleri yüzünden şikayet eden televizyoncular ise, ilk sezonun sonunda Vince Gilligan’a daha fazla bölüm için yalvardılar. Aksiyon, drama, komedi, gerilim gibi öğeleri en yaratıcı şekilde işleyen Breaking Bad, Walter White’ın suç dünyasındaki kariyeriyle aynı hızla dünyada yayılıyordu.

Düşük bütçe ve imkansızlıklarla başlayan dizi bugün tam anlamıyla para basıyor. Heisenberg, şapkaları, Breaking Bad kıyafetleri adeta yok satıyor.

Say My Name


Dizi, kanser hastası Wallter White’ın, çocuklarına iyi bir gelecek bırakmak için başkalarını zehirlemesini anlatıyordu. Basit senaryo bu olsa da, her bölümde yaşanan tesadüf eseri gelişen senaryo, açılı kamera çekimlerinin güzelliği, uzun süren yemek ve sohbet sahneleriyle dizinin içerisindeki bir karakter gibi hissediyorduk.

2. sezonun 8. Bölümünde Saul Goodman karakterinin diziye dahil olmasıyla birlikte hem Heisenberg, Jesse ikilisinin hayatı değişti hem de dizinin mizah anlayışı güçlendi. Saul, her türlü yasadışı yolu bilen tehlikeli bir avukattı. Bir yandan da çıktığı her sahnede, insanları güldüren sempatik  bir kişilikti.

Saul’u nasıl bilirdiniz? Breaking Bad’e göre, en kötü durumlarda bile neşeli Heisenberg’ten ölümüne korkan, yasadışı yollarda her türlü adamı tanıyan bir karakterdi. Breaking Bad’in finali hızla yaklaşırken Saul’un dizideki misyonu bitti. Kısa bir hatırlatmayla, Hang tuvaletten nihayet çıkmış, Heisenberg’in imparatorluğu en geniş topraklara ulaşmışken, aşırı özgüven yüzünden yönetimi sarsılmaya başlamıştı.

Bu sırada Saul bizlere veda etmeden diziden çıkıp gitti. Televizyon tarihinin en iyi sonlarından birin izledikten sonra, şok geçirip uzun süre Saul’un başına gelenleri düşünmedik bile.