“Delta 1 konumuzunu bildirin. Charlie 2 siz hala yerinizi almadınız mı?
Saat üç yönünden tank saldırısına hazır olun. Tüm birimleri güneydoğu noktasında
toplayın. Aman tanrım bizi kandırdılar! Saat yedi yönünden geliyorlar! Tüm
birimler, tekrar ediyorum tüm birimler, geri çekilin. Ana üsse geri dönün.
Sıhiiiiyeeeee... Tek başıma daha fazla savunamayacağım. Ateş altındayım...
Vurulduuum, haayıııırr...”
“Oynamıyorum ya...”
You will respawn in 15 seconds...
Bundan yıllar evvel savaş simülasyonu denince akla hep Delta Force gelirdi.
Hepimizi kendine bağlayan bu yapımın en büyük özelliği günün teknolojisine uygun
silahlar barındırması o zamana göre epeyce büyük haritalar üzerinde pek çok
oyuncunun birbiri ile savaşabilmesini sağlaması idi. Hatta oldukça acımasız olup
tek kurşunda askerlerin ölmesine neden olan sistemi ile de epey adınan söz
ettirmişti. “Bir devi yerinden ancak başka bir dev kaldırır.” sözü gereği (bu
sözü uydurmuş olabilirim) efsanevi bir oyun çıkageldi; Counter-Strike. Dönemin
önemli FPS’si Half-Life’ın ücresiz bir modu olmasına karşın, bir anda İnternet
kafelerin gözdesi olan ve dünya üzerinde sayısız insanın çılgınlarcasına
oynamasına neden olan Counter-Strike fırtınası, durdurak bilmeden pek çok insanı
peşinden sürükledi. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen halen etkisi süren
Counter-Strike’ın tahtını devirecek oyun bir türlü çıkmadı. Aynı mantığı izleyen
ve grafiksel olarak çok daha önde olan pek çok oyun yapıldı ama hiçbiri
Counter-Strike’ın yerini tutamadı... Battlefield ortaya çıkana kadar...
Savaş simülasyonlarında devrim
Tarihler 2002’nin sonbaharını gösterdiğinde Electronic Arts, bahsini ettiğim bu
savaş simülasyonu oyunları piyasasına deyim deyinde ise “dur” dedi. Battlefield
1942 isimli yapım sadece çoklu oyuncu modlarına izin veren yapısı ile ilk başta
insanların antipatisi toplamasına rağmen içerdiği gerçekçilik ve taktiksel
imkânların genişliği ile oyun dünyasında ufak çapta bir devrim yarattı
diyebiliriz. Dile kolay, savaş meydanının içindeki tek bir haritada 64 kişiye
kadar destek veren başka bir oyun o güne kadar çıkmamıştı. Hepsi bir kenara
dursun, savaş esnasında her türlü askeri birimi, envanteri ve mühimmatı
kullanabiliyorduk. Yeri geldiğinde altımıza bir zırhlı araç çekip silah
arkadaşlarımızı toplayarak düşman üssüne saldırıyor, yeri geldiğinde ise, füze
rampalarına sahip devasa boyuttaki bir gemiyi emrimiz altında kullanabiliyorduk.
Battlefield 1942 piyasaya çıktığında eminim ki pek çok insanı şaşırttı. Sunulan
imkânlar çok yüksekti, savaş esnasında yapılabileceklerin sınırı yoktu. Dolayısı
ile pek çok oyuncu server’larda yerini aldı ve haritaların suyunu çıkarana kadar
oynadı. Aradan kısa bir süre geçmişti ki oyunun ek paketi piyasalara sürüldü.
Battlefield 1942: Secret Weapons of WWII ismindeki ek paket temel olarak
orijinal oyunun bire bir aynısı idi. Sadece hikayenin geçtiği zamana uygun
olarak ilk oyundan farklı silah ve askeri birim içeriyordu ve bir iki adet yeni
oyun modu eklenmişti.
Savaş alanının yeni rotası Vietnam
Geçtiğimiz sene içerisinde bir ek paketten çok yeni Battlefield oyunu olarak
lanse edilen Battlefield: Vietnam sürüldü piyasaya. Hikayenin geçtiği ortamdan
olsa gerek ilk başta göze gerçekten farklı geliyordu bu yeni oyun. Vietnam
savaşının yapısı gereği sayısı epey arttırılmış silah ve araç emrimize amade
idi. Fakat işin temeline indiğimizde maalesef oyunun en kötü yanı ise bot’lardı.
Çünkü bot’lara karşı oynadığımızda yapay zekânın düşük olması nedeni ile pek çok
problem yaşanıyordu. Yine de ilk oyunun en büyük eksikliği olan tek kişilik
oyunun olmayışını az da olsa telafi eden bu oyun ilkinden daha fazla sevildi.