A Plague Tale: Innocence incelemesi ile karşınızdayız. Hani bazı oyunlar vardır bitirdikten sonra durur düşünürsünüz, sonra tekrar düşünürsünüz. Uykuya dalmadan önce aklınıza gelir, ne acayip bir maceraydı diye içinizden geçirirsiniz. Yaşadıklarınız gerçek bir anıymış gibi belleğinizde yer eder. A Plague Tale: Innocence benim için tam anlamıyla böyle bir deneyim oldu. A Plague Tale: Innocence; oyunlarda hikaye anlatımının, karakter derinliğinin, olay örgüsünün ne kadar önemli olduğunu, aksiyon düzeyi çok düşük, oynanış mekanikleri sınırlı bir oyunun dahi olay örgüsü, iyi hikayesi, muazzam atmosferi sayesinde iyi bir oyun olabileceğini kanıtlayan bir yapım olarak bu yıl oynadığım iyi oyunlar arasına şimdiden girmeyi başardı.
A Plague Tale: Innocence E3 2017'de gösterilen kısa tanıtım videosu ile fuarın dikkat çeken yapımları arasında yer almıştı. Her haliyle dramatik bir oyunun bizi beklediğini düşünmüş, oyunun çıkacağı tarihi beklemeye koyulmuştum. Oyunlarda aksiyon öğeleri ve oynanış mekaniği yerine, hikaye ve karakter derinliğine, atmosfere biraz da tarihi referanslara, takıntılı bir oyunsever olarak A Plague Tale: Innocence'da aradıklarımı bulduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Hikaye, karakter ve atmosfere sürekli vurgu yaptığımın farkındayım. Çünkü A Plague Tale: Innocence daha çok bu yönleriyle öne çıkan bir yapım. Oynanış mekanikleri oldukça kısıtlı, oyuncuyu çok fazla zorlayacak bir dinamik oyunda bulunmuyor. Yani eğer bu oyundan derin bir oynanış mekaniği beklentiniz varsa şimdiden belirteyim. "Aksiyon takıntısı olan bizi aramasın!" Oynanış dinamiklerden yazımın ilerleyen kısımlarında daha ayrıntılı bahsedeceğim. Öncelikle oyunun tuhaf, kasvetli karanlık dünyasından ve hikayesinden biraz bahsetmek istiyorum.
A Plague Tale: Innocence bizi; 1300 ile 1400 yıllara, yüzyıl savaşlarının yaşandığı, kara vebanın dünyayı kırıp geçirdiği, orta çağın en karanlık en kasvetli, ölümün dört bir yanda kol gezdiği dönemin Fransa'sına götürüyor. Amicia ve Hugo de Rune kardeşler her ne kadar soylu bir ailenin üyesi olsalar ve buna uygun yetiştirilmiş olsalar da, soylu, sıradan ayrımı yapmadan herkesin kapısını çalan savaş ve ölüm bir gün onların da kapısını çalar. Küçük kardeş Hugo anne Beatrice de Rune tarafından dünyadan izole edilerek yetiştirilmiştir. Hugo de Rune gizemli bir hastalıkla boğuşmakta, anne Beatrice simya yetenekleri sayesinde ufaklık Hugo'yu iyileştirmeye çalışmaktadır. Abla Amicia ve Hugo neredeyse iki yabancı gibi yetişen iki kardeştir. Ancak kapılarını çalan felaket, iki kardeşi ölümün, zombi sürüsü gibi dört bir yanı istila etmiş fare sürülerinin ve engizisyon mahkemesinin yobaz üyelerinin ortasına atar. İki kardeşin hayatta kalma hikayesi de bu andan itibaren başlar. Kontrol ettiğimiz Amicia karakteri ile gerçek dünya ile ilgili hiçbir fikri olmayan küçük kardeşimiz Hugo'yu tehlikelerden koruyacak ve Hugo'nun gizemli hastalığının sebebini bulmak için fare sürüleriyle başa çıkmayı öğrenecek, başı boş askerlerden kurtulmanın yollarını bulacağız.
A Plague Tale: Innocence tam anlamıyla bir yol ve hayatta kalma hikayesi. Hugo'nun gizemli hastalığı ve engizisyonun başındaki karakterin şeytani planını merkeze alıp gizem unsuru tüm oyun boyunca korunmuş. Bu da sürekli merak uyandıran bir hikaye işleyişi ortaya çıkartmış. Tehlikelerle dolu bu dünyada hayatta kalabilmek için sürekli farklı bölgelere seyahat ediyor, fare sürülerinden ve askerlerden kaçıyoruz. Her bölüm (chapter) sonunda farklı bir bölgeye geçiş yapıyoruz. Bu bölgeler ortalama bir saat sürüyor. Burada geliştirici firmayı takdir etmek lazım. Her geçtiğiniz bölgede renk tonu, atmosfer, sanat tasarımı baştan sona değiştiği ve bu yolculuk akıcı, tempolu bir hikaye anlatımıyla da desteklendiği için oyunda sıkıcı diyebileceğim bir an bile yaşamadım. Yani başından sonuna kadar temposunu korumayı başaran bir yapımdan bahsediyoruz.