Final Fantasy XVI inceleme: 1987 yılında başlayan Final Fantasy macerasını, yanlışlıkla oyun satıcısı abiye gelmiş olan 6. oyunun PS1 versiyonunu aldığımdan beri takip ediyorum. Online sürümleri olan 11 ve 14’ün yanı sıra, Japonya özel olmayan tüm yan serileri de oynamış biri olarak 16. oyunu merakla bekleyenlerden biriydim. Sonuçta bu oyunda daha farklı şeyler deneyip, biraz daha batı oyuncusuna kendini beğendirecek bir tarz benimsemiş gibi gözüküyorlardı.
Final Fantasy 16 sonunda, PS5 sürümünden 1 yıldan uzun bir süre sonra PC oyuncularının beğenisine sunuldu. PS5 platformunda hem övülen hem de bolca yerilen bir oyun olmayı başaran oyun çıktığında, teknik açıdan Playstation 5’ten beklenmeyecek derece sorunlu bir performansa sahipti. Bakalım PC sürümüyle birlikte nasıl bir performans gösteriyor.
Final Fantasy 16 bize farklı bir diyarda, yepyeni bir hikaye sunuyor. Valisthea isimli diyarda geçen oyun, kristallerin gücüne hükmetmeye çalışan krallıklar, büyü kullanma yeteneğine sahip olduğu için köle haline getirilen insanlar, Eikon gücünü içinde barındıran Dominant adı verilen seçilmişler ve bunların etrafında dönen büyük bir savaşı takip ediyoruz.
Clive adındaki ana karakterimiz, ateş Eikon’u Phoenix tarafından seçilmesi gereken ama reddedilen bir prens. Phoenix tarafından seçilen kardeşimiz Joshua’nın yeminli koruyucusu olarak Phoenix’in gücünü kullanabiliyoruz ve hayatımız pahasına kardeşimizi savunuyoruz. Fakat oyunun demosunda da görebileceğiniz olaylar sonrası ortaya çıkan ikinci ateş Eikon’u kardeşimizi öldürüyor, krallığımız işgal ediliyor ve biz çeşitli grupların altında adını gizleyerek savaşan bir savaşçı haline geliyoruz.
Clive’ın hikayesini takip ettiğimiz oyunda, alıştığımız Final Fantasy diyarlarının aksine karanlık ve ciddiyet daha ağır basıyor. Final Fantasy serisi her zaman ağır ve ciddi konuları işlemiştir ama bunu genellikle daha farklı bir sunumla yaparlar. Bu defa kendilerine batı ülkelerinde de büyük ses getiren Game of Thrones’u örnek almışlar ve bunun etkilerini bütün oyun boyunca görebiliyoruz. Zaten ilk kez karakter modellerinin ve ağız hareketlerinin bile Japonca değil de İngilizce dublaja göre hazırlandığı bir Final Fantasy oyunu var elimizde.
Oyunun hikayesi iyi, gerçekleşen olaylar etkileyici, özellikle Final Fantasy diyarının “Summon” diye genellendirdiğimiz ve burada Eikon olarak sunulan yaratıkları ile gerçekleşen sahneler muazzam. Yine de hikaye anlatımını fazla batılı yapmaya çalışırken Final Fantasy’nin özündeki bazı şeyleri kaybetmişler gibi hissediyorum. En basitinden bu oyunda herhangi bir yan karakterin başına bir şey geldiğinde, bu durumu umursayacak kadar karakteri tanımamış olduğumuzu düşündürtecek seviyede bir eksiklik var.
Hikaye hakkında spoiler içeren bir bilgi vermeyeceğimden bu kadar ile bırakıyorum. Başarılı bir hikaye var, sunum oldukça iyi ve yan görevler de fena değil. Clive’ın gençliğinden başlayıp çeşitli dönemlerini görüyor ve gelişimine şahit oluyoruz. Giriş kısmı hızlı başlasa da, ana hikayenin açılması için biraz zaman vermek gerekiyor.
Game of Thrones gibi içeriklerin benim için en büyük sıkıntısı, bir sürü isim ve olay işin içine girdiğinde “bu kimdi ya?” diye düşünüp geçmişe dönüp araştırma oluyordu. Final Fantasy 16 buna çözümü bulmuş. Ara sahne devam ederken durdurup, konu hakkındaki önemli noktaları daha ayrıntılı incelemenizi sağlayan bir rehber var. O sırada geçen önemli bir ismin kim olduğunu hatırlayamıyorsanız rehberi açıp hemen bakabiliyorsunuz oyun içinde. Gayet faydalı ve oynamaya ara verip geri döndüğüm zamanlarda bolca kullandım.
Final Fantasy 16 ile birlikte batılı oyuncuları seriye çekmek için gösterilen çabayı oynanışta rahatlıkla görebiliyoruz. Sıra tabanlı savaş sisteminin ortadan kalkması gibi bir şikayetim yok, bunu zaten yavaş yavaş uygulamaya başlamışlardı ve 15. oyunda da gayet güzel bir şekilde kullanılmıştı. Burada ise savaş biraz daha hızlandırılmış, karakter geliştirme basitleştirilmiş, parti sistemi neredeyse ortadan kalkmış ve keşfedilecek dünya neredeyse yok gibi.
Dövüşlerden başlamak gerekirse, gerçek zamanlı aksiyonun hızı Final Fantasy 15 ya da Final Fantasy 7: Rebirth’e göre çok daha hızlı, hatta bir rol yapma oyunundan çok Hack’n Slash tarzına uygun bir şekilde işliyor. Demoyu oynadığımda bu hız garip gelmişti ve “yeni karakterler eklendikçe tarzlar şekillenir” diyerek kendimi kandırmıştım. Yeni Eikon güçleri geldikçe tarzınız gerçekten şekilleniyor, saldırı ve combolar havada uçuşuyor, bazen kılıcınız yerine tabanc… sınırsız büyünüzle düşmanları dürtmeye devam ediyorsunuz, ardından yapıştırıyorsunuz Eikon gücünü. Daha önce Devil May Cry ya da Bayonetta oynadıysanız hiç yabancılık çekmeyeceğiniz bir aksiyon.
Oyunun en etkileyici gözüken savaşları, Eikon formuna geçtiğimiz ve diğer Dominant karakterler ile mücadele ettiğimiz yerler, doğal olarak bunların kontrolünü de merak ediyor insan. Devasa bir Eikon’ui kontrol ediyor ve birebir mücadelelere giriyoruz, hatta çok iyi gözüken sahnelerde QTA kullanarak gerçekleştirdiğimiz büyük saldırılar da oluyor. Eikon savaşları oldukça keyifli.
Oyunun çevre dizaynı çok güzel olsa da harita tasarımları konusunda zayıf. Harita tasarımı yok gibi hatta, dünya görünümlü bir zindanda, çizgisel bir şekilde ilerliyoruz. Bunu daha önce Final Fantasy 13’de denemişlerdi ve insanlar ortalığı yıkmıştı, bu defa çok fazla şikayet görmedim. 13. oyunda belli bir yerden sonra serbest bırakılıyorduk, burada ise zaten dümdüz olan haritalarda kaybolmayalım diye kocaman oklarla gideceğimiz yer bile gösteriliyor. En özgürlük yoksunu olduğumuz ana Final Fantasy oyunu olabilir.
Final Fantasy 16’yı zaten daha önce ayrıntılı bir şekilde incelemiş olduğumuz için, daha uzun süre buralarda oyalanmayıp, hepimizin beklediği performans ve grafik kısmına geçelim.
Final Fantasy 16 hem çevre tasarımı hem de karakter modellemelerinde harika gözüküyor. Zaten Final Fantasy serisinin “film gibi” şeklinde anılan ara sahnelerinden bahsetmiyorum bile. Muazzam Eikon savaşlarındaki sahneleriyle, dış dünya ve yerleşim yerlerindeki detaylı çizimleriyle ve harika karakter modelleriyle oyun tam anlamıyla bir görsel şölen.
Oyunu oynamak için önerilen minimum sistem gereksinimlerinde AMD Ryzen 5 1600 - Intel Core i5-8400 işlemci, 16GB RAM ve RX 5700 - Intel Arc A580 - GTX 1070 gibi 8GB bir ekran kartı bulunuyor. Bu sistem ile 720p/30 fps olarak oyunu oynamak mümkün.
1080p/60fps olarak oynamak isteyenler için ise Ryzen 7 5700X - i7 10700 işlemci ve RX 6700 XT - RTX 2080 ekran kartı tavsiye ediliyor. Çözünürlük arttıkça ihtiyaç duyacağınız ekran kartı ve işlemci de artıyor. Ben 32 GB RAM sahibi Ryzen 5 7600 işlemci ve RTX 4070 ekran kartı olan sistemde, 2K çözünürlükte ortalama 75fps alarak oynayabildim. Tabi ki bu DLSS3 desteği ile tüm ayarlar açık iken aldığım değerler. Ayrıca kimi ağır sahnelerde 45 gördüğüm de oldu.
Oyunun yüksek sistemlerde bile bazı performans problemleri ve fps düşmeleri yaşadığı söyleniyor ama ben oyunu oynamama engel olacak herhangi bir sorun yaşamadığımdan bunları onaylayacak ya da reddedecek bilgiye sahip değilim.Ara sahnelerin 30fps kilidine sahip olması biraz can sıkıcı bir durum bu arada. Akıcı bir şekilde oynarken bir anda giren ara sahnenin 30 fps olması, sinematik sahnelerde çok rahatsız etmiyor ama oyun içi motor ile yapılan sahnelerde dikkati çekiyor.
Oyunun klavye - mouse düzeneğini beğendim, rahatlıkla dövüşüp karakteri hareket ettirebiliyoruz. Ama oyunun keyfini tam anlamı ile çıkarmak istiyorsanız Final Fantasy 16’nın DualSense desteği, PC sürümünde de mevcut. Eğer DualSense kontrolcünüz varsa, kablolu bağlantı ile oynarken DualSense’in tüm özelliklerini PC’de de kullanabilirsiniz.
Final Fantasy 16, ana seri Final Fantasy olarak beklentilerimin altında kalmış olabilir ama bu kötü bir oyun olduğu anlamına gelmiyor. Sağlam bir aksiyona, sürükleyici bir hikayeye sahip, JRPG severler değil de Hack’n Slash severler için yapılmış iyi bir oyun var elimizde.
PC portu olarak baktığımızda ise, neredeyse her sistem için uygun ve iyi çalışan bir oyun var elimizde. Bunda DLSS3, FSR3 ve XeSS 1.3 teknolojilerinin üçünün de destekleniyor olmasının büyük bir etkisi var tabi. Şu haliyle PlayStation 5’te oynadığım problemli oyundan çok daha iyi gözüken ve daha güzel performans veren bir port olduğu için memnunum.
Steam üzerinden 40 Dolar fiyat etiketi ile Steam'de satılan Final Fantasy 16, ortalama 40 saatlik kaliteli zaman geçirebileceğiniz bir oyun sunuyor. 60 dolarlık Complete Edition ise yaklaşık 10 saatlik içerik ekleyen iki ek paketi de oynayabilmenizi sağlıyor. Bu paketi ayrıca daha sonra 20 dolarlık Expansion Pack ile de alabileceğinizi unutmayın.