Call of Duty: Black Ops 6 inceleme: Geçen sene, bugüne kadar yapılmış en berbat Call of Duty oyununu Modern Warfare III ile deneyimlemiştik. Oyun, o kadar kötüydü ki serinin en büyük hayranlarından tut, her zaman yüksek puanlar veren sitelere bile savunma hakkı tanımamıştı. Özetle Combat görevleri dedikleri Warzone'u, Single Player moduna yedirmeleri ile hikaye modu sevenleri, bu oyuna karşı bir travma yaratmıştı hatta. Bu yüzden yeni Call of Duty oyununa, yani Black Ops 6'ya karşı zerre umut kalmamıştı.
Derken o gün geldi ve Call of Duty: Black Ops 6 duyuruldu. Oyunun, Black Ops Cold War tadında olacak olması ve özellikle Treyarch'ın geliştirdiği duyurulunca bir umut kıpırdanması yaşansa da korkulan akla geliyordu. Hatta Körfez savaşını konu alacak olması, öncesinde Black Ops Gulf War denilecek olmasına dair dedikodular da ortaya çıkınca hype oranında kıpırdanma yaşandı. Yine de zerre beklenti yoktu. Üstüne de geliştiricilerden bir nevi Far Cry'ımsı olarak açık dünya olacak ve serbestliğin hakim olacağına dair gelen açıklama ile kaynar sular üstümüze dökülmüştü. Herkes doğal olarak geçen senenin tramması ile combat görevler yedirilmiş bir Campaing moduna sahip yeni bir Call of Duty geleceğini düşündü.
...Neyse ki korkulan olmadı. İşte Black Ops 6!
Öncelikle Call of Duty: Black Ops 6'nın uzun seneler boyunca geliştirilen ilk Call of Duty oyunu olduğunu söylemeliyim. Treyarch tarafından geliştirilen bu oyunun, geliştirme süreci tamamen dört seneyi aldı. Normalde geçtiğimiz sene piyasada olması gereken oyunken, belki de bir senede Infinity Ward'a yüklenen ağır güç neticesinde Modern Warfare III tramması yaşadık.
Treyarch'ın, Call of Duty serisinin iplerini elinde tuttuğunu ve gelecekteki tüm Call of Duty oyunlarının Treyarch'ın dinamiklerine göre şekillendiğini belirtmemde fayda var. Bir dönemler ipi elinde tutan Infininy Ward, değişen kadrosundan bu yana her şeyi Treyarch'a teslim etmek zorunda kalmıştı. Bu yüzden bir Treyarch oyunun başarısı, artık tüm Call of Duty oyunlarının geleceği adına önemli bir nokta arz ediyor. Aralarında en yenilikçi firma da Treyarch'tır bu arada. Oyuna katılan dinamikler, konuşmalardaki seçimler, vuruş hissiyatındaki iyileştirmler vs. hepsi Treyarch'ın eseri.
Konuyu fazla uzatmadan asıl oyunumuza dönelim...
Black Ops serisi iki oyundan ibaret olacaktı ki; yaşanan gelişmeler ve Black Ops evreninin verdiği vibe öyle bir seviyeye ulaştı ki zamanla Modern Warfare'un bile tahtını salladı (Orijinalleri hariç). Değindiği politik konular ve oyunun işlediği politikalar, her zaman oyuncuları etkiledi. Bu seferki zamanlamada geçmişe döndükleri soğuk savaş tamamen sona ermiş, Berlin duvarı yıkılmış, Sovyetler birliği dağılmış ve 1991 senesindeki Körfez savaşı ile yeni bir döneme adım atılmıştı. Hatta yanılmıyorsam ABD'nin Ortadoğu'daki en etkin zamanları da bu döneme dayanarak ortaya çıkmıştı.
Oyun, bir önceki Treyarch oyunu olan Black Ops Cold War'a kıyasla "BELL" gibi kendi karakterimizi oluşturmadığımız ancak kimliği belirsiz olan "CASE" adlı yeni karaktere dayanıyor. Bu karakterin ne cinsiyetini, ne orijinal ismini, ne de diğer tüm özelliğini bilmiyoruz. Tamamen bilinmez bir biçimde karşımıza çıkıyor.
Black Ops 6, 1991 yılındaki birinci Körfez savaşı sırasında Pantheon adındaki bir yapılanma ile "The Cradle" yani beşik adı verilen bir biyolojik silah arasındaki ilişkiyi konu alıyor. İlk başta Saddam Hüseyin'in bahsi geçen kimsayal silahları olduğunu düşünsekte, bu silahların aslen Pantheon adlı CIA içerisinde olan bu yapılanmaya bağlı bir yapının eseri olduğunu, Saddam Hüseyin ve ordusunun kukla görevi olarak gözümüze sokulduğunu görüyoruz. Hatta Saddam varla yok arasında bir şey. Körfez konusundaki asıl hedefimiz Pantheon!
Pantheon, CIA içindeki yasal olmayan bir yapılanma ve aynı zamanda da Saddam Hüseyin ile iş birliği içinde olan bir örgüt. Bu örgüt CIA yapılanmasındaki bir örgüt olsa da bir süre sonra kendi metotlarının da ağır olmasından ötürü CIA'deki üst yetkililerin de tasvip etmediği bir yapılanmaya dönüşüyor. Bildiğiniz paralel yapı gibi bir örgütten bahsediyoruz ve kim kimin dostu, kimin düşman olduğunu da bu süreçte çözmemiz gerekiyor. Çoğu zamanda da çözemeyecek durumlara düşebiliyoruz. Ayrıca bu grubun, soğuk savaş zamanında yapılanmaya başladığını da zamanla görüyoruz.
Black Ops serisinin kilit isimlerinden olan Frank Woods ve Black Ops Cold War ile tanıdığımız Russel Adler başta olmak üzere, Jane Harrow, Troy Marshall ve Felix Neumaan adlı yeni karakterler ile konuya dalıyoruz. Zaman zaman Mason, Hudson ve Menendez'i hatırlatacak kavramlar olsa da onun üzerine çok fazla düşmüyoruz.
Oyun, oynanış olarak standart Call of Duty oyunlarına sadık ancak belli başlı değişiklikler ve can sıkıcı öğeler de yok değil.
...fakat her şeye rağmen tamamen üzerine düşünülmüş ve iyi bir şekilde yapılmış olması oyunu eğlenceli kılıyor. Mesela ana hikayede zombi modu var desem vereceğiniz tepki ne olurdu? -Saçmalık!
Evet, saçmalık olurdu ancak bunun da neden bu oyunda olduğuna dair ufak bir hikaye girişi var ve oynanışı gayet eğlenceli ve mantık çerçevesi içerisinde. Zaten oyunu oynadıkça görürsünüz, her şeyi söylemek sanki spoiler veriyormuşum hissi yaratsa da, bir Campaing modunda zombi modu olduğunu söylememekten de es geçemem. NOVA-6 benzeri bir gazın etkisinde kalarak bu halüssünasyon içeren hikayeye dalıyoruz. Detaylar hikayede gizli.
Zaman zaman rüyalara ve halüssünasyonlara daldığımız görevler ve bölümler karşımıza çıkıyor.
Zaman zaman oyunda hack olayları ve bulmacalar karşımıza çıkıyor ancak bu sizi korkutmasın gayet eğlenceli ve kolay. Yine de oyunda bolca miktarda bulmacalar yer alıyor. 90'lı yılların başlarına rağmen bu kadar hack olayının fazla olması biraz garip bulsam da, yine de etkileşime geçtiğimiz askeri bilgisayarlar bunu normalleştiriyor.
Oyunda vuruş hissiyatı gerçekten çok başarılı. Call of Duty'i her şeye rağmen kurtaran detay bu bence. Geçen seneki Modern Warfare III'ü bitirmeme sebep olan isteği de bu katmıştı bana. Özellikle gizlilik içeren görevlerde, susturuculu tabanca ile düşmanın kafasına sıktığınız zaman keyifli bir hissiyat veriyor. Gizlilik demişken de seni bu görevlere zorlayan ya da kendini açık ettiğin için görevi başa saran herhangi bir şey yok. İster gizli ilerle, ister çatış. Sana kalmış. Bu bence gerçekten harika bir detay olmuş durumda. Yine de oyunun vuruş hissiyatının kalitesi ister istemez seni gizlilik moduna sokuyor.
Her şeyden de öte tek bir görev var ki; Size geçen seneki Modern Warfare III'ü anımsatıyor ancak korkulacak bir şey yok. Irak topraklarında geniş bir haritada kendinizi buluyorsunuz. Üç tane füze fırlatıcısını imha etmeniz gerekecek. Haritadan bu füzelerin yerlerini tespit edip, üzerine doğru gidiyorsunuz. İster C4 ile patlatın, ister çevreden bulduğunuz RPG ile ancak bu sizin seçimlerinize bağlı. Tek bir haritada böyle açık dünya hissiyatı yaşıyorsunuz bu da Call of Duty oyununa yakışan seviyede karşınızda. Çevrede çeşitli görevler mevcut. Özellikle de save sistemi de, kurgusallıkta üzerine düşünülmüş olduğu için sizi olumsuz yönde etkilemiyor. Belki geçen seneki Modern Warfare III'ü hiç görmemiş olsaydık, Call of Duty'nin en yenilikçi özelliği derdik ancak geçen sene bir kere psikolojimiz bozuldu oyuna karşı.
Çevrede topladığınız paralarla kendi karargahınızda, eğitim alanı, gelişim ve silah araç gereçlerine dair kısımlar satın alıyor ve silahlarınızın özelliklerinden kişisel gelişimlerinize kadar birçok şeyi geliştirebiliyorsunuz. Mesela sağlık barınızın yüzdesini arttırırken, kullanacağınız zırh sayısı kadar nişan almanın ve ateş etmenin verdiği doğru orantıdaki vuruş hissiyatı ve etkisi de buna göre değişiyor. Bu özellik güzel olmuş olsa da, para olayı işi bozuyor bence. Çünkü bir CIA ajanı olarak büyük görevler yapıyorsun ve çevrenden 100-200 dolar gibi meblağlar topluyorsun, bunu da bu şekilde harcıyorsun. Sanki yaptığınız işten para kazanmıyor da, dışardan dilenci gibi toplamaya geliyor olay.
Oyunun Multiplayer modu, son derece dengeli bir yapıda. Babylon, Derelict, Lowtown, Payback, Protocol, Red Card, Rewind, Scud, Skyline, Subsonic, Voult ve Vorkuta olmak üzere 6'ya 6'lık 12 harita oyunda mevcut. Yakın zamanda gelecek olan efsanevi Nuketown ile de 13 haritaya ulaşacağı şimdiden bilinenler arasında. Geleneksel bir Prestige sistemi gibi çeşitli nostaljik içerikler de bu oyunla geri dönmüş durumda. Diğerleri gibi Warzone temellerine hakim olunmamış. Yine de bir yerden kapı oraya açılacak gibi hissettiriyor. Mevcut silahların sayısı çok düşük ve her zaman popüler olan avantajlar çoğu zaman eksik hissettiriyor. Ayrıca, silah deneyimi sisteminin ayarlanması gerekiyor çünkü şu anda bir silahın kamuflaj zorluklarını tüm eklentilerinin kilidini açmadan çok önce tamamlayabilirsiniz, bu da neden bu kadar dengeli olduğu sorusunu akla getiriyor.
Multiplayer modunu asıl değiştiren ve asıl üzerine odaklanılması gereken yenilik ise Omnimovement modu. Yani bir nevi Max Payne modu diyebilirim. Bu mod ile Max Payne'in Bullet Time özelliği ile ordan oraya atlaması ve sıçraması gibi, bunun da yardımıyla daha farklı bir oynanış özelliği sunuyor. Hatta bu oynanışın verdiği özellikle önceki Call of Duty oyunlarının kullanıcılarının da direkt Black Ops 6'ya geleceği tahmin ediliyor.
Zombi modunu, her ne kadar Campaing modda görsek bile oyunun bir diğer modu olarak karşımıza çıkan özel zombi modu da var. Zaten serinin zombi mod yaratıcısı olan Treyarch, bu sefer geçmiş ve günümüzü birleştirerek bol miktarda tipik tur tabanlı PvE zombi aksiyonunu bizlere sunmuş. Omnimovement burada da devreye giriyor ve hatta daha iyi oluyor. Zombilerin size dokunduğu an ölmenize sebep olacak olan durumlarda Max Payne gibi atlayarak bu durumdan kurtulabiliyor ya da daha hızlı bir şekilde zombileri yok edebiliyorsunuz. Gobblegums gibi çeşitli boss savaşlarında da oldukça işe yarar özellik. Bunun dışında konuşulacak pek bir şey olmadığını düşünüyorum. Her zamanki zombi modu.
Son olarak yıllar sonra çıkmış en iyi Call of Duty oyunlarından biri. Özellikle hikaye modunun kalitesi ve seçilen dönem aracılığıyla orijinal Black Ops'a dair beklentileri ve gizemi kat ve kat arttırıyor. Oyun diğerleri gibi kısa değil ve ortalama bir Call of Duty oyunu uzunluğunda. Özellikle oyunun Gamepass ile ücretsiz olarak oynanılabilir olması bambaşka bir ayrıcalık. Artık bu sayede bir Call of Duty oyununa servet ödemek zorunda kalmıyorsunuz. PC ve Xbox tarafında aylık 300 lira gibi bir ücretle bu oyuna sahip olmanız mümkün ancak PS5 için benzer durum söz konusu değil maalesef. Kısaca her şeyi ile oynanılabilir bir Call of Duty oyunu olmuş. Varsa önceliğinizi Gamepass'ten yana kullanmanızı tavsiye ederim.
MW 2 2009
diğerleri direkt halkalı çöplüğüne...