Witcher karakterleri: En gizemli isimler

Witcher evreni yüzlerce farklı karaktere ev sahipliği yapıyor. Sapkowski'nin kaleminden CD Projekt RED'in ekranlarımıza taşıdığı, ardından dizi formuyla karşımıza çıkan bu derin evrenin bir de karanlık tarafı var. Aslında siyah ve beyaz ayırdının çok bariz olmadığı bu evrende aradaki çizgi de fazlasıyla belirgin. İyiliğe karşı kötülük ve daha da kötülüğün savaşının sürdüğü bu evrende, hiçbir taraf seçmeden yürümeye çalışan Geralt'ın hikayesine eşlik ediyoruz. Bu sırada ise karşılaştığımız bazı Witcher karakterleri, inanın insanı hayrete düşürecek türden. Gelin birlikte en gizemli 10 Witcher karakterine birlikte bakalım.

• Bakınız: Witcher Evreni: Wild Hunt Nedir?

ÖNEMLİ: Yazı dizinin önümüzdeki sezonları için spoiler içerebilir. Kitaplardaki karakterlerin anlatımlarında ayrıntıya girdim.

Madalyonun karanlık yüzü: En gizemli Witcher karakterleri

Bu derin ve karmaşık evren, içerisinde çok gizemli karakterler barındırıyor. Witcher dünyasında kimin iyi, kimin kötü olduğunu bilmekle uğraşmaya gerek yok. Çünkü bu dünyada insanları nasıl biri olarak göründükleri değil, neler yaptıkları nitelendiriyor. En gizemli Witcher karakterleri ise karşımıza genelde karanlık taraflarıyla çıkıyor. Hobi olarak Witcher öldüreninden tutun, büyücü olduğu halde çocuk doğurma yetisine sahip olanlarına kadar birçok ilginç yüzle karşılaşacaksınız. Hazırsanız, başlıyoruz!

Leo Bonhart

"Büyücülüğe ve büyücülere, kadere, kehanetlere, dünyanın kaderine meydan okuyorum! Genç ve Kadim Kan'a meydan okuyorum! Tüm bu kehanetler ve büyüler benim için ne ifade ediyor? Bana ne kazandırıyor? Hiçbir şey!"

Bunlar Leo Bonhart'ın son savaşına girmeden önce söyledikleri. Kendisi bir ödül avcısıydı ve daha önce Ebbing'de profesyonel bir askerdi. Profesyonelliği ve kendisine iş yaptırmanın masrafı ile bilinirdi. Başkalarına acı vermek, onları acı çekerken izlemek en büyük keyiflerinden biriydi. Tarif edilene göre çok uzun, korkunç derecede zayıf ve gür boz bıyıklara sahipmiş. Balığa benzeyen soğuk, ifadesiz gözleri olduğu söyleniyor.

Leo Bonhart'ı en gizemli Witcher karakterleri arasına alan ve en ilginç özelliği ise, Witcher katili olması. Boynunda Kurt, Kedi ve Griffin okullarından üç madalyayla dolaşırmış. Bu madalyaları öldürdüğü Witcher'lardan aldığı söyleniyor. Kılıç hünerleriyle adından söz ettiren Leo Bonhart, yedi düvele korku saçan bir karaktermiş.

Stefan Skellen ve Casadei Baronu tarafından Ciri'yi yakalamak için görevlendirilmişti. Skellen onun Ciri'yi öldürmesini isterken Casadei Baronu Kadim Kan taşıyan Ciri'yi canlı istiyordu. Leo Bonhart bunlardan hiçbirini yapmadı. Ciri'yi yakaladıktan sonra onu mahkumu ederek eziyet etti, fistek -Witcher evreninde bir uyuşturucu- çektirdi ve bolca dövdü. Sonra gidip Ciri'nin meşhur kılıcı Zireael'i satın aldı ve bunu esirine verdi. Ciri'yi kuzeni Houvenaghel'e ait olan Claremont'taki arenada insan öldürmeye zorladı. Kısacası Ciri'nin hayatına kabus gibi çöktü.

Witcher kitap serisinin 3. kitabı "Gölün Hanımı" okuyanlar bilecektir. Stygga Kalesi'nde Bonhart, uzun süredir kızın peşinde olan Nilfgaard'lı Cahir'i öldürdü. Tabi son şakası kötü oldu. Ciri, kendisini bir kılıç dövüşü sırasında alt etti. Böylelikle Bonhart'ın efsanesi de son bulmuş oldu. Büyü, büyücülük ve eserleri olan Witcher'lara duyduğu ebedi nefret ile nazlı yâri kara toprağa uğurlandı. Sırlar perdesinin arkasında yürüyen gizemli Witcher karakterleri genelde çok uzun yaşamaz, ancak Leo Bonhart bu konuda bir istisnaydı. Kendisini dizinin ikinci sezonunda görmemiz çok muhtemel.

Diziden tanıyabileceğiniz Cahir, Ciri'yi kovalayan siyah zırhlı, başında kuş tüyü olan süvarinin ta kendisi.

Aelirenn - Shaerrawedd'in Beyaz Gülü

"Shaerrawedd'in Beyaz Gülü olarak bilinen kişinin hikayesi hem üzücü hem de trajiktir. İki yüz yıldan fazla bir süre önce Aelirenn, elf gençliğini insanlara karşı umutsuz bir mücadeleye yönlendirdi. Bu kahramanca hamle yalnızca tek bir şekilde sona erebilirdi. özgürlük için, şehirlerinin taşı ve mermeri için ... ve Aelirenn için öldüler. Tıpkı onun söz verdiği gibi, haysiyetle, kahramanlıkla, şerefle öldüler, ancak elfler bu yenilgiden sonra bir daha toparlayamadılar. Bununla birlikte, o güne kadar özgürlük için savaşmanın bir sembolü olmaya devam ediyor ve elf isyancılar dudaklarında ismiyle savaşmaya gidiyor."

The Witcher 2'deki "Beyaz Gül'ün yaşamı ve ölümü" isimli kitaptan alıntı.

Aelirenn, Elirena veya Shaerrawedd'in Beyaz Gülü olarak bilinir. Kendisi bir elftir, ama nasıl bir elf! Zalim insanların elflere ve topraklarına yaptıklarından bıkmış, öfkelenmiş, birikmiş bir elf. Topraklarını insanlardan geri almak için 1060'lı yıllarda genç elfleri de etrafına toplayarak son çaresiz savaşı başlatan isim. Büyükleri onlara "İnsanların ömrü kısadır, bekleyin ölsünler gidip alırız topraklarımızı" derken o daha fazla dayanamayıp tayfasıyla birlikte hücuma geçti. Tabi beklenen oldu, Aelirenn, adını Shaerrawedd'in Beyaz Gülü olarak tarihe yazdırsa da çevresindeki bütün genç elfler gibi o da kahramanca, onurlu bir şekilde öldü.

Bu savaştan sonra elfler bir daha toparlanamadılar. Çünkü yalnızca genç elflerin doğurabilme kabiliyeti vardı. Gençlerin çoğu da insanlar tarafından katledilince, elfler yaralarını tekrar saramadı. Witcher 3 oynadıysanız bilirsiniz, şehirlerdeki elfler genelde mazlum, ormandakiler ise öylesine haydutlardır. Kimse için çok büyük bir tehdit oluşturmazlar ancak sürekli oradadırlar ve rahatsızlık verirler. Witcher karakterleri arasında en üzücü hikayelerden biri, Aelirenn'in hikayesidir. Özgürlük için yaşamak, özgürlük için ölmek...

Borch Üç karga - Villentretenmerth (Altın Ejderha) - Witcher karakterleri

Ortak lisanda ismi Borch Üç karga olarak geçen, polimorfizm (çok biçimlilik) sanatında çok yetenekli olduğu için hemen hemen her kılığa girebilen bir altın ejderha... Kıtanın tarihinde bilinen iki altın ejderhadan biridir. Aynı zamanda diğer altın ejderha Saesenthessis'in babasıdır.  Geralt onunla ilk kez yanında iki Zerrikanyalı kadın savaşçıyla bir şövalye kılığında gezerken tanışmıştır. Yanındaki savaşçı kadınlara "silahlarım" diyen, Téa ve Véa'nın kendisine sonsuz bağlılığını sunduğu bir şövalye formuyla ilk kez karşımıza çıktı.

Diziyi izlediyseniz hatırlayacaksınız, Geralt, Yennefer, bir grup "ejderha avcısı" cüce, bir şövalye ve Dorregaray adındaki bir büyücünün peşine düştüğü ejderha, Borch'un eşiydi. Tabi hepsinin bu ejderha ile derdi, avdan beklentisi farklı. Yennefer kısırlığına çözüm olacak devanın burada olduğuna inanıyordu. Şövalye Eyck ise bir canavar öldürmenin onun adını kahramanlaştıracağını düşünürken, cüceler para peşindeydi. Dorregaray ise ejderhadan elde edeceği materyalleri büyü amaçlı kullanmak istiyordu. Avlamak istedikleri ejderha olan Myrgtabrakke'nin partneri Borch ise bunların hepsinin farkında olarak avı gözlemliyordu. Bir süre sonra da "kendi işine bakmak için" grubu terk etti.

Grup bu ayrılığın arkasından birbirine düşse de bir ejderha kükremesiyle kendilerine geldiler. Aradıkları yeşil ejderhanın aksine karşılarında devasa bir altın ejderha bulunuyordu. İlk saldıran tabii olarak adını onurlandırmak isteyen şövalyeydi. Bu da onun son kahramanlığı oldu. Sayıca üstün olduklarını düşünen cüceler ise ganimetin paha biçilemez olacağı yanılgısına kapılarak Villentretenmerth'in üstüne atladılar. Geralt, Dandelion ve Dorregaray ise ejderhanın öldürülmemesi gerektiği kanaatindeydi. Tabi üçünü de alt edip bir arabaya bağladılar. Yennefer'ın yardımıyla...

Yarpen Zigrin'in önderliğinde cüceler iyi bir saldırı gerçekleştirse de ejderhanın onları alt etmesi uzun sürmedi. Sonunda ise ejderhanın neyi koruduğu anlaşıldı: onun Myrgtabrakke'den yeni doğmuş yavruları vardı. Devamında yerel kuvvetler -bir grup çapulcu- gelerek ejderhayı öldürmeye çalışsa da Yen'in bebeklere karşı olan zaafı, ejderhanın tarafına geçmesini sağladı ve kudretli bir büyücünün yardımıyla "yerel kuvvetler" birkaç dakika içinde en yerel formlarıyla, yerde yatıyorlardı. Bütün bu hengamenin ardından altın ejderha, yerde ölü şekilde yatan eşini bırakıp yumurtalarını da alarak uçup gitti. Kendisi hakkındaki bu bilgi kısıtlılığı, geçmişinin ve devamının bilinmemesi de onu en gizemli Witcher karakterleri arasında tutuyor.

Emiel Regis Rohellec Terzieff-Godefroy, ya da sadece Regis - Witcher karakterleri

İnsanlar, en azından kibar olanları bana canavar derler. Kan içen bir ucube.

Bunlar Regis'in insanlar hakkındaki görüşleri. Kendisi alabildiğine beyefendi ve bir o kadar etik değerlere bağlı bir vampir. Hatta tam adıyla bir "Kadim Vampir" diyebiliriz. Geralt ile ilk tanıştığında dört yüz yaşından daha da yaşlıydı. Yani en yaşlı Witcher karakterleri listesi yapsak, muhtemelen ilk 10'da boy gösterebilir. Ancak yaşını hiç göstermez. Kadim Vampirler arasında da saygıdeğer, güçlü bir isim olarak şanı vardır.

Kadim Vampirler diğer vampirler gibi insan kanına ihtiyaç duymaz. Bu, onlara göre alkol gibidir. İçince mest olurlar, ancak temel yaşam ihtiyaçları arasında değildir. Regis bunu biliyordu ancak vampirler arasındaki "toplum baskısı" onu bir süre insan kanı içmeye zorladı. Sonra yoldan çıktığını, her gece evinden daha uzak bir yerde uyandığını fark ettikten sonra terk etmeye karar verdi. Sonrasında bir dişi vampir ile birlikte yaşamaya başladı fakat uzun sürmedi. Bu ayrılık acısı, onu resmen alkolik yaptı. İnsan kanına daha fazla gereksinim duymaya başladığını düşünüyordu.

Yine bir gece biraz kan getirmesi için arkadaşları tarafından köye gönderildi. "Alkolün" etkisi altında uçarken hedefi şaşırıp bir köye düştü ve burada bir kuyuya çarptı. İnsanlar ona kazıklar saplayıp, kutsal su döküp sonunda da onun kafasını kesmeye çalıştılar. Bunların hiçbiri onu tam anlamıyla öldüremezdi ama gururunu çok rahat incitebilirdi. Bu olayın ardından devam eden 50 yılını yeraltında canavarlarla birlikte geçirdi, özüne dönebilmek için felsefeye düştü ve bir daha kan, yani alkol içmemeye karar verdi.

Oyunlardan tanısanız da Regis'in bu arkaplan hikayesini muhtemelen bilmiyordunuz. Beyefendi kişiliğinin ardında gururu ayaklar altına alınmış fakat bundan yakınmak yerine ders çıkarmış olgun bir kişilik yatıyor. Geralt ile tanışması ise bambaşka bir hikaye. Ağustos 1267'de İkinci Kuzey Savaşı sırasında Geralt ve Zoltan Nilfgaard'ın elinden kaçmaktaydı. Bu sırada savaştan da fazlasıyla rahatsız olmuş Regis yakınlardaki yazlık evinde kalıyordu. Bu ev Fen Carn adındaki bir elf mezarlığının yakınlarındaydı. Geralt önce baharat ve bitki kokularını takip ederek saklanan Regis'i buldu ve sonrasında çıkmasını, yoksa kılıcını saklandığı oyuğa sokacağını söyledi. Bunun üzerine Regis çıktı, tanıştılar ve Witcher'ı ve yanındaki cüceyi eve davet etti. İşte Geralt ve Regis'in tatlı dostluğu böyle başladı. Daha sonra kitapta ve oyunlarda birkaç kez daha karşılaştılar. Dizide görmeyi en çok beklediğim Witcher karakterleri arasında olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Essi Daven - Okuyacağınız en acıklı öykü - Witcher karakterleri

Essi Daven, Witcher karakterleri arasında en acıklı öykülerden birinin başrolüdür. Tabi bu görecelidir, nelerden etkilendiğinize de bağlıdır ancak yine de Essi'nin öyküsü sizi derinden yaralayacaktır. Kendisi yetenekli bir ozandı. Aynı zamanda Dandelion'un da profesyonel arenada bir rakibiydi. Dünya'daki bütün kadındı arasında Dandelion'un küçük bir kız kardeş gibi davrandığı tek kadındı. Bilirsiniz, bizim oğlan biraz çapkındır.

Essi saçlarının buklelerini illa ki bir gözünün önüne düşüren, mavi gözlü, sarı saçlı, alımlı bir kadındı. Geralt ve Dandelion Bremervoord şehrini ziyaret ederken, Essi de oradaydı ve iki yerlinin düğün ziyafetinde sahne almak üzere çağırılmıştı. Essi bir çift balad okuduktan sonra ara verdi ve ünlü statüsü nedeniyle orada çalmak zorunda olan Dandelion'a yaklaştı. Dandelion küçük şakalarla rakibini karşılarken bu sırada Geralt ile henüz tanışmamışlardı. Bu sırada Geralt da şaka yapayım derken eline yüzüne bulaştırdı ve kadın ozanımızın kalbini kırdı. Uzun süre takip ettikten sonra dışarıya çıktığını gördü, peşinden giderek kurduğu cümlelerle nedeniyle zarif ozanımızdan özür diledi. Essi bu sırada Geralt'ı daha ayrıntılı görebilmek için yaklaşmışken konuşmasını bizim çapkın Witcher öperek böldü. Essi neden böyle bir şey yaptığını sorduğunda Geralt yanıt vermedi. Daha sonra ikisi de hiçbir şey olmamış gibi davranarak pariye dönmeleri gerektiği konusunda uzlaştı.

Bu sırada Geralt, inci dalgıçlarını öldüren bir yaratık için kontrat almıştı. Ertesi sabah, bu dalgıçları neyin öldürdüğünü anlamak için Ejder'in Pençeleri sahiline gitti. Bizim zarif ozanımız Essi de oradaydı. Başladı anlatmaya, inci dalgıçlarını öldüren şeyin bir kalamar ya da kraken olamayacağını, çünkü teknenin sağlam kaldığını söyledi. Geralt bu zekadan oldukça etkilendi tabi. Sonrasında bir tekne ile yelken açmak istediğini söylese de Geralt onu bu tehlikeye atmak istemedi. Geralt ve Dandelion yelkenliye binerek inceleme için ilerledi ancak saldırıya uğradılar. Burada Geralt sol kolundan ciddi şekilde yaralandı ve geri çekilmek zorunda kaldılar. Essi uzaktan yaralıları görünce koşarak kanca ve oltayı alıp Geralt'ın koluna dikiş atmaya başladı. Dandelion bu sırada ertesi günün Essi'nin doğum günü olduğunu bildiği için ona sahilden inci toplamaya çalışmıştı. Essi ıslanmış çantayı kurcalarken kobalt renginde bir deniz kabuğu gördü ve Dandelion hemen topu Geralt'a atarak "Onun hediyesi" dedi. İşte kayış burada koptu arkadaşlar.

Geralt, Essi'ye hediyeyi Dandelion'un hayatını tehlikeye atarak topladığını ve topu kendisinin üstüne attığını anlattı. Bu sırada Essi bir anda Geralt'a aşık olduğunu itiraf etti. Ancak Geralt ona karşı hiçbir sevgi hissetmediği ve incitmek istemediği için duygularına karşılık veremeyeceğini fark etti. Sonuçta o bir mutanttı. Essi bu sessizliğin üzerine ağlamaya başladı ancak Geralt inciyi alarak -burayı unutmayın- bir kolyeye oturtmayı başardı ve Essi'ye hediye etti. Genç kız, hediyeyi sevinçle kabul etti.

Devamında Essi, Dandelion ve Geralt Bremervoord'dan ayrılıyordu. Yolculuk sırasında Essi Geralt'a yaklaştı ve aralarındaki duygu hakkında bir şeyler yapmaları gerektiğini söyledi. Dandelion her ikisine de bu konunun zamanla ilgili olduğunu ve duyguları neyi emrediyorsa onu yapmalarını öğüt etti. Geralt ona sonunda duygularına karşılık veremeyeceğini, bir mutant olduğunu ancak isterse onunla yatabileceğini söyledi. Dandelion'un da dediği gibi "Tanrılar adına yaptılar..." Ertesi sabah Essi'nin Dandelion ve Geralt ile yolları ayrıldı.

Ne yazık ki bu Essi'nin sevdiceği Geralt'ı son görüşüydü. Dört yıl sonra Vizima'ya yayılan çiçek salgınından öldü. Dandelion onun cesedini aldı ve gömülmesini istediği iki şeyle birlikte huzurlu ormana defnetti: lavtası ve yanından hiç ayırmadığı inci kolyesi... Yazarken tüylerim diken diken oldu. Witcher karakterleri arasında beni hikayesiyle en çok etkileyen Essi Daven olmuştur. Üzüldüyseniz Sapkowski'ye kızmak lazım! Bu kadar dokunaklı bir şeyi yazmak için aklı selim olmamak gerekiyor...

Dettlaff Van Der Eretein - Witcher karakterleri

Gönül yarası bu, başka şeye benzemez! Touissaint'te Beauclair'in Canavarı olarak da bilinen Dettlaff, Stygga kalesindeki saldırıda öldürülen Regis'i hayata döndüren, bunun için kendi kanını kullanan kadim vampirdir. Regis bu özverili davranışından dolayı ömür boyu Dettlaff'a borçlanmıştır. Witcher evrenindeki en duygusal vampir olarak karşımıza çıkıyor. Sebebi ise gayet manidar, candan, babacan...

Dettlaff Lyria'dayken -964 yılında- bölgede bir canavar terör estiriyordu ve yaklaşık 200 insanı öldürmüştü. Vampirimizin kulağına söz konusu canavarın kendisine hiçbir zararı olmayan hatta elma veren bir çocuğu öldürdüğü gidince öfkeden gözleri döndü. Bunun üzerine canavarı bulup öldürdü ancak dikkatleri üzerine çekmemek için canavarı öldürdüğü hançeri yakınlarda uyuyan bir avcının yanına bırakıp uzaklaştı. Böylece insanlar asıl kahramanın kendisi olduğunu bilmeden, avcıya övgüler savurdular.

Bu olaydan yıllar sonra, 1268'de Stygga Kalesi'ne yapılan saldırıdan sonra Regis'ten arda kalan parçaları buldu ve kendi kanının önemli bir kısmını kullanarak onu sağlığına kavuşturdu. Bu sırada Regis'in gözlemleri ise Dettlaff'ın ahlaki olarak siyah ve beyaz arasında çok keskin geçişleri olduğunu ve toplumsal olaylara aşırı tepki gösterdiğini fark etti. Hassas adamdı bizim Dettlaff, aynı zamanda hassas birine göre fazla güçlüydü. Regis bu konuda kendisine yardım etmeye çalıştı ve bu davranışlarını frenlemesine yardım etmekle uğraştı.

İkilinin yolları bir süre sonra ayrıldı. Hassas vampirimiz Dettlaff, kendisini Mettina'da buluverdi. Orada, Dettlaff'ın ne olduğunu hemen anlayan ve peşinden koşan genç kadın Rhena ile tanıştı. Rhena'yı korkutmak için bir ara sokakta ona dişlerini gösterse de bu kadını korkutmak yerine ilgisini körükledi. Birkaç kez daha buluştuktan sonra ikili romantik bir ilişkiye yelken açtı derken, Rhena hiçbir şey söylemeden ortadan kayboldu. Bunun üstüne Dettlaff, "Duramam ben daha fazla bu soğuk diyarda" diyerek soluğu Touissaint'te aldı.

Touissaint'te çizmelerini parlatmak için sokakta sıra beklerken kaba bir adam hızlıca önüne geçip sıraya kaynamaya çalıştı. Vampir bu davranış karşısında içini kemiren öfkeyi dizginlemeye çalışıyordu. Bu sırada bekleyen başka bir müşteri -Louis de la Croix- kaba adamı azarlayıp gönderdi ve Dettlaff'a sırasını geri verdi. Bu erdemli hareketinin üzerine vampir ile adam kısa sürede arkadaş oldular.

Buraya kadar her şey normalken, 1275'te Dettlaff sevgilisi Rhena'nın esir alındığını ve onu kurtarmak için kendisine gönderilen talimatları yerine getirmesi gerektiğini öğrendi. Bu kısımdan sonrasını The Witcher 3 oynamış arkadaşlar bilecektir. Neyse, devam edelim. Dettlaff sevgilisini kurtarmak için gönderilen talimatların hepsini yaptı, çevrede tanınan önemli isimlerden 5 kişiyi öldürdü. Tabi adı yayılmaya başladığında Düşes Anna Henrietta -ah Anna, üzümlü kekim- Geralt'ı bu canavarı avlaması için görevlendirdi. Geralt yaratığın peşinden gittikçe ölen isimlerin arkasındaki gizemi çözdü. Birileri Dettlaff'ı kendi amacına hizmet etmesi için kullanıyordu ve bundan yufka yürekli vampirimizin haberi bile yoktu. Yufka yürekli vampirimiz, Geralt şehre girdiğinde sevgili dostu De La Croix'i öldürmüştü bile.

Sonrasında Geralt izini sürerek Dettlaff'ı buldu ve bütün zeki canavarlara yaptığı gibi savaşmadan önce konuşmayı denedi. Hikayenin buradan sonrası oyuncunun seçimine göre dallanıp budaklanıyordu. Bu nedenle buradan sonrasını anlatmam, diğer senaryoları oynamamış oyuncular için uygun olmayacaktır. Velhasıl kelam, Dettlaff kötü biri değildi, sadece Witcher dünyası için fazla hassas bir kalbi ve istismar edilmiş iyi niyeti vardı. Witcher karakterleri arasında bu kadar iyi olup, aynı zamanda bu kadar kötülük yapmayı başarmış tek karakter olabilir.

Gaunter O'Dimm - Witcher karakterleri

Bunlar Gaunter O'Dimm tarafından Geralt'a söylenmiş sözler. Kendisi en gizemli Witcher karakterleri arasında gerçekten imza niteliğinde bir karakterdir. Witcher 3'ün Hearts and Stone DLC paketinde karşınıza çıkacak. "Ayna Ustası" adıyla da bilinen bu adam insanlarla ruhları karşılığında anlaşmalar yapan ve sadece bir alkışla zamanı kontrol edebilen güçlü bir "şeydir". Ne olduğu konusundaki spekülasyonlar asla bitmeyecek...

Serinin üçüncü oyununun başında Geralt'ın karşısına çıkmadan önce, kendisi hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. Ancak ilk karşılaştığımızda eskiden bir ayna tüccarıyken bugün savaş nedeniyle bir avare, bir serseri olduğunu söylemişti. Hikayenin büyük çoğunluğunda gerçek kimliğini bir gizem olarak korumayı başardı. Witcher karakterleri arasında gerçek ismini kimsenin bilmediği tek karakter olarak ününü koruyor.

Geralt ona gerçek adını sorduğunda bunu öğrenenlerin ya öldüğünü ya da  kaderlerinin daha da kötü bir duruma düştüğünü söylemişti. Gerçek doğası insanlardan ve büyücülerden fazlasıyla uzak ve kudretli olan Gaunter O'Dimm aslında zayıf noktalara da sahipti. İşin ucunda birinin ruhu olduğu sürece bütün anlaşmalara vardı. Bu nedenle Geralt, bu zaafını onun aleyhine kullandı. Anlaşma yaptığı birinin ruhu tehlikeye düştüğünde, Gaunter onu daha fazla kullanabilmek için yardımcı oluyordu. İşin sonunda kazanan yine kendisi oluyordu ki biri çıkıp onun oyunuyla kendisini dize getirene kadar. Evet, yanılmadınız. Bu kişi cihanlar fatihi, sahirelerin gözdesi, iyiliğin bekçisi Rivya'lı Geralt oldu! Yine DLC'yi oynayanların seçeceği üzere onunla anlaşmak ya da öldürmek gibi iki seçeneğiniz vardı. Eminim ki çoğunuz o gıcık adamı öldürdünüz. Witcher karakterleri arasında en gıcık, en öldürülesi karakter olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Witcher karakteleri ayrı ayrı dünyalar gerçekten

Bazısı acımasızlığın soğuk buğusunu yüzünüzde hissettirirken, bazısı da şefkatin sıcak dokunuşuyla yüreğinizi okşayabiliyor. İşte Witcher karakterleri gerçekten ayrı birer dünya olduklarını ancak bu kadar açık kanıtlayabilirdi. Seriye ve Sapkowski'nin kalemine hayranlığım bir yana, böyle kurgular gerçekten akıl işi değil. Sizler de görüşlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın. Sevgiler...

 Yazıdaki bütün bilgileri Witcher Wiki'den araştırılıp kitaplardan öğrenilenlerle zenginleştirilmiştir.