Bu sene eylül ayı, oyun sayısı bakımından hiç olmadığı kadar bereketli geçti.
Yıllarca beklediğimiz pek çok oyun piyasada boy gösterdi ve çılgınca süren
bekleyişlerimizi sona erdi. Önce Doom 3 ile Mars’taki yaratıkları altettik daha
sonra The Sims 2 ile sanal hayatımızı kaldığımız yerden devam ettirdik. Son
olarak da Star Wars: Battlefront ile gücün karanlık tarafına büyük bir darbe
indirdik. Ancak bir gerçek var ki oyun dünyasında stratejilerin yeri ayrı.
Özellikle gelişen grafik teknolojileri ile 3. boyuta geçişte büyük sıkıntı
yaşayan strateji türünün oyunları kontrol problemlerini aşmaya başlayınca görsel
açıdan mükemmele yakın ürünler çıkarmaya başlandı. Bu türün son örneklerinden
biri olan Warhammer 40000: Dawn of War, uzun süredir merakla beklenen oyunlar
arsındaydı. Bereketli geçen eylül ayının son gününde yetişen ve piyasaya çıktığı
anda strateji dünyasına bomba gibi düşen Warhammer; 3 boyutlu grafikleri,
detaylı birim yapısı ve farklı kaynak işleyişi bakımından strateji dünyasına
yenilikler getirirken, eski Warhammer hayranlarının beklediği tarzın biraz
dışına çıkması ile ve RPG öğelerini kısıp biraz daha aksiyona yönelmesi ile
dikkat çekiyor.
Tüm savaşları sona erdirecek en büyük savaş...
Warhammer 40000, 3 boyutlu mükemmel grafikleri ve 4 farklı ırkın birbiri ile
olan ilişkileri dışında, alışıtığımız tarzda strateji oyunu. “Kaynak topla,
asker üret ve düşmana saldır” mantığını benimseyen ve pek çok teknik detay ile
zenginleştiren başarılı bir yapım. Cd’yi kurup ilk gaz verici demoyu izledikten
sonra demonun mükemmel atmosferinden olsa gerek hiç alıştırma bölümü oynamadan
direkt savaşa girmek istiyor insan. Ancak bu hataya bir kez düştünüz mü; “Bu
birim neydi?”, “E hani bunun kaynağı?”, “Nasıl kaynak toplayacağım?” gibi
sorular havalarda uçuşur oluyor. Çünkü Warhammer stratejilerde alışmadığımız bir
kaynak sistemini benimsemiş durumda ve alıştırma bölümünü mutlaka oynamayı
zorunlu kılar nitelikte.
Tüm oyun boyunca iki ana kaynağa ihtiyaç duyuyoruz. Birincisi elektrik. Command
& Conquer’dan alıştığımız üzere her birimin tükkettiği elektriği karşılamak için
jeneratörlere ihtiyacımız var. Ancak diğer tip jeneratörlerimiz de mevcut.
Bunları ise sadece haritanın belli yerlerindeki “Slag” ismi verilen platformlara
yapabiliyoruz. Elbette bunlar fazlasıyla elektrik üretiyorlar ama saldırıya açık
oldukların iyi savunma gereksinimi duyuyorlar. Buraya kadar herşey normal olsa
da ikinci kaynak ise oyunu tamamıyla farklı kılar nitelikte. Oyuna başladığınız
anda mini haritanıza bakarsanız pek çok nokta görüyorsunuz bu noktalara
“Strategic Point” deniliyor ve bunların ele geçirilmesi durumunda o takıma her
saniyede 10’ar stratejik puan kazandırıyor. İnşa edeceğiniz her bina ve
üreteceğiniz her birim biraz elektrik ve biraz da bu stratejik puanlara ihtiyaç
duyuyor. Asıl mesele bu stratejik binaları kurmakta değil onları korumakta.
Warhammer’ı farklı kılan ve oyunu oldukça zevkli bir hale sokan kısımda bu
zaten.
Bulduğunuz her stratejik noktaya önceklikle bir askeri birlik göndermeniz
gerekiyor. Gönderdiğiniz birlik oraya bayrağını dikiyor ve ırkına göre değişen
sürede oranın kontrolünü ele geçirilmesi bekleniyor. Yaklaşık bir dakika sonra o
nokta takıma ait oluyor ve puan kazandırmaya başlıyor. İşte bu esnada
askerlerinizi yeni noktayı ele geçirmek için gönderirken bir yandan da bina
yapan ünitenizi ele geçirmiş olduğunu stratejik noktaya götürüp, “Listening
post” ismi verilen binayı yapmamız gerekiyor. Listening post’u yaptıktan sonra
gerekli yükseltmeleri yaparak bu noktayı kendi kendini savunur hale
getirebiliyorsunuz. Kendini savunabilen noktalar aynı zamanda yakın bir çember
içine bina yapılma imkânı da sunuyor. Böylece savunmanızı arttırabiliyorsunuz.