1/3

Voyage

Erdem Maşlak 3.06.2010 - 12:31
Desireless ve Kheops Studio'dan birer klasik örneği; Voyage Voyage ve Voyage!
Platformlar PC
Voyage
  • Yapımcı - Yayıncı Kheops Studios - Kheops Studios
  • Çoklu Oyuncu: Yok
  • Oyun Türü: Macera
  • Sistem Gereksinimleri
Merlin Puanı 83
Artılar Jules Verne'in harika romanlarına en az o romanlar kadar lezzetli bir devam. Her şeyiyle bir adventure oyununun nasıl olması gerektiğini cümle alem görebilir; kısacası aşağıdakiler dışında her şey!
Eksiler Yeterince uzun bir oyun süresi içermesine rağmen insana su gibi kısa gelmesi, bitirince üzmesi. Yaratıkların sesleri birbirinden farklı olabilirmiş.

Her yazdığı roman bir klasik olan Jules Verne’in bu klasman altındaki From the Earth to the Moon ve Around the Moon adlı romanlarına bu sefer oyun ile devam ediyoruz. Hem de ne devam etmek! İki romanın ardından böylesi şaheser bir oyun görmek gerçekten de insanın kanını kaynatır cinsten hoş. Adını saydığım romanlarda yer alan hoş doygunluk hissi oyunun tamamında sizinle birlikte. Uzun zamandır bu kadar tatmin edici bir ortama ve arka plana sahip bir macera oynamamıştım; bakalım incelemesi kaç sayfaya sığacak!

Son günlerde bir adventure bolluğu olduğu ayan beyan ortada. Bir süre sonra bütün oyun türlerinde aynı şeyi görecek olsak da adventure tutkunları bundan hiç mi hiç şikayetçi değiller, çünkü onların kafa patlatacağı fazla sayıda oyunları var artık. Çoğunluğunu Avrupa’lı yapımcıların meydana getirdiği bu macera oyunlarından en ön planda olanlarını Kheops Studio’nun yaptıkları oluşturuyor. Geçen sene içerisinde piyasaya çıkan Return to the Mysterious Island ile kendini en iyi şekilde bizlere ispatlayan firmayı daha önce piyasaya sürdüğü Egyptian Prophecy ve Crystal Key adlı oyunlarla hatırlayabiliriz. Şimdilerde ise Voyage’ın yanı sıra ECHO ile de prim yapmaya başladılar ve ben ise kronolojik olarak Kheops’un son üç oyununu görünce daha öncekilerin bir deneme tahtası olduğuna kanaat getiriyorum. RtMI büyük bir patlama yarattı ve ECHO ile Voyage’ı onun hatırına ve referansı nedeniyle bu kadar bekledik. Açıkçası ECHO ile çok az bir miktar hayal kırıklığına uğrasak da Kheops Studio’nun bütün varı yoğuyla ortaya koyduğu Voyage’ın ne kadar dokunaklı olduğunu gördükten sonra insanın bu Fransızların önünde saygıyla eğilesi geliyor. Voyage işte bu kadar güzel! Özellikle de yine Fransız müzik grubu Desireless’in eski Voyage Voyage şarkısını dinledikten sonra huzurla dolan ruhum beni, “ay” gibi, bomboş olduğunu bildiğimiz bir alanda daha da yalnız hissettirdi. Oyunla aynı adı taşıyan beni çok etkileyen bir şarkı olan Desireless’in o tınıları oyun ile çok güzel örtüşüyor. İster istemez bu ikisini birbirine ilişkilendiresim geldi; bunların nerden aklıma geldiğini ve niye söylediğimi bilmiyorum.

Kahramanımız Michel Arden uzay kapsülüne biner

Oyunumuz Ay’a gitmenin hayalini kuran Michel Arden ile açılıyor. Bir uzay kapsülünün içindeyiz ve dört bir taraftaki pencerelerden de dış uzayı görebiliyoruz. İstikamet Ay! Jules Verne’in romanlarına devam niteliğinde serbest bir uyarlama olduğu için Voyage’da romanlarda gördüğümüz karakterler ve yine romanlardaki altyapı korunuyor. Karakterler korunuyor derken oyun içerisindeki bize geçmişi anımsatan olaylar ve flashbackler’i kastediyorum. Oyunun inşa olduğu altyapı ise zaten çok sağlamdı ve bunun üzerine çıkılan katlar da, Kheops Studio işçiliği sayesinde fazlasıyla dayanıklı. Buna göre oyunun hemen başında kendimizi Ay’a fırlattığımız uzay kapsülünün içerisinde baygın halde buluyoruz. Uyandıktan sonra hafızamızın tam olarak yerinde olmadığını fark ediyoruz ve etrafı kurcalayarak neler olup bittiğini hatırlıyoruz. Evet hatırlıyoruz! Uzaydayız, dış uzayda ve dışarıya baktığımızda bir yanda dünya bize el sallıyor, diğer yanda Ay kucağını açmış bekliyor. Bizimse bir şekilde aya inmemiz lazım. Oyunun çözümünü de kısa sürede yapacağımız için nasıl inildiğine burada değinmiyorum. İniyoruz ve etrafta gezinmeye başlıyoruz. Sakın ha “Ay’da hava mı varmış, saçma oyun” gibi yorumlarda bulunmayın; masal bu! Olur olur! Hatta Ay üzerinde aynı yerde birkaç saat aralıklarıyla farklı iklimler yaşanır, birçok bitki ve hayvan türü rahatlıkla yaşar.

Kahramanımızın şu an içinde bulunduğu konum, ne yönden bakarsanız bakın oldukça abes. Uzayın derinliklerindesiniz ve iki arkadaşınız da ölü. Yanınızda sizinle olan “en normal” yaratık ise bir horoz. Tüm bunların ışığında pudra şekeri serpilmiş kurabiye aydede’nin yüzeyini arşınlıyorsunuz; ne yapacağınız hakkında, nasıl dünyaya geri döneceğiniz hakkında hiçbir fikriniz yok. Michel Arden zaten yola çıkmadan önce bu ihtimallerin hepsini kafadan kabul etmiş durumda. Adamımız ayın üzerinde yürüyor ve doğal olarak etrafındaki yaşam formları ile fazlasıyla ilgili. Görmediği bitkiler etrafında ve normalde Ay’ı bundan çok farklı şekilde tanıyan Arden, görebileceği her şeyi aklına kazıma niyetinde. Adamımız alelade bir şekilde ay üzerinde yürürken gördüğü bitkiler ve değişik yaratıklar kendisini bu yaratıkların neden burada olduklarını araştırmaya itiyor. Ve bir süre sonra da bu küçük gök cismi üzerinde bir zamanlar var olan bir ırkı gözlemliyor. Mezarlar ve bitkiler, kendilerine Selenite diyen koca siyah gözlü mavi yaratıkların sahip oldukları teknoloji de kendisini şaşkına çeviriyor. Dünya’ya tapan bu yaratıkların gizemini çözmeyi kendine görev ediyor ve başlıyor önüne çıkan her türlü bulmacayı çözmeye, bulduğu her parçayı ve bilgiyi bir yerlerde kullanmaya.