Fantastik dünyalardan bahsedildiğinde akla ilk gelenler ejderhalar ve
şövalyelerle dolu zindanlardır. Ancak günümüzde kendi dünyasını yaratmış pek çok
fantastik öğe daha var. Bunların en ünlüsü hiç şüphe yok ki vampirler dünyası.
Vampirlerin garip yaşantısı pek çok filme ve kitaba konu olmuştur. Fakat bir
oyun olarak karşımıza çıktığını nadir görürüz. Belki fazla kan içermesinden,
belki de vampirlerin yaşantısında cinselliğin önemli rol oynamasından dolayı
oyun olarak tanıtmak pek kolay olmuyor olabilir. Vampir olarak tanıdığımız en
ünlü oyun kahramanı hiç şüphe yok ki Bloodrayne’dir. Her ne kadar bir vampiri
yönetiyor olsak, kana ihtiyaç duysak da vampirlerin kendine has yaşantılarını
anlamamız için aksiyon oyunları yeterli gelmeyecektir. Vampir dünyasına ve bu
dünyanın en akıl almaz entrikalarına şahit olmak için RPG oynamamız, Vampire:
The Masquerade oynamamız gerekir.
Vampire: The Masquerade - Bloodlines, White Wolf’un vampir evreninde geçen,
vampirlerin, kurt adamların, zebanilerin ve akla gelecek pek çok fantastik
yaratığın ortalıkta dolandığı bir oyun. Bu yaratıklar normal insanların arasında
yaşıyor, hiçbirimizin haberi olmasa da tarihin akışında pek çok noktada önemli
roller alıyorlar. Bahsini ettiğimiz yaratıklar çeşitli klanlara ayrılmış
durumdalar ve aralarında pek de iyi geçindikleri söylenemez. Oyuna
başladığımızda biz de bu klanlardan birine tabi oluyoruz. Haliyle
dostlarımız ve düşmanlarımız oluyor. Ancak vereceğimiz kararlar ile farklı
noktalara geçebiliyoruz. Oyun boyunca yapmamız gereken önemli görevler olacağı
gibi hayatta kalmak için kan emecek, pek çok entrikaya göğüs gerip sayısız
düşmanla karşılaşacağız.
Bloodlines dünyasına adımızı attıktan sonra içten içe Fallout ve benzeri RPG
oyunlarını andırdığını düşünmeden edemeyeceksiniz. Bunun nedeni Fallout’un
yapımcıları arasından pek çok önemli ismin bu oyun için ter döktüğü. Kısacası
oyunun ana senaryosu ve diğer yaratıklarla olan diyalogları gibi akışı
etkileyecek unsurlar fazlasıyla detaylı hazırlanmış.
Nereden başlasam, nasıl anlatsam
RPG temellerine oturtulmuş her oyun gibi Bloodlines’da da kendimize bir karakter
yaratarak işe başlıyoruz. Yıllarca benzer oyunlar oynamış birisi iseniz kolayca
anlayacağınız arabirim ile; kuvvet, çeviklik gibi fiziksel öğelerin yanı sıra
zekâmızın yüksekliği hakkında, hatta bilgisayar hackleme, kilitli kapıları
açabilme gibi özelliklere varan sayısız kabiliyeti seçebiliyoruz. Her
kabiliyetin level sayısı var. Dolayısı ile en çok kullanmak istediğimiz
kabiliyetimize daha fazla puan verip puanını arttırmamız gerekiyor. Söz gelimi
bir bilgisayar şifresini çözerken; şifrenin zorluk derecesine paralel olarak
ancak yüksek hackleme becerisine sahipsek şifreyi kırıyoruz. Aksi taktirde
şifreyi kesinlikle açamıyoruz.
Kabiliyetlerimize puan dağıtımı yaparken çok güzel bir ayrıntı ile
karşılaşıyoruz. Oyun bize çeşitli sorular sorarak karakterimizin ruhsal
profilini oluşturuyor. Bilgisayarın bize sorduğu sorular; çeşitli ortamlarda
olaylara nasıl tepki vermemizle ilgili. Örneğin bir soruda; eve aniden silahlı
birinin girmesi halinde ne yapacağımız soruluyor. Burada ister; “Adamın
arkasından yaklaşıp boğazını keserim.” diyor, isterseniz de “Banyo dolabının
içine saklanırım cevabını” seçiyorsunuz. Tıpkı bunun gibi çeşitli sorular ile
profilimizi oluşturmuş oluyoruz. Bu sorulara mümkün olduğunca dürüst cevap
vermeniz gerektiğini unutmayın. Çünkü gerçekten rol yapma oyunu oynamak
istiyorsanız; hayalinizdeki karakteri değil, kendi karakterinizi
oluşturmalısınız.