Yaşarken rol yapmak
İnsanlar doğumlarından itibaren geliştirdikleri kişilikleri ve doğalarıyla sürekli olarak değişken bir yapıya sahip olur. Farklı ortamlarda farklı sosyal bağlar kuran insan bu bağlantıların getirdiği sorumluluklar ve beklentiler sebebiyle sürekli olarak kendi doğasını değiştirmek durumunda kalır. Sosyal bir varlık olan insan çevresinde etkinliğini artırmak ve çemberini genişletmek için farklı durumlarda farklı davranışlar sergiler, bu sebeple stabil bir karaktere sahip değildir.
Bir insanın temel davranışları her zaman değişkenlik gösterme potansiyelini taşır fakat bu her insanın davranışı değişkendir demek değildir.
Toplumsal baskı ve geleneksel dogmalar yüzünden insan çeşitli davranış kalıplarına sahiptir ve çoğu zaman toplumsal ahlak yüzünden bu davranış kalıplarına uyulması tavsiye edilir, uymayan bireyler ise toplumdan dışlanır.
Persona Latince kökenli İtalyanca bir sözcük olup “Maske” anlamına gelir. Bireylerin toplumda her gün üstlendiği sosyal rollere denir. Toplumun insanlara yüklediği anlamlar ve bu anlamların “Sistem” adında büyük bir dişli çarkı döndürmesi için ihtiyaç duyulan roller insanların toplumsal baskıdan kurtulmak için kendi kendilerine yarattıkları Personalar’da gizlidir.
Farklı olmaya ve kendi insan doğasının kötü yanlarını kabul etmeye çalışan birey geleneksel toplumsal hafızadan gelen baskılarla sadece yüzeyde kendisini diğer insanlara farklı göstermek zorunda bırakılır böylece toplumda tek tip insanlar oluşturulması amaçlanır.
Toplumun farklı düşünceleri ve saydam olmayı kaldıramayışı tamamen insanların normal görünmek için kullandıkları Persona’lar yüzündendir.
Yani bir bakıma Persona’lar bizim dışarıya yansıttığımız benliğimizdir. Bir süre sonra onu o kadar kullanmaya alışan insanoğlu hayatın temposu yüzünden kendi iç hesaplaşmasını yaşayamaz hale geldiğinde bu Persona’lar onun bütünü haline gelir ve yararlı, çalışkan, ahlaklı yurttaş topluma kazandırılır.
Geleneksel hafıza her ne kadar bireyin birikimi ve gelişmiş düşünce yapısıyla kırılabilse bile bu seferde en büyük sorun kendi kabuğundan çıkabilmiş bireyin kendi gibi düşünmeyenler karşısında azınlık olarak kalıp tekrar Persona’sına ihtiyaç duyacağı bir gerçektir.
Tek gerçek düşünce manifestasyonu ve evrensel bir dil olan sanat ise insanların persona’ya ihtiyaç duymadan özgürce kendi düşüncelerini ve duygularını aktarabilecekleri yegane iletişim aracıdır. Bu sebeple belki de çoğu insan artık iki şeye başvuruyor gerçek kimliğini bulabilme yolunda, bunlardan birisi sanat diğeri ise internet.
İnternette görünmeden bütün öfkesini, en içsel en gizli duygularını tanınma korkusu yaşamadan ortaya koyabilen insan bazen bunda o kadar çok ileri gider ki, kendisine burada bir maske yaratmaya başlar, gerçekliğinden oldukça uzak, mükemmelliğine ve kendi vahşi oluşumuna sadık, Dünya’nın kalbini kavrayabilmiş tek bir insan oluverir, kimsenin adı yoktur ve herkes anonimdir.