Unutulmayan Diyarlar’da Mage: The Awakening’in hikayesini anlatmaya devam ediyorum, World of Darkness’ın bu en karmaşık ve kompleks kurulumu masaüstü rol yapma oyunu oynayanların kalbinde özel bir yer işgal ederken ben de sizinle beraber okuyarak bu kurulumu öğreniyorum.
Atlantis halkı yavaş yavaş büyü kullanımını değil de büyü kullanımının ardında yatan nedenleri düşünmeye başlamıştı. Gerçekliğin ardında başka şeyler olduğunu biliyorlardı, varlık durumu materyalin ötesinde bir durumdu. Bütün varlığın formları ve şekillerinin ötesinde dünyanın tek bir devamlılığa sahip olduğuna inanmaya başlamışlardı. Bu devamlılığın aralarına giren ve bunu bölen bir perde vardı, bu perdeler alemleri birbirinden ayırıyorlardı, bu ayrılık illüzyonu sayesinde yüksek ve alçak gibi farklar ortaya çıkıyordu.
Ruhlar üst boyutlardan çıkıp alt boyutlara inerek kendilerine bir beden arıyordu, bedenlerinin ömrü dolduğunda tekrar yukarı çıkarak kendilerini yenileyip, seyahatlerine devam etmekteydiler. Üst boyutlardan indiklerinde bütün hafızalarını ve güçlerini geride bırakan ruhlar, aşağı boyutlarda ete kemiğe büründüklerinde çocuk gibi meraklı ve bir o kadar cahil bir halde kalmaktaydılar. Etten maskeleri çatladığında ise ateşten tekrar doğup , yapabildikleri şeylerin sınırlı olduğu et ve kemik içinde edindikleri bilgeliklerle tekrar üst boyutlara dönüyorlardı.
Denirki ölümlüler kilden bedenleri unutkan, parıldayan ruhlarla taşıyan varlıklardır. Fakat ölümlü ruhların aşağı inmesinin ardında ne gibi bir sebep vardı?
Bazı büyücüler bunun evrenin kendi kendini tanıma çabası olduğunu iddia etti. Bazıları ise bunun çılgın ve deli bir tanrıdan gelen bir çeşit ceza olduğunu söyledi, bu döngü ölümlüleri tanrıya dönüşmemeleri için tutan, onları kontrol eden bir döngü olabilirdi. Buna rağmen bazıları bunun bir meydan okuma olduğunu düşünüp bunu aşmaları gerektiğini söyledi. Sadece testi geçenler ve büyüye hük’m edenler bu inkarnasyon zincirinden kaçabilirdi.
Büyü kullanımı bir süre sonra bazılarının bilgeliğini köreltti. Büyücülerin kibri kontrol edilemiyordu. Nesiller boyu devam eden Atlantis mirası eski görkemini taşımıyordu. Büyücü büyüücye saldırdı ve böylece ilk büyücü savaşı başladı.