ArtılarSürükleyici hikaye, muhteşem grafikler, uzun oynayış süresi
EksilerKlon düşmanlar
Aslında hakkında çok fazla bilgi paylaşılan, videolar yayımlanan, reklamlar
yapılan oyunlar hakkında yazmak biraz zor bir iş, zira grafikleri olsun, içeriği
olsun anlatılacak çoğu nokta zaten okuyucu tarafından biliniyor.
Bir sene gibi kısa bir süre zarfında yapımı tamamlanan, buna rağmen teknik
açıdan çıta belirleyecek bir yeterliliğe sahip olan Uncharted 2, baştan sona
aksiyon dozajını düşürmeyen, harika bir hikayeye sahip olmasa da, merakınızı
sürekli ayakta tutmayı başarabilen bir kurgu sunuyor.
İstanbul hapishaneleri ve Tibet’te 7 yıl
Nathan Drake’in ikinci hikayesi, öncesini bilmediğimiz bir tren kazasıyla ve
kahramanımız karnından yaralanmış bir halde yapıyor başlangıcını. Tutorial
niteliğindeki bu küçük girişte hançer benzeri, üzeri kadim medeniyetlerin
süsleriyle bezenmiş bir cisim bulmamızla aslen “flashback” olarak hazırlanmış
senaryo 4 ay öncesine dönüyor.
İşte tam burada bir sürprizle karşı karşıya kalıyoruz. Drake’in eski ortağı
Harry Flynn, yeni ve cazip bir maceradan bahseder. Müşterisi İstanbul Saray
Müzesi (Topkapı Sarayı’na benziyor) içerisinde bulunan bir yağdanlığın
peşindedir ve iyi para ödeyecektir. Drake bu işte bir bit yeniği olduğunu anlasa
da, eski dostuna güvenir ve işe başlamak üzere gece yarısı sarayın kanalizasyon
çıkışına küçük bir tekneyle yanaşırlar.
"Oyunun üç ana karakteri arasında bazı zamanlar komik tartışmalar yaşanabiliyor."
İçeri girdiklerinde güzel bir manzara ağırlıyor oyuncuyu. Karanlıkta Şark
motifleri ile süslü muhteşem bir mimari... Fakat ilginç olan, içerideki tüm
bekçilerin klonlanmış olması ve garip şekilde Türklerden ziyade Latin
Amerikalılara benzemesi. Aralarındaki diyaloglar pek de profesyonel sesler
kullanılarak kayda alınmayan güvenlik görevlilerinin konuşmaları da ayrı bir
cins:
-Gece vardiyasında da hiç bir şey olmuyor.
-Haklısın abi.
veya
-Mehmet’in oğlan askere gitmiş.
Hatta yakalandınız diyelim, o zaman da şöyle söylüyorlar: “Senin burada olmaman
gerekiyordu.”
Ne kadar otantik ve gerçekçi, değil mi? Peki, bunu böylece bırakıp hikayeyi
anlatmaya devam edeyim, tabii çok fazla spoiler vermeden.