Özel İnceleme
Kaçmak? Böyle bir lüksünüz yok! Savaşmak, karşınızdaki durdurulmaz güçle çarpışmak zorundasınız, kaybedeceğinizi bilerek. Zaten kaçmaya çalışmanız, kaçınılmaz sonu sadece biraz daha erteleyecektir.
434–453 yılları arasında yaşıyor olsaydık bunun anlamını daha iyi anlayabilirdik. Çünkü bu yıllar arasında “Tanrı’nın Kırbacı” Avrupa’yı öylesine kasıp kavurdu ki, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Avrupa Hun Devleti’yle Creative Assembly’nin Roma üçlemesi de böylece sona eriyor. Roma İmparatorluğu’nun kuruluşu, yükselişini işlediğimiz iki Rome oyunundan sonra, şimdi çöküş zamanı.
İşler nasıl bu hale geldi?
Batı Roma ile oynuyorum. Savaş bitti. Daha doğrusu kapıma dayanan onca kılıçtan sadece biriyle yüzleşebildim. Kaybetmiş durumdayım, kaybettim denilemez; düpedüz darmadağın oldum.
Üzerime gelen atlılar karşısında hiçbir şansım olmamıştı. Hayır, oyunu kötü oynadığımdan değil, sadece “çok fazla kılıç” var. Birini indirmeye çalışırken, bir diğeri havayı yarıp lejyonlarımı delik deşik ediyor.
Tanrı’nın Gazabı/Tanrı’nın Kırbacı tam karşımda duruyor. Bana savaşmamı söylüyor. Bu yapabileceğim bir şey değil. Ben “yıkım” ile savaşamam. Bizler tanrıların koruduğu askerleriz, daha doğrusu bir zamanlar koruduğu…
Ama Yıkımla savaşamazsınız, sadece kaçarsınız.
Total War serisi bu kez bizleri (tarihe meraklı olanları) dünya tarihinin en ilgi çekici zamanlarından birine götürüyor. İkiye bölünen Roma İmparatorluğu’nun çöküş süreci ve Büyük Hun İstilası’nın başladığı dönemlere konuk oluyoruz.
15 yıllık Total War serisinin belki de en çok eleştirilen oyunu olan Rome II, geçtiğimiz yıl sorunlu bir süreç yaşamıştı. Şuradan ulaşabileceğiniz ön inceleme de bu eksikliklere değindiğim için, bir kez daha başınızı şişirmeyeceğim ama ortada bir gerçek var: Rome II iyi bir yapım olmasına rağmen beklediğimizin yarısı kadar bile değildi.
Peki onun eklenti paketi olarak görünen (aslında tek başına bir oyun ama biz oyuncular öyle görüyoruz) Total War: Attila seriyi ne kadar ileri götürüyor? Hun İmparatoru Attila’nın macerası, bizi yeniden savaş alanlarına sürükleyebilecek mi?
Bu iki sorunun cevabı sırasıyla evet ve hayır gibi görünüyor. Hayır, çünkü Total War Attila seriye kesinlikle farklılık getirmiyor. Birçok yönden Total War: Rome II’nin kopyası. Yine ön incelemede de belirttiğim gibi, ara yüz dahil olmaz üzere birçok özellik aynen Attila’ya geliyor.
Doğru bir tanım yapmak gerekirse, Total War: Attila, bir önceki oyunun gelişmiş ve düzeltilmiş versiyonu diyebiliriz.
İkinci sorunun cevabının evet olmasının sebebi, oyunun kurgusunun ve senaryo gidişatının gerçekten bu kadar heyecanlı olmasını beklemiyordum. O turlar geçtikçe, Attila ve diğer ülkeler başınıza bindikçe, oyundan kopamıyorsunuz. Hali hazırda sadık bir Total War oyuncusuysanız kesinlikle oyunun gidişatından ve heyecan düzeyinden keyif alacaksınız.
"Yıkım" kapınıza dayandı! Şimdi hayatta kalma zamanı!
Durdurulamaz bir güç kapınıza dayandığında ne yaparsınız? Kazanma ihtimalinizin olmadığı bir savaşa zorlandığınızda, gerçekten de kalbinizde bir umut yeşerir mi? Hani derler ya, “En kötü durumda ve inancınız ve umudunuz sizi korur.” diye, işte bu sözlerin, kuru ve içi boş söylemler olduğunu fark ettiğinizde savaşmaya devam eder misiniz?Kaçmak? Böyle bir lüksünüz yok! Savaşmak, karşınızdaki durdurulmaz güçle çarpışmak zorundasınız, kaybedeceğinizi bilerek. Zaten kaçmaya çalışmanız, kaçınılmaz sonu sadece biraz daha erteleyecektir.
434–453 yılları arasında yaşıyor olsaydık bunun anlamını daha iyi anlayabilirdik. Çünkü bu yıllar arasında “Tanrı’nın Kırbacı” Avrupa’yı öylesine kasıp kavurdu ki, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Avrupa Hun Devleti’yle Creative Assembly’nin Roma üçlemesi de böylece sona eriyor. Roma İmparatorluğu’nun kuruluşu, yükselişini işlediğimiz iki Rome oyunundan sonra, şimdi çöküş zamanı.
İşler nasıl bu hale geldi?
Batı Roma ile oynuyorum. Savaş bitti. Daha doğrusu kapıma dayanan onca kılıçtan sadece biriyle yüzleşebildim. Kaybetmiş durumdayım, kaybettim denilemez; düpedüz darmadağın oldum.
Üzerime gelen atlılar karşısında hiçbir şansım olmamıştı. Hayır, oyunu kötü oynadığımdan değil, sadece “çok fazla kılıç” var. Birini indirmeye çalışırken, bir diğeri havayı yarıp lejyonlarımı delik deşik ediyor.
Tanrı’nın Gazabı/Tanrı’nın Kırbacı tam karşımda duruyor. Bana savaşmamı söylüyor. Bu yapabileceğim bir şey değil. Ben “yıkım” ile savaşamam. Bizler tanrıların koruduğu askerleriz, daha doğrusu bir zamanlar koruduğu…
Ama Yıkımla savaşamazsınız, sadece kaçarsınız.
Total War serisi bu kez bizleri (tarihe meraklı olanları) dünya tarihinin en ilgi çekici zamanlarından birine götürüyor. İkiye bölünen Roma İmparatorluğu’nun çöküş süreci ve Büyük Hun İstilası’nın başladığı dönemlere konuk oluyoruz.
15 yıllık Total War serisinin belki de en çok eleştirilen oyunu olan Rome II, geçtiğimiz yıl sorunlu bir süreç yaşamıştı. Şuradan ulaşabileceğiniz ön inceleme de bu eksikliklere değindiğim için, bir kez daha başınızı şişirmeyeceğim ama ortada bir gerçek var: Rome II iyi bir yapım olmasına rağmen beklediğimizin yarısı kadar bile değildi.
Oyunun ilk mesajı aslında ileride neler olacağının en büyük habercisi: 401 baharına kadar hayatta kal!
Bu iki sorunun cevabı sırasıyla evet ve hayır gibi görünüyor. Hayır, çünkü Total War Attila seriye kesinlikle farklılık getirmiyor. Birçok yönden Total War: Rome II’nin kopyası. Yine ön incelemede de belirttiğim gibi, ara yüz dahil olmaz üzere birçok özellik aynen Attila’ya geliyor.
Doğru bir tanım yapmak gerekirse, Total War: Attila, bir önceki oyunun gelişmiş ve düzeltilmiş versiyonu diyebiliriz.
İkinci sorunun cevabının evet olmasının sebebi, oyunun kurgusunun ve senaryo gidişatının gerçekten bu kadar heyecanlı olmasını beklemiyordum. O turlar geçtikçe, Attila ve diğer ülkeler başınıza bindikçe, oyundan kopamıyorsunuz. Hali hazırda sadık bir Total War oyuncusuysanız kesinlikle oyunun gidişatından ve heyecan düzeyinden keyif alacaksınız.
Bilgisayarim
i7 2.4 ghz
Nvida geforce 630m
8gb ram
İ7 2.4ghz
Nvida geforce gtx 630m
8gb
Ben bu işlemciyle en az bi 20 25 fps almayı düşünüyodum fakat maks fps 14 veya 15 önerebileceğiniz birşey varmı
Teşekkürler