Çocukluk çağında, çoğumuz kendisini bir çizgi roman ya da film karakteri ile
özdeşleştirmiştir. Hatta hala sempatizanı olup çizgi filmlerini
kaçırmayanlarımız bile vardır, ki vaktim olduğu sürece ben de çizgi film takip
etmekten büyük zevk alırım. Şahsen benim en favrorilerim, Tom ve Jerry ile Ninja
Kaplumbağalar serileriydi. Bir yerlerde yakalasam, kesinlikle izlerim. Çünkü
içimizdeki çocuğu canlı tutmakla kalmayıp, bize bol eğlence ve gülerek
geçirebileceğimiz dakikalar yaşatırlar. Ninja Kaplumbağalar, belki de en uzun
süre takip ettiğim seri olma özelliğine sahiptir. İçindeki dövüşler ve
kullanılan replikler, bizi ekran karşısına çivilemeye yetiyordu.
Pizza kokusu alıyorum!
Her tutan televizyon konsepti gibi, kaplumbağalar da atari ve oyun ortamına
taşındılar. Amiga’da oyunları yapıldı, hatta arcade salonlarında da bıkmadan
oynadık. Üstelik arcade’lerde 2’den fazla oyuncu desteğine sahip makinalarda
oynanabiliyor ve eğlenceyi arkadaşlarımızla doruk noktasında yaşamamızı
sağlıyordu. Zamanla PC’ler de kaplumbağa istilasına uğradı ve son olarak TMNT:
Mutant Melee ile tekrar karşımıza çıktı. Raphael, Donatello, Michelangelo ve
Leonardo aksiyonu devam ettiriyor.
Geçmişte hatırladığımız Turtles oyunları, genelde ilerlemeli platformlar
şeklindeydi. Yana doğru ilerler, karşımıza çıkan foot askerlerini keser, bölüm
sonlarında da güçlü boss’ları alt etmeye çalışırdık. Mutant Melee, bu
alışılagelmiş oynanışı biraz daha değiştiriyor ve çevrenin nimetlerinden de
yararlanarak, sabit bir level’da birçok düşmana karşı, onları nakavt edene kadar
dövüşebilmemize imkan tanıyor. Çok eski oyunlarını da oynamış olanların
yadırgama ihtimali var, açıkçası ben 3 boyutlu, ilerlemeli bir platform olmasını
daha çok isterdim ama, bunun da zevki farklı.
Mutant Melee, bizi karmaşık seçenekler içerisinde boğmayan bir oyun. Hatta
seçenek sisteminden o kadar kaçmış ki, tuşları öğrenmek için etrafı kolaçan
ettiğimizde, hiçbir somut bilgiye rastlayamıyoruz. Bunun dışında, grafik ve ses
özellikleriyle ilgili komplike ayarlar ile uğraşmıyoruz, herşey sade ve net. Ana
ekrana geldiğimiz zaman, iki mod dikkatimizi çekiyor; Adventure Story ve Melee
Match. Adventure Story’de, bölümler içerisinde başarılı oldukça bir sonrakine
geçiyor ve böyle ilerlemeye devam ediyoruz. Story Modu, biraz daha eğlencelik
hazırlanmış. Seçebileceğimiz birçok karakter var, sadece ninjaları değil;
Splinter Usta, Foot Askerleri, Shredder gibi karakterlerle de oynayabiliyoruz.
Bu modda, kendi ana karakterimizden sonra, kapışacağımız karakterleri de seçiyor
ve sonra oynayacağımız bölüme karar veriyoruz. Bölüme göre, oyun mod’ları da
değişkenlik gösteriyor ama genelde ağırlık Melee Match üzerine kurulmuş durumda.
3...2...1...Saldır!
Ufak ama etkileşimli bir mekanda, tüm karakterler geri sayımdan sonra
birbirlerine saldırmaya başlıyorlar. Bu modda amaç, zaman limiti içerisinde en
çok nakavtı yapmak. Gücünü bitirdiğiniz her karakter başına bir puan
kazanıyorsunuz, gücü biten karakter tekrar dövüşmeye başlıyor ama siz giderek
puanınızı arttırmaya çalışıyorsunuz. Bunu yaparken, etraftaki nesneleri
diğerlerinin üzerine atabilmek mümkün. Ayrıca, sandık ve kutulardan çıkan ekstra
silahları da kullanabiliyorsunuz. Bu modun dışında, Keep Away’de ise, tam dövüş
mekanının içine bir hazine sandığı düşüyor. Bunu kapıp, uzun süre kendi
himayenizde tutmak zorundasınız, onu elde edebilmek için bir yandan da diğerleri
de size saldırıyor olacaklar. Tabi onlar sandığı kaptıklarında bu sefer geri
alabilmek için siz saldıracaksınız. Bir başka mod ise King of the Hill, ama
diğerlerine göre biraz daha vasat geldi bana. Yine ufacık bir arena ve burada
işaretli olan yuvarlak kısmı uzun süre hakimiyetiniz altında almak zorundasınız,
bir yandan da diğerlerine karşı koymak durumundasınız. Bazı level’lar o kadar
ufak oluyorlar ki, içinde fazla adam olduğu zaman gereksiz bir karmaşa