Özel İnceleme
Üçüncü ana oyun ve sonrasında çıkan Hearts of Stone paketi artık neredeyse avucumuzun içi gibi bildiğimiz Velen, Novigrad, Skellige ve White Orchard bölgelerinde geçiyordu. Skellige ve White Orchard bir kenara dursun, oyunun büyük bir bölümü aslında Velen ve Novigrad'da geçiyordu. Bu iki bölgenin de ortak yanı savaşla boğuşmuş olmalarıydı. Güç ve hırs yüzünden kafayı yemiş krallar, sokaklara dehşet saçan mafya babaları ve kapkara, küllerle dolu bir dünya. Oyunu oynarken bazen bir yerden sonra 'eeah yeter be içim karardı' deyip Skellige'ya falan kaçtığım oluyordu ne yalan söyleyeyim. Fakat bu iç karartıcı atmosfer de zaten Witcher 3'ü çekici yapan elementlerden sadece birisiydi. Blood and Wine ise bu karanlık atmosferi alıp Geralt'ı ve beraberinde bizi Toussaint'ın renkli, cıvıl cıvıl ama bir o kadar da karanlık sırlarla dolu dünyasına götürüyor.
Toussaint'i anlatamıyorum. Anlatılmaz, yaşanır derler ya işte hah! Tam öyle bir yer Toussaint. O ilk oyundaki sınırlı renk paletinden sonra öyle rengarenk bir dünyaya giriyorsunuz ki "yahu ben Witcher oynadığıma emin miyim?" diye bir sorguluyorsunuz kendinizi. Bakın gerçekten abartmıyorum. Kendim de bir sanat dalı olarak resim ile uğraşıyorum ve rahatlıkla söyleyebilirim ki Toussaint adeta ünlü bir ressamın işi gibi duruyor. Sanki CD Projekt Red dünyadaki tüm manzara resimlerini almış da onları bir oyunda birleştirmiş gibi. Görmeden, duymadan, izlemeden anlayamıyorsunuz güzelliğini. Kelimelerimle anlatamıyorum. Daha Witcher 3'ün haritasından ilk ayrılıp Toussaint'e girdiğiniz anda anlıyorsunuz 'hah, işte geldik.' Orta Çağ zamanı Fransa ve İtalya haritalarından esinlenilerek hazırlanan Toussaint her ne kadar rengarenk bir bölge olsa da kendine has bir gotik havası ve beraberinde katlanılamaz bir karanlığı da elbette var.En nihayetinde Witcher 3 oynuyoruz. Her güzelliğin ardında bir bit yeniği olmalı değil mi?
Geralt'ın hikayesini görkemli bir şekilde sonlandırıyoruz
The Witcher 3 çıkalı bir seneyi geçti ve ben hala samimi bir şekilde söyleyebilirim ki şu geçen bir sene içerisinde daha iyi bir oyun göremedim. Hatta bırakın geçen bir seneyi, son beş senedir ben böyle güzel oyun göremedim. CD Projekt Red neredeyse kusursuz bir oyun yapıp biz oyuncuları sevinçten ağlatmaya oynamıştı. Ufak tefek birkaç hatasını görmezden gelirsek Witcher 3 son on yılın en iyi oyunlarından birisi olmuştu. CD Projekt Red, üçüncü oyunun rdından çıkan Hearts of Stone genişleme paketi ile bizleri bir süre daha oyalayıp seriyi ve sevilen ana karakterimiz Geralt'ın hikayesini sonlandıracak olan Blood and Wine genişleme paketine hazırlamıştı. Şimdi o genişleme paketi çıktı ve Geralt'ın hikayesini artık gönül rahatlığıyla sonlandırabiliriz.Toussaint'a hoş geldiniz
Toussaint'i anlatamıyorum. Anlatılmaz, yaşanır derler ya işte hah! Tam öyle bir yer Toussaint. O ilk oyundaki sınırlı renk paletinden sonra öyle rengarenk bir dünyaya giriyorsunuz ki "yahu ben Witcher oynadığıma emin miyim?" diye bir sorguluyorsunuz kendinizi. Bakın gerçekten abartmıyorum. Kendim de bir sanat dalı olarak resim ile uğraşıyorum ve rahatlıkla söyleyebilirim ki Toussaint adeta ünlü bir ressamın işi gibi duruyor. Sanki CD Projekt Red dünyadaki tüm manzara resimlerini almış da onları bir oyunda birleştirmiş gibi. Görmeden, duymadan, izlemeden anlayamıyorsunuz güzelliğini. Kelimelerimle anlatamıyorum. Daha Witcher 3'ün haritasından ilk ayrılıp Toussaint'e girdiğiniz anda anlıyorsunuz 'hah, işte geldik.' Orta Çağ zamanı Fransa ve İtalya haritalarından esinlenilerek hazırlanan Toussaint her ne kadar rengarenk bir bölge olsa da kendine has bir gotik havası ve beraberinde katlanılamaz bir karanlığı da elbette var.En nihayetinde Witcher 3 oynuyoruz. Her güzelliğin ardında bir bit yeniği olmalı değil mi?