1993 yılında; strateji oyunlarının bir elin parmağını geçemeyeceği sayıda
olduğu zamanlarda, Settlers adında bir oyun çıkmıştı. Micro yönetim olarak tabir
ettiğimiz, üretim zincirine dayalı strateji türünde olan oyun o dönem için
devrim niteliğindeydi. Blue Byte isimli, adı sanı duyulmamış bir firmadan çıkan
oyun sevimli olduğu kadar ayrıntılı bir strateji ortaya koyuyordu. O günün
teknolojisi ile bu çok zordu fakat bu zorluğun üstesinden gelip başarıyla
Settlers’ın altına imzalarını attılar. Bir serinin başlangıcı da bu şekilde
gelişti. Tepeden görünümlü olarak başlayan grafikleri, gittikçe gelişti ve
karşımıza Settlers 5 çıktı. Hem de 3D olarak.
Blue Byte’da 3D’ye geçerek büyük bir risk aldı ve savaşa öyle girdi. Eskiyen
şirin grafiklerin yerine şu anda birçok stratejide rahatlıkla bulunan 3D
grafikleri getirdi. Gayet güzel yapılandırdığı grafikler ile müthiş bir başarı
yakalayabileceği ortada ama bunun yanında serinin fanlarının üzüleceği çok da
büyük bir yenilik yaptı. Micro yönetimi göçmenlerin koşuşturduğu mekanlarda
kesti, yerine çok daha sade ve çok daha sıradanlaşmış kaynak çıktığında direk
merkeze işleme özelliğini getirdi. Artık yollarda koşuşan göçmenler
göremeyeceğiz ve artık cıvıl cıvıl bir settlers da ortada olmayacak. Siz buna
hazır mısınız?
Risk almadan savaş kazanılmaz
Sakin bir sınır kasabasında her günkü olağan şeyler yaşanırken, bir anda
düşmanlar Prens Dario’nun annesinin evine saldırır ve Dario yardım için
emrindeki adamları toplayıp köye doğru harekete geçer. Fakat eve vardığında her
şey için çok geçtir, hayatının son saniyelerinde annesine yetişebilen Dario,
büyük bir aile sırrı öğrenir ve her şeyi açığa çıkarmak için amcase Helias’ın
evine doğru yol alır. Bizim maceramız da işte burada başlıyor. Amacımız sırrı
çözmek, aynı zamanda da yurdu düşmanlardan temizlemek. Eğer fark ettiyseniz
oyuna RPG öğeleri de eklenmiş. Oynadığınız bölümlerde en başta bir quest ile
başlıyorsunuz ve etrafı gezdikçe yeni questler çıkıyor ve bunları yaptıkça
yararınıza olan birçok küçük ayrıntıya kavuşuyorsunuz. Mesela bir quest
madencinin yüzüğünü bularak madenini alıyor ve buradan çok iyi gelir elde
edebiliyorsunuz. Böylece birbirini izleyen büyüklü küçüklü questler ile
bölümleri birer birer sonlandırıyorsunuz.
Eskiden göçebeler yapardınız, bu göçebeler haritada getir götür işleri yapardı.
Blue Byte işte bu noktada olayı bozmuş. Artık herhangi bir kaynak toplarken
adamlar işlerini yapıyorlar ve çıkardığı madenler +1 olarak çalışanın üstünde
görünüyor ve direk olarak taşınmadan hesaba ekleniyor. Böylece oyundaki
taşımacılık kalkıyor ve kontrol edemediğiniz birimlerin sayısı da azalıyor.
İşçiler de artık başlarına buyruk çalışmıyor, illaki sizin verdiğiniz görevleri
yapıyorlar. Bu sayede az çıkarılan kaynaklara direkt etki edebiliyor ve işçi
sayılarını ayarlayarak düzenli bir şekilde kaynak elde ediyorsunuz.
Değişen ve en çok göze batanlardan bir madde ise altın sistemi. Eskiden moral
arttırmak için birkaç savaş yapmak zorunda kalırdık ve kazandığımız
topraklardaki altınları da merkeze toplayarak moral sağlardık. Bu oldukça yavaş
bir sistemdi. Bu yüzden oyundan altınlar kaldırılmış, yerine çok daha fazla işe
yarayan fakat kıtlıklarında oldukça yaşandığı para birimi Thealer eklenmiş.
Artık ordumuzun moralini direk olarak sahip olduğumuz para etkiliyor. Bu parayı
ise vergiler ile kazanıyorsunuz. Her 2 dakikada vatandaşlardan vergi
alıyorsunuz. Payday olarak adlandırılan bu sistemde işçilerden kestiğiniz parayı
5 kademeli olarak ayarlayabiliyorsunuz. Orta kademede en iyi verimi alıyorsunuz.
İnsanlarınız da bu seviyede daha mutlu oluyorlar. Fakat bir savaşın arifesinde
para kıtlığı çektiğinizden bu kademeyi bir nokta ileri götürecek olursanız moral
ve verim düşüyor fakat vergilerden aldığınız gelir oldukça yükseliyor. Bu da
asker desteğinizi arttırıyor. O yüzden dengeyi çok iyi kurmalı ve zamanında
yapılacak en iyi önlemlerle vergiyi insanları mutlu edecek seviyede
tutmalısınız.