Tolkien, ütopyası Orta Dünya’yı yaratırken detaycılığa büyük önem vermişti.
Devasa boyutlarda bir dünya yaratmak yerine daha makul düzeyde harita
belirleyip, içini sonsuz sayıda ayrıntılarla doldurdu. Üç ciltlik efsane serinin
daha ilk kitabında bile o kadar çok karakter vardı ve o kadar çok olay cereyan
ediyordu ki; Peter Jackson tüm bunları filme almakta ne denli zorlandığını
defalarca dile getirmişti. Nitekim mümkün olduğunca ayrıntıdan kaçınarak, daha
çok ana karakter üzerlerine yoğunlaşıp, “Yüzük Kardeşliği” temasına ışık tutmayı
benimseyince; ortaya son derece başarılı bir film çıkmıştı. Ancak kitabın ve
efsanenin fanları sinema filmini defalarca eleştirmişlerdi. Çünkü her konunun
olduğu gibi Yüzüklerin Efendisi’nin fanları da kitaptaki büyünün bozulmasını
asla istemiyorlardı. Dolayısıyla senaryoda yapılacak minik değişikliklere asla
taviz vermeyeceklerdi.
Maalesef fanatikler için korkulan oldu; ikinci filmle birlikte Jackson
kaçınılmaz senaryo değişikliğine gitti. (Aslında ilk filmde de kitaptan farklı
olarak yazılmış birkaç sahne vardı. Ancak asıl dikkat çeken ikinci filmde
Aragorn’un düşüşü idi.) İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Üçüncü filmin tabiri
caizse Oscar yağmuruna tutulması bile fanatikleri yumuşatmadı. Onlar için,
orijinal dili olan İngilizce’den farklı dillere çevrilen kitaplarda bile
büyüsünün bozulduklarına inandıkları bir efsanenin, 3 saatlik zaman dilimine
sığdırılabilmesi için senaryo değişiklikleri intihar demekti. Nitekim kitabı
okuyup filmi izleyen her insan gibi bizlerde senaryo değişikliklerini pek sıcak
karşılamamıştık ve karşılamayacaktık…
Battle for Middle Earth
Electronic Arts’ın büyük beklenti ve ümitle beklememizi sağladığı, Orta
Dünya’nın savaşlarını konu alan gerçek zamanlı strateji oyunu Battle for Middle
Earth nihayet piyasaya sürüldü. EA çalışanlarının Yüzüklerin Efendisi projesine
ne kadar önem verdiklerini, ayrıntılara ne kadar dikkat ettiklerini ve en
önemlisi filmi (yani kitabı) aynen yaşamamızı sağlamak için ne kadar sıkı
çalıştıklarını hepimiz biliyoruz. Piyasaya sürülmüş olan “The Two Tower” ve “The
Return of the King” oyunları ile bunları görmüştük. Hal böyle olunca Battle for
Middle Earth’ün de son derece başarılı olacağını Orta Dünya’yı mükemmel derecede
gerçekçi yansıtacağını biliyorduk.
E3 2004 fuarındaki tanıtımları sırasında, üst düzey görselliğini ispatlayan
videoları ile büyük sükse yapan oyunun, genelde grafikleri, oynanabilirliği ve
film müziklerini aynen kullandığı gündeme geldi. Hiç kimse senaryosundan ya da
hikaye gelişiminden söz etmedi. Filmde gördüğümüz tüm karakterleri kontrol
edebileceğimiz ve devasa ordularla görkemli savaşlar yapacağımız belirtildi o
kadar. Aslında hikayenin nasıl olacağını belirtmemeleri bizi şaşırtmadı
diyebiliriz. Çünkü kitapta ne varsa aynen öyle yaratılacağından emindik.(!)
Yüzük Kardeşliği yola çıkıyor.
Tek DVD ya da dört CD'den oluşan iki versiyonuyla piyasaya sürülen Battle for Middle Earth (BfME) mükemmel açılış demosu ile karşılıyor bizleri.
Filmden son derece tanıdık gelen Büyük Orta Dünya Savaşı’nın oyun motoru ile
hazırlanmış versiyonunu izliyor, hemen havaya giriyoruz. Ana menüye geçtiğimizde
Yüzüklerin Efendisi’nin en çok beğenilen müziğini de iliklerimize kadar
hissedince tüylerimiz diken diken oluyor. Seçeneklerimiz tipik RTS oyunlarında
olduğu gibi; Campain, Skirmish, Training ve Multiplayer. Campain görevleri iki
kısma ayrılıyor; ister Yüzük Kardeşliği ile birlikte iyi tarafı oynuyorsunuz,
isterseniz Saruman ile birlikte kötü tarafı. Skirmish modu ile senaryosuz bir
biçimde yapay zekaya karşı savaşıyoruz. Traning bölümü ise güzel düşünülmüş bir
ayrıntı. Sadece oynanışı anlatan videolar ile hiç sıkılmadan oyunun
kontrollerini ve genel yapısını öğrenebiliyoruz. Senaryoya başlarken ise;
hepimizin içinde Gandalf’ı, Aragorn’u, Gimli ve Legolas’ı yönetme arzusu
olduğundan iyi tarafı seçip, kötü tarafı daha sonraya bırakarak oyunumuza
başlıyoruz.