Her şey yıkılırken ayakta kalmak
Henüz 10 yaşımdayken okuduğum bir kitap vardı. Bir çocuk kitabından beklenmeyecek seviyede bir konuyu işliyordu. Kıyamet, yıkım sonrası dünya ve geriye kalan insanlar. Dünya üzerindeki iki büyük ülke birbirlerini yok etmek için ölümcül bir yağmur yaratıyorlardı. Bu sayede hiçbir kaynağa zarar gelmeyecek ve insanlar basitçe ortadan kalkacaktı. Ne var ki iki tarafta farkında olmadan aynı ölümcül silahı geliştirip birbirlerinin yarım kürelerine saldırıyorlardı.
Birkaç dakika içinde dünya nüfusu ortadan kalkıyordu.
Çocuklar dışında. 12 yaş ve altı olan çocuklar bedenlerine yapılan bağışıklık aşısı sayesinde hayatta kalıyorlardı. Yenidünya onlarındı ve tam da kendilerinden beklenen şeyleri yapıyorlardı.
Yaratıcı beyinlerine empoze edilen
savaş, düşmanlık, cinayet gibi kavramlar artık olmadığından onlar da kimseye düşmanlık beslemiyorlardı. Sınırlar yok ediliyor ve devletler, ırklar, ülkeler ortadan kalkıyordu. O günün çocukları büyüdüğünde evleniyor ve yeni insan neslinin ilk temelleri atılıyordu. Çocuklarına savaş kelimesi ve diğer bütün acı verici kavramların öğretilmesi yasaktı. Saygı ve kibarlıktı tek geçerli olan.
Gülten Dayıoğlu’nun yazdığı
Dünya Çocukların Olsa, bir distopyanın ilk defa ütopyaya dönüşmesini konu alıyordu.
İnsanoğlunun neden böyle olduğu bilmiyorum. Hani bazılarının içindeki öldürme ve sahip olma gibi hisleri hayatım boyunca asla anlamayacağım. Bir felaket olsa, onu yine en berbat hale getirecek tek şeydir bizim ırkımız.
Kendisi dışında hiçbir canlının hakları olduğunu düşünmemesi de bu yüzdendir. Bir ev yapacağı zaman o evin arsasında kendine yuva yapan diğer canlıları umursamaz. Çünkü o bölge onundur, para vermiştir. Doğaya ait olan bir bölgeyi insanoğluna satmak bugüne kadar gördüğüm en acımasız mantığın ürünü olabilir.
Haklara sahip olan tek canlı türü insandır ve diğer canlılar insanların verdiği haklar kadar özgür olabilir. Onların avlanmasına ve üremelerine bile biz karar veririz. Bazı ormanlar koruma altındadır, bazıları kıyıma açıktır.
Her şey insanın olmasını istediği gibidir. Kendi türünü acımasızca katlederken buna mazeret uydurmak yine ona özgüdür. Dünya üzerinde cinayet denilen kavramı gerçekleştiren tek canlı türü bizizdir. Fakat bu kural da yine bizim içindir. Bir ağacın ya da bir köpeğin hayatı asla insan hayatı kadar önemli değildir.