Ultima Online'ın yaratıcısı, yeni bir facia için gün sayıyor!
Tarih dersi vermeyi sevmem; ama, bu oyuna başlarken bilgisayarların ve
oyunların gelişimine de değinmem lazım. Bilgisayarlar her ne kadar ilk
üretildiklerinde; şu anda okunan yazının muhataplarının fikirlerinin aksine, bu
günkü amaçlarından çok farklı nedenler için yapıldılarsa da, daha sonraları fark
edildi ki bu makineler, sıkıcı ofislerin ve formalite dolu dosyaların arasında
eğlenmek üzere de kullanılabilirdi. Nitekim zaman içerisinde üretilen çeşitli
konsollara rağmen PC de bu uğura hizmet etmeye başladı, kendini yeniledi ve
çoğumuzun hayatının vazgeçilmez bir parçası oldu; aynı zamanda sürekli yayıldı.
Sonuçta asıl amacı bireyi keyiflendirmek de olsa süreç içerisinde bu fikir
kendini “bireyleri” aynı anda birbirleriyle eğlendirmeğe dönüştürdü. Şimdiye
kadar olan kısmı bence tek bir kelime ile, “Ultima” ile özetlemek mümkün. Sizce
de değil mi?
Yakın Geçmişin Kalıcı İzleri...
Kim ne derse desin şimdiki yapımlara kıyasla çok rezil bir görüntüsü bile olsa,
müdavimi için vazgeçilmez; ama, sadece izleyicisine göre saçma görünse de
multiplayer oyunculuğunun atası sayılabilecek tek oyun Ultima Online’dır. Peki
Ultima’nın Tabula Rasa ile alakası ne diyecek olursanız; size oyunun yapımcısını
parmakla göstermekten gurur duyarım: Richard Garriot, namı diğer Lord British.
NC Soft en son oyununu geçtiğimiz E3 fuarında duyurdu ve çok büyük ilgi topladı.
Nasıl toplamasın? Oyunun başındaki şahıs; Ultima tutkunlarının sevgilisi Lord
British’ti. Oyunun ismi Latince de “Boş Sayfa” anlamına gelen “Tabula Rasa”.
Verdiği bir röportajda yeni oyununa bu ismi vermesinin nedenini MMORPG tarzı
oyunların yazılacak yeni tarihi için böyle bir şeyi uygun gördüğünü söylüyor.
Hayli iddialı bir söz. Bu sözleri belki başka birinden duysak bu kadar
önemsenmeyebilir; ama, işin başında “O” varsa yaptıkları yapacaklarının teminatı
olarak gösterilir. Gerçi patlayış sadece UO ile gerçekleşip devamı gelmedi gibi
görünebilir; ama, neredeyse çeyrek asra yaklaşan tarihine rağmen deli gibi
“katana +15”, “savaş var! savaş” diyerek sabahlayanlar varsa, bu oyunun asıl
mimarının yaptığı yeni icada da bakmazlık olmaz.
En başta belirtilebilecek olan şey, savaş mekanlarındaki ulaşım
sorunlarının kökten çözülmüş olduğu. Artık bundan sonra gitmek istediğiniz yere
varmak için yollarda onlarca dakikanızı harcamayacaksınız. Oyun dünyası
gökyüzüne dağılmış “ada” sistemi üzerine kurulu ve nereye gitmek isterseniz
portal’lar kullanarak hiç vakit kaybetmeden ulaşabiliyorsunuz. Bunu sayın
Garriot çok nüktedan bir biçimde aynen şu şekilde söylüyor: “Frodo’nun yolculuğu
eğer gerçek koşullarda yapılsa en az 8 saat sürer. Bu çok uzun bir süre ve bunun
oyunda bu şekilde olması hem vakit kaybı, hem de hiç heyecanlı değil. Eğer bir
şey heyecanlı veya eğlenceli değilse bunu niye isteyeyim ki?”. Bence haklı.