Uzay dediğin, bu kadar basit bir olay değil ki yahu!
İşimi çok seven birisiyim. Zaten benim dünyamda (oyuncu dünyası) yaşayan kim olsa böyle bir iş için can atar. Yanlış anlamayın bunu hava atmak veya nispet için yazmıyorum. Gerçekten işimi çok seviyorum ve saygı duyuyorum. En nihayetinde bu iş bir emeği değerlendirme ve onu çoğunluğa tanıtma vazifesi. Bundan dolayı oynadığım her oyunun iyi ya da kötü yanlarını değerlendirmeden önce, o oyun için ne kadar emek harcandığı ne kadar ter akıtıldığını kendi kendime hayal ederim.
Yıllarca üzerinde çalıştığınız bir oyuna, adamın birisi kalkıp “Bu ne ya! Bırak bu işi dostum sen” gibi bir yorum getirse o anda dünyanızın yıkılması olasıdır. Bu yüzden, sadece oyunlar konusunda değil, herhangi bir iş hakkında yorum yaparken onun için harcanan emeği ve ümitleri göz önüne alın.
Bütün bunları neden yazıyorum? Elbette felsefe yapmak için değil. Sadece, birazdan anlatacağım oyun için sarf edeceğim cümlelerden önce benim aslında bu kadar yıkıcı eleştiri taraftarı ve kötü bir adam olmadığımı bilin diye.
Güzel başlamıştı2005 yılında Kaliforniya eyaletinin batısındaki Carlsbad adlı bir kentte Incinerator Studios adlı bir stüdyo kurulmuş. Stüdyo esasen THQ’nun çatısı altında açılan oyun geliştirme şirketlerinden biriymiş ancak 2009 yılının mart ayına gelindiğinden maliyetleri azaltma sebebi ile firma THQ’dan ayrılmış. Şimdi ise bağımsız bir firma olarak iki yıldır faaliyet sürdürüyor.
Peki, Incinerator Studios bu zaman zarfında neler yapmış? Elbette yeni kurulmuş bir firma olduğu için portföyü çok geniş değil, nitekim şu zamana kadar stüdyonun sadece altı tane oyunu var ve bunlardan en meşhur olanı Wii, PS3 ve Xbox 360 için çıkardıkları üç farklı Cars oyunu. Her ne kadar son Cars oyunu 2009’ın ekim ayında çıkmış olsa da başlangıcı marttan öncesine dayandığı için o oyunda THQ’nun adı altında çıkmış bir oyun.
Şimdi gelelim günümüz 2011’e ve firmanın THQ’suz çıkarttığı ilk oyun olan Star Raiders’a. Star Raiders ismini eskiler iyi bilir. Atari’nin 1979 yılında çıkarttığı 8-bit’lik uzay simülasyon oyunu elbette o zamanların en güzide çalışmalarından biriydi. Zaten o zamanlarda ne grafik ne ses açısından çok fazla bir beklenti olmadığından dolayı bütün olay hikayede ve eğlencede yatıyordu. Korkarım son zamanlarda bu iki kavram diğerlerinin biraz gerisinde kalmaya başladı. Neyse bu ayrı bir hikaye.
Herkes gibi o da risk aldıGel gelelim Atari firması, bir fasıl sofrasında o eski yılları yad etmiş olacak ki içlerinden bir tanesi “Hey, dostum, haydi gelin şu Star Raiders’a bir remake yapalım” demiş ve en sonunda bu oyunu yapmaya karar vermişler. Yapımcı firma olarak da tutup bizim Carlsbad’li gençleri bulmuşlar ve işte Star Raiders 2011 ortaya çıkmış.
Steam’den indirip yükledikten sonra artık alışkanlık gereği bir sinematik bekledim, lakin sadece birkaç pastel resim ve arkada konuşan bir adamın sesinden başka bir şey bulamadım. Anlattığı ise hikayeden çok bir brifing niteliğindeydi. Kimisi şan şöhret, kimisi intikam kimisi de en iyi olduğunu kanıtlamak adına Star Raiders adlı bir ekibe katılan beş sıkı dostun kimler olduğuydu. Neyse dedim belki baştan konuya çok girmek istemiyorlardır, ilerleyen bölümlerde ara sahneler çıkınca onlardan bir şeyler kaparız. Oyun başladı ve MechWarrior tarzında bir uzay gemisi ile uzayın ortasında dururken buldum kendimi. Büyük bir olasılıkla kalkış esnasında bayılmış olmalıyım çünkü ne ara kalktık da buraya geldik, neden geldik zaten burası neresi gibi soruların cevapları kafamda hiçbir koşulda şekillenmiyordu.