Bu yazıyı yazdığım sıralarda filmi henüz sinemaya gelmedi fakat oyunu bizi büyülemeye yetti desem yeridir. Oyun gayet eğlenceli, çizginin tiridi (3D) ortama aktarıldığı anı gösteren iyi bir eser…
Belki bu kadar fazla abartmamak gerekiyor fakat açık konuşmak gerekirse ben bu tarz oyunları özlemişim. Eskiden bilgisayarım yokken konsol oyunları ile eğlenmeye çalışıyordum. Aslında bu cümle yanlış olur çünkü gayet iyi eğleniyordum. Hatırlayan mutlaka vardır, Sega üzerindeki örümcek adamın tadı hala damağımda. Bir de PlayStation için üretilen PEPSIMAN geldi aklıma şimdi. Gayet eğlenceli oyunlardı. Şimdilerde harddisklerimizi işgal eden gerçeğe yakın simülasyonlardan biraz olsun sıkıldıysanız bu oyun tam size göre. Şimdi ufaktan incelemeye başlayalım bakalım bu oyun bizlere nele sunuyor?..
Önce hikaye…
Oyunun senaryosu, bildiğiniz örümcek adam senaryosu ile hemen hemen aynı. Sadece birkaç ufak ayrıntı farklı o kadar. Örümcek adam olmaya aday adamımız Parker, henüz öğrenci iken katıldığı bir örümcek birifinginde tutulduğu bölmeden kaçan ufak bir örümcek tarafından ısırılır ve kuvvetli örümcek genleri, kahramanımızın dna dizilişinde kendine yer açarak metbolizmayı garip bir hale getirir. Uyandığında eski sünepeliğinden eser kalmayan Parker, birkaç gün içerisinde neler yapabildiğine kendisi bile inanmaz. İşte oyun buradan itibaren başlıyor. Çizgi roman tadında sürekli düşmanlarınızın ortaya çıkması sizi oyuna daha bir bağlıyor. Çünkü her seferinde acaba bu ne tür bir kahraman diye merak içinde bölüme başlıyorsunuz. Eski versiyonunda olduğu gibi oyunun iki modu bulunuyor. Bunlardan ilki bildiğiniz hikaye ve tek kişilik oyun. Diğeri ise kahramanı yönetmeyi öğrenebileceğiniz training, yani alıştırma modu. Bu gerçekten gerekli. Çünkü örümcek adamı kontrol etmekte zorlanmasanız bile, yapabileceği hareketleri tahmin etmek biraz güç…
Grafik, ses, oynanabilirlik…
Oyunun grafikleri iyi sayılır. Fakat bana PlayStation için üretilen oyunun PC’ye zor aktarıldığı izlenimini veren çok sahne oldu. Örneğin bilgisayarlar için üretilen ekran kartlarını hiç zorlamayacak bir sahnede –ki 256 RAM, GeForce2 ve PIII ile çalışıyorum- su borusunun patlaması ile ortalığa saçılan su partikülleri performansı inanılmaz derecede düşürdü. Bunun benim bilgisayarımla bir alakası olmadığını sanıyorum. Ayrıca kameranın da kötülüğünden bahsetmek istiyorum. Kamera kahramanın arkasına sabitlenmemiş. Çünkü tavanda, duvarda, orda burda gezinen birini kameraya almak zor diye düşünülmüş. Sabitleselerdi daha iyi olurdu kesin. Çünkü kamera arkasında kahramanı koştururken sağ sola döndüğünüzde, hatta geri geldiğinizde kameranın bakış açısı değişmiyor. Bu da oynanışı biraz zorlaştırıyor çünkü bir şey göremiyorsunuz. Bu durumda tehlike varsa otomatik hedefleme tuşuna basmakta yarar var. Aksi halde kameranın bakış açısında olmayan bir düşmanı öldürmek neredeyse imkansız. Oyunun sesleri gayet güzel. Açıkçası seslendirmeler ve efektler zaten çok özel durum arzetmiyor. Bu açıdan bir problem yok. Oyun oynarken gayet eğlendiriyor. Ben özellikle sinsice yaklaşıp adam haklama olayını çok sevdim. Bu arada oyun arası kısa filmler mükemmel. Grafik kalitesi çok iyi!..
Sonuç…
Oyun sırasında dikkat etmeniz gereken tek şey gücünüz. Çünkü ağınız bitse bile ağ atabiliyorsunuz, burası biraz saçma olmuş. Sadece bekleme süresi biraz uzuyor. Bu olumsuz noktalar dışında oyun eğlenceli, çabuk bitmeyen, çok kolay olmayan bölümler sunuyor. Alın oynayın, kendi yorumunuzu yapın derim. Hepinize iyi eğlenceler…