Son dönemde 2. Dünya Savaşı ile ilgili epey oyun yapıldı. Bazıları dönemin
atmosferini çok iyi yansıttığı için efsane oldu, bazıları ise vasatın ötesine
bir türlü geçemedi. Çok büyük bir kısmını First Person Shooter tarzı oyunlarının
oluşturduğu bu furyanın başarılı olan nadir örneklerinden biri de Rus yapımcı
Nival Interactive’in sıra tabanlı taktik strateji oyunu Silent Storm idi.
Eskilerin ünlü oyunu Jagged Alliance’ı andıran oyun yapısı, 3 boyutlu kamera
sistemini benimsemesi ile büyük beğeni toplayan orijinal oyun kendisinden kısa
bir süre sonra ek paketinin çıkarılması için iyi bir sebepti.
İlk oyunu oynamış olanlar için senaryonun pek fazla değişmediğini
söyleyebiliriz. 1947 yılında, düşman hatlarının ardına sızmış gizli bir ajan
grubunu yöneterek, Thor’s Hammer isimli örgüt üyeleri ile amansız bir mücadeleye
giriyoruz. Sıra tabanlı oyun yapısı, düşünerek daha akıllıca hareket etmemizi
gerektiren bir oyun sunuyor. Oyun içi grafiklerin ve etkileşimin beklenilmeyecek
kadar detaylı olması bir artı. Silahlardan ve mermilerden tüm cisimler
etkilendiği gibi oyunun akışına etki edecek sonuçlar da doğurabiliyor.
Strateji mi? Simülasyon mu?
İlk olarak karakter yaratma ekranı ile başladığımız oyun, birinci darbesini
burada vuruyor. Çünkü karakter yaratma ekranı; sanki "The Sims" oynayacakmışız
gibi ayrıntılı. Karakterimizin yüzünü en ince ayrıntısına kadar seçebileceğimiz
oyunda neden bu kadar ayrıntı gösterildi bilemiyorum ama sesini dahi
ayarlayabiliyoruz. Asıl hayati önem taşıyan askerin mesleği bölümünü es geçmemek
gerek. Zira hangi sınıf askeri seçtiğiniz çatışmalar sırasında büyük önem
kazanıyor. 4 asker seçeneği içerisinde; Soldier (normal asker), Scout (izci),
Sniper (keskin nişancı), ve Grenadier (bombacı) bulunuyor. Asker normal ateşli
silahlarda başarılı olurken, izci yakın dövüşte üstün. Sniper uzun mesafeli
tüfeği tabir-i caizse “konuştururken”, bombacı ise el bombasını nokta atış
yapabiliyor. Her askerin kendi silahını çok iyi kullanmasına rağmen diğer
silahları oldukça kötü kullanmasına pek anlam verebilmiş değilim. Allah rızası
için, kimin eline silah verseniz 30cm önündeki hedefi %95 isabetle vurur. Gelin
görün ki Sentinel de eğer askerin uzmanlık alanı değilse tabancayı 10 cm
önündeki düşmanına bile tam isabetle vuramadığı oluyor. Sonuç itibariyle oyun
içerisinde nasıl bir taktikle oynamak istiyorsanız karakterinizi yaratırken
karar vermeniz gerek.
Para, para, para…
Sentinels, bir grup paralı askeri yönettiğimiz, her bölüm başında gerekli
ekipmanları satın aldığımız ve oyun içerisinde sandıklardan ve kutulardan mermi,
silah vesaire topladığımız bir oyun. Hal böyle olunca paranın önemi de artıyor.
Bir sonraki görevde başarılı grup ve ekipman toplamak için son tamamladığınız
görevde değerli eşya toplamanız gerektiğini daha iyi anlıyorsunuz. Her bölüme
üssünüzde başlıyorsunuz. Görevinizi alıp, silahlarınızı seçerek harita ekranına
geçiyor, görev yerlerine ulaşıyorsunuz. Görevler başladığında biraz Commandos’u
biraz da Jagged Alliance’ı andıran harita yapısı karşılıyor bizleri. Mouse’un
sağ tuşuna basınca, ‘serbest kamera modu’na geçip dilediğimiz açıyı
seçebiliyoruz. Mouse’un tekerleğini oynatarak zoom yapabilirken, shift’a basılı
tutarak tekerleği oynatırsak katlar arasında geçişleri sağlayabiliyoruz.
Genel oynanış Commandos’a çok benzemesine rağmen, herhangi bir düşmanla
karşılaşmamız halinde yun duruyor ve sıra tabanlı hal alıyor. Burada AP ismi
verilen action point yani hareket puanları önem kazanıyor. Hareket puanınızın
izin verdiği ölçüde haritada ilerliyor, ardından silahınızı kullanıyorsunuz.
Hakkınız bittiğinde, ‘Enter’a basarak “End the turn” diyor, sırayı yapay zekâ’ya
veriyorsunuz.