Ünlü dedektif gümüş küpe davasında.
En büyük maceralar hep iki ince karton kapak arasındaki saman kağıtların
içinde olmuştur. İnsanı baştan çıkartan gerilim dizinlerinden tutun da entrika
çemberindeki lirik yapımlara kadar çok geniş bir yelpazeden ürünlerin bir araya
girdiği eşsiz üretimlerdir onlar. Peki bunlar arasından kaçının ölesiye gerçek
yada bir o kadar zahiri olabileceği hakkında hiç fikir yürüttünüz mü? Mesela
dedektif Sherlock Holmes? Sir Arthur Conan Doyle’un 1800’lü yılların sonlarına
doğru İngiliz “Strand Magazine” adlı dergiye yazmakta olduğu öykülerdeki
kahramanıydı. O zamanlar bu karakter o kadar efsaneleşmişti ki bunun yaşayan
birisi olduğunu sanan pek çok kimse Holmes’un öykülerindeki gerçekte olmayan
“Baker Caddesi No:221b”’deki evine mektuplar gönderirdi. Gereksiz bilgiler
ansiklopedisinin ilk fasikülünü burada bitirdiysek izin verin de bakalım mat
kağıtlardan metal tekerleğe kadar Sherlock Holmes’te neler değişmiş?
Sherlock Holmes hizmetinizde...
Maceralarındaki konu derinliği ile efsaneleşen dedektifimiz bu kez tesadüfi bir
şekilde kendini bir cinayetin içinde bulur. Lord Cavendish-Smith, Sherlock
Holmes’e bir mektup yazarak Sir Bromsby’nin kızı Lavinia Bromsby’nin
İsviçre’deki okulundan mezun olup tekrar İngiltere’ye dönüşü ve 18. yaş gününü
kutlaması dolayısıyla verdiği resepsiyona çeşitli nedenlerle katılamayacağını
der, kendisinin yerine bizim katılmamızı ister. O da bu teklifi geri
çeviremeyeceği için yanına dostu Dr. Watson’u da alarak kutlamanın yapılacağı
Sherringford Salonu’na gider. Toplantı sırasında Sir Bromsby konuşmasına henüz
başlamıştır ki kendisine sıkılan tek kurşunla yere yığılır ve hayatını kaybeder.
Olayı soruşturmak da tahmin edin kime düşer?
Holmes’in bu macerası akıllara durgunluk veren dalavereler içeriyor. Hikaye
sırasında karşılaştığınız en ufak bir ipucu sizin o ana kadar olan tüm
fikirlerinizi allak bullak eder cinsten. İnsanlarla konuşarak edindiğiniz
bilgiler ve araştırarak bulduğunuz irili ufaklı delillerin sizin fikrinizi
etkileyebilmesi ihtimalinden ziyade kişilerin o anki mimikleri ve kanıtları ele
geçirdiğiniz yer fazlasıyla önemli. Gerçi hikaye sonuçta nihayete eriyor; ama,
gel gelelim yaptıklarınızı mantıklıca anlayabilmek için bunların niye öyle
olduğunu da kavramalısınız. Zaten Doyle’in gerçek hikayelerinde olduğu gibi
oyunda da Holmes sürekli olanları not tutması için Dr. Watson ile temas halinde
ve o not tutarken olanlar ayrıntılıca anlatılıyor.
“Suç” yazın, 3406’ya yollayın...
Oyunun tam tanımını yapmak için sadece Syberia’ya benzetsem yeterli olacaktır.
Bu, oyunun genel konseptinden çok gördüklerinizin tamamında da geçerli. Mesela
grafikler fazlasıyla ayrıntılı. Balo salonundaki çatal kaşık takımından sokak
lambasına kadar her şeyde yüksek derecede detay gözlerinizi okşuyor. Bununla
beraber renklerdeki canlılığın da sizi tatmin etmemesi imkansız. Arabirim ise
“süslü”. Karşılaşacağınız az sayıdaki mönülerin her tarafında çeşitli desenler
ve motifler bulunuyor. Oyun sırasında farenin sağ tuşuna basarak ekranın alt
kenarı boyunca görebileceğiniz envanter sistemini de aynı kefeye koyabiliriz.