ArtılarEtkileyici atmosfer, özgün konu, düşük sistem gereksinimleri
EksilerEkran geçişlerinin kötü olması, kısıtlı oyun alanı ve kısa sürmesi.
Macera oyunları genel olarak iki sınıfta tanımlanabilir. Birincisi; konunun
ve hikâye akışının ön planda olduğu genellikle third person olarak oynanan
macera oyunlarıdır. Bu tarz oyunlarda genellikle sürükleyici bir hikâye olur ve
siz bu hikâye içerisine gömülü olan bulmacaları, bulmaca olduklarını fazla
hissetmeden çözersiniz. Zaten bunu ne kadar hissetmezseniz oyun o kadar
başarılıdır. Örnek olarak Lucas oyunlarını verebiliriz. İkincisi ise; ilkinin
aksine bulmaca ağırlıklı ve first person oynanan macera oyunlarıdır. Siz habire
bulmaca çözersiniz ve bulmacaları çözdükçe konuyu anlarsanız. Konu, hikâye o
kadarda önemli değildir. Önemli olan birbirinden kaliteli ve zor bulmacalardır.
Amaç bulmaca çözmektir.
İşte Scratches bu iki tanım arasına sıkışmış bir oyun. Ne tam olarak bulmaca
ağırlıklı bir oyun, ne de tam olarak konu ağırlıklı bir oyun. Ha bu
yorumlarından sakın oyunun kötü bir oyun olduğu kanısına varmayın. Tabii ki türe
yenilikler getiren, klasik olacak bir oyun değil ama bir macera oyununda olması
gereken her şeyi de içinde barındıran kaliteli bir oyun Scratches.
Arayüzü ile oyunumuzu incelemeye başlayacak olursak
Scratches, klasik bir point & click first person arayüze sahip. Faremizi
gezdirerek karakterimizin sağa sola bakmasını sağlarken gitmek istediğimiz yere
tıklayarak gidiyoruz. Sağ tuş ile envanterimize ulaşıyoruz. Klavyeye gereksinim
neredeyse hiç yok. Ancak oyunun ekran geçişleri gerçekten çok kötü. Bizi bazen
içerisinde bulunduğumuz ortamın havasından uzaklaştırıyor ve sadece resimlere
baktığımız hissini veriyor. Sağa sola döndüğümüzde karşılaştığımız bu olay
birazda göz yorucu. Bu sorun haricinde Scratches oldukça yüksek bir
oynanabilirliğe sahip.
Gelelim hikâyeye. Oyuna başladığımızda kim olduğumuz, nerede olduğumuz ve ne
yapmamız gerektiği hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Tek bildiğimiz daha önce hiç
görmediğimiz, ürkütücü ve gizemli büyük bir malikâne içerisinde olduğumuz.
Odamıza çıkıp eşyalarımızı yerleştirdikten sonra valizimizdeki bir mektubu
okuduğumuzda konu biraz daha anlaşılıyor. Adımız Michael Arthaete. Burayı yakın
bir arkadaşımız Jerry’den satın almışız. Amacımız ise üzerinde çalıştığımız
kitabı burada bitirmek. Malikâne içerisindeki bütün eşyalarla beraber terk
edilmiş ve birkaç gün önce bizim için temizlenmiş.
Ürkme
Malikâneyi araştırmaya koyulduğumuzda ise günlükler, notlar, resimler vs.
içerisinden malikânenin eski sahipleri ve çözmemiz gereken lanetle, cinayetlerle
ve deliliklerle baş başa kalıp bitirmemiz gereken romanımızı bir kenara
itiyoruz. Yazının başındaki yorumlarımı hatırlarsanız oyunu tam olarak
sınıflandıramadığımdan bahsetmiştim. Bunun en önemli sebebi, oyundaki
bulmacalar. Bu tarz oyunlarda genellikle oldukça zor bulmacalar görürüz. Oyun
maceradan çok bulmaca içerikli olacak diye beklerken hiçte öyle olmadığını
gördüm. Aksine bulmacalar fazlasıyla basit. Kapalı kapıları açmamız gerekiyor,
ya da karanlık yerleri aydınlatmamız gerekiyor, bazı cisimleri kullanabilmek
için basit envanter trickleri vs. vs. ve bütün bunları pek de bulmaca
çözdüğümüzü fark etmeden yapmamız gerektiği için yapıyoruz. Yeni macera
oyuncuları için piksel arama sorunu son haddinde. Oldukça detaylı grafikler
içerisinde nereyi incelemeniz ve hangi cisimleri almanız gerektiği konusunda
ciddi sıkıntılar yaşayabilirsiniz.