ArtılarEsprili diyaloglar, grafikler hala başarılı ve onlar da oldukça eğlenceli
EksilerÖnceki iki oyundan çok farklı değil, bildiğiniz mekanlarda tekrar tekrar dolaşmak sıkabilir
Bir adventure sever için belli başlı oyunlardandır Sam & Max, yıllardır da
aynı şeyler söylenir durulur. Steve Purcell’in Sam & Max’inin LucasArts ile
anlaşması bittikten sonra yine eski LucasArts’cılardan Dan Connors ve Dave
Gorssman’ın kurduğu Telltale ile söz kesmesi eski adventure tutkunlarını çok
sevindirmişti. Altı bölüm olacak şekilde tasarlanan serinin üçüncü bölümü
piyasaya çıktı. Çıktı çıkmasına ama sanki Telltale’in seriyi piyasaya sürme
konusundaki stratejisi, her ne kadar oyun yine alıştığımız esprilerle donatılmış
olsa da, iktisatçıların deyimiyle oyunun marjinalini iyiden iyiye düşürmüş. Ve
ne yazık ki, bu atmosfer üçüncü oyunda fazlasıyla hissediliyor.
62 Tavşanı
Oyunumuz yine kahramanlarımız ofislerinde birbirlerine sataşırlarken başlıyor.
İkinci oyunda silah kuşanan ikilimizi bu kez daha samimi bir halde dart oynarken
görüyoruz. Ve fazla gecikmeden ikinci oyunun sonunda hafiften konusu çıtlatılmış
hikayeye biz ofisimizdeyken gelen telefon ile giriş yapıyoruz. Bu seferki
amacımız Oyuncak Mafyasını ve bu mafyayı çökertmek üzere görevlendirilen bir
ajanın esrarengiz kayboluşunu araştırmak.
Kontrolleri ele geçirdiğinizde her şeyin serinin önceki oyunlarından farklı
olmadığını görüyorsunuz. Yine sadece Sam’i kontrol ediyorsunuz ve fare
işaretçisini ekran üzerindeki cisimlere getirip tıkladığınızda kahramanın
tepkilerini görme imkanınız var. Yanınıza aldığınız cisimler ekranın sol alt
kısmında yer alan kutunuzun içerisine ekleniyor, buraya tıkladığınızdaysa alt
satır boyunca dökülen cisimlerden istediğinizi seçebiliyorsunuz. Oynanış bu
açıdan farklı değil, kaldı ki herhangi bir değişiklik de beklenemezdi. Ofisten
dışarı çıktığınızda kendinizi o meşhur sokağın içerisinde buluyorsunuz. Yine
sağdan ilerlediğinizde Basco’nun dükkanına, soldan ilerlediğinizdeyse Sybil’in
ofisine ulaşıyorsunuz. Az ilerde de Desoto’yu görüyorsunuz ve oyun içerisinde
yer alan iki bölge arasındaki geçişinizi buradan sağlıyorsunuz.
Sam & Max’in mekanlar arasındaki bu trafiğinde herhangi bir değişiklik yok ve
oyunun ilk anında bunlarla karşılaşmak, tıpkı ofiste oyuna başlayıp gelen bir
telefonla davaya atılmak gibi biraz alışmaya başladığımız özellikler gösteriyor.
Sırf bu, oyuna ilk adım attığınız anda yaşadıklarınız olduğu için sıkıcı gelmeye
başlayan detaylar arasına katılmaya başladı bile denebilir. Buna göre ofisten
çıkar çıkmaz önce Basco’ya giderek oyunun bu bölümünde kendisinden hangi aleti
almamız gerektiğini öğrenebiliyor ve Sybil’in yanına giderek de onun bu sefer
hangi işe merak sardığını görebiliyorsunuz. Desoto’ya da atlayıp Mafia
kumarhanesine gitme olanağınız var. Yalnız bunlar aynı sıraya dizildiğinde
yapmanız gerekenleri bildiğiniz için ilk bölümleri fazla sıkıcı bulabilirsiniz.
Üstelik, bence şimdiye kadar çıkan oyunlar arasından en iyisi olan ikinci
oyundan sonra bu bölümdeki mekanların tasarımlarını ve sayısını görünce çok dar
bir alanda sıkıştığınızı fark etmeniz de hiç vakit almıyor. Buna göre de oyun
önceki iki bölümden sonra çok kısa sürede bitirebiliyorsunuz. Çok ağır oynasanız
bile maksimum 2 saatte bitirebilme ihtimaliniz var, ki bu gerçekten de çok ama
çok düşük bir oynanış süresi.