Strateji türü başta olmak üzere savaş oyunlarının oynanışı kolaylaştırıcı;
kolaylaştırırken de tüm kontrolü oyuncunun elinde tuttuğuna inandırıcı yönleri
olması lazım. Bununla beraber yapımcılar aslında oyuna konulabilecek çetrefilli
altyapı görüntüsüne rağmen basit taktiklerle büyük işler yapmıyormuş hissini
oyuncuya vererek kişiyi oyuna bağlama yolunu da seçmeliler. Karmaşık oyun yapısı
işi zorlaştırmaz; öyle olsa bile bu sayede detay artar. Detaylı kuruluş biçimi
de stratejik çeşitliliğin açısını genişletmekle kalmayacağı gibi sadeliğe
indirgenmiş haliyle gayet kolay oynanabilirliği monitörün başındakine
tattırmalıdır. Bu bağlamda değinilebilecek bir diğer husus da……
Total War serisinin gülüdür ROME
İngiltere’nin Creatve Assembly firması ile efsaneleşen Total War serisinin son
oyunu Rome: Total War Amerika’dan sonra asıl mekanı Avrupa’yı da sarsıyor.
Aslında önceki Shogun ve Medieval oyunları, Rome’un yayıncı firması Activision
olduğundan mıdır bilinmez, sonuncusu kadar ünlenememişti. Onların kalitesini de
tartışacak değilim; ama, görünür de bir gerçek var ki, o da Rome: Total War’dır.
Fakat şimdi de yine nedenini bir muamma olarak tanımlayabileceğim olaylar
neticesinde, ki bunun asıl cevabını “reklam” olarak versem yanlış bir şey yapmış
da olmam, bu oyun aylar boyunca en çok beklediğimiz oyunlar listesinin üst
sırlarında yer aldı. Peki beklemekle hata etmiş miyiz, kesinlikle hayır; ben
oyunu hakir görüyor muyum, puana bakın. Lafı fazla uzatmadan bütün yönleriyle
incelediğim Rome: Total War’a başlıyorum.
Yüzlerce yiğidin çarpıştığı ovalar
Total War serisi oyunlarda alıştığımız oynanış serinin son oyununda da yerini
korunuyor. TBS mantığıyla savaş alanları öncesindeki dünya haritası üzerinde
kontrol ettiğimiz piyonlar üç boyutlu ve hareketli. Stratejik detayları genel
olarak meydanlardan önce yönlendirdiğimiz Avrupa haritası ise ekranımızın
tamamında kontrolümüz altında ve mevsimsel değişikliklerden de etkileniyor oluşu
büyük bir görsel zenginlik. Bunun yanında yine dev haritamızın üç boyutlu oluşu
ile beraber zoom yapabilme imkanıyla size taktik alanlarının bütün güzelliğiyle
yansıtılıyor oluşu sonucunda hiçbir ayrıntıyı kaçırmamış oluyorsunuz.
Dünya üzerindeki birçok minik detay ve bunların coğrafi oluşumlar ile birlikte
grafiklerde tekrar hayat bulması gerçekten de tek kelimeyle muhteşem. Özellikle
dağların, ovaların, akarsuların normal dünya üzerindeki dağılımına uygun
yerleştirilmiş olması göze hoş görünen bir diğer ufak detay. Öte yandan az sonra
değineceğim oyunun asıl aksiyon kısmına sahne olan savaş alanlarına yüzümüzü
çevirdiğimizde TBS ekranının ne kadar bayağı tutulduğunu görmüş olacaksınız.
Kötü demiyorum, diyemiyorum; ama, okçuların ve mızraklı savaşçıların üç boyutlu
duruşlarını gördükten sonra asla savaşmadan duramıyorsunuz.
Belirtmeden de geçmemem gerekiyor ki dünya haritası üzerinde sadece sizin ve
diğer düşmanlarınızın askeri güçleri veya binaları resmedilmiyor. Onların yanı
sıra diplomatlar ve casus askerler de kontrolünüz altında emredebileceğiniz
birimler arasında. Casusların ne işe yaradığı aşikar görünmekle beraber elçi
olarak gönderebileceğiniz diplomatlar ışığında ticari anlaşmalar sağlayabilir ve
askeri müzakereler imzalayabilirsiniz. Bu sayede onların yardımıyla da
sınırlarınızı genişletmekle kalmayıp ekonominize de katkıda bulunabilirsiniz.
Zaten oyunun genel mantığı da şehirleri fethederek sınırlarınızı genişleterek
tüm Avrupa’ya hükümranlık kurmak üzerine kurulu.