Korku türünü bizlere sevdiren, sadece ana senaryosuna ait oyunları ile 23 milyon gibi yüksek bir satış rakamına ulaşan, ani korku sahneleri ile en soğukkanlı insanı bile yerinden hoplatabilecek özelliklere sahip “Resident Evil” serisini sizlere tanıtmamıza gerek yoktur sanırım. “En iyiler” sıralamasına girmeyi fazlasıyla hak eden oyun, 2005 yılı başında altıncısı olan “Resident Evil 4” (RE4) ile tekrar karşımızda olacak. İlk 3 oyundan sonra serinin ciddi bir durgunluk içine girdiği inkâr edilemez. “Resident Evil - Code: Veronica X” ve “Resident Evil: Zero” gibi devam oyunları, tek başlarına ele alındığında çok kaliteli yapımlar olsalar da, ilk üç oyununun yanında sönük kalıyorlardı. Seri, başka korku oyunları ile kıyaslanır hale gelmiş, kendisinden daha iyi sayılabilecek korku oyunlarının piyasayı ele geçirdiği tartışmaları çıkmıştı. Capcom bunun farkında olacak ki “Resident Evil” serisinin eskisi gibi mükemmel hale dönmesi için kolları sıvadı ve elinden gelen tüm olanakları ardına koymamak üzere çalışmalara başladı.
Geçtiğimiz sene düzenlenen E3 fuarında, RE4’a ait iki adet trailer yayınlamış, oyun dünyasını takip eden her insanın kafasında genel bir RE4 konsepti oluşmuştu. Kısa bir süre sonra oyun yapımcılarından gelen açıklama tüm gözleri üzerlerine çevirdi. Kobayashi’nin yaptığı açıklama şuydu: “Fuar’da gösterilmiş olan RE4 görüntülerinin, bugüne kadar oynanan RE oyunlarından hiç farkı yoktu. Biz bu genel yapıyı değiştirmek istedik. Belki geçen sene gösterilen demodaki görüntüler, grafikler diğer firmalara yeni bir oyun çıkartmaya yetecek kadar potansiyel sunuyordur belki ama bizim ve Capcom için bu kabul edilemezdi. Biz tamamıyla yepyeni bir oyun yapmak istiyorduk. Bu yüzden tüm çalışmalarımızı feda edip yepyeni bir sayfa açtık.”. Seriye yepyeni standartlar oturtmak için, yapılan tüm çalışmaların bir kenara atılması, Capcom’un RE4 üzerinde ne kadar hassas olduğunu anlatmaya yeter sanırım.
İlginç olan nokta ise, RE serisinin yaratıcısı ve “Devil May Cry”, “Dino Crisis” gibi mükemmel yapıtları bizlere sunan Shinji Mikami’nin, ilk konsepti bizzat kendisinin iptal etmesiydi. Mikami daha önce de RE2 üzerinde çalışırken bütün konsepti iptal ettiğini açıklamış (“Resident Evil 2”nin ilk konsepti “Resident Evil 1.5” olarak geçer) ve oyunun yapımını başka bir yönetmene vermişti. Bir kez daha bu olayı tekrarlayarak RE4’un yapımını, serinin belki de en iyi oyunu diyebileceğimiz “RE3:Nemesis”in yapımcısı Hiroyuki Kobayashi’ye devretti. Yeni konsept hakkında öyle bilgiler sunuldu ki, RE fanatiklerinin ağzının suyu şimdiden akmaya başladı. RE4 şu an için dünyanın en çok beklenen aksiyon-macera oyunları listesinde MGS 3: Snake Eater ile birlikte birincilik koltuğunda sürekli yer değiştiriyor, bu da oyuna olan ilginin en büyük göstergesi hiç kuşkusuz.
Çılgın çiftçilerin gazabı…
RE4’un hikayesi hakkında kesin ve doyurucu bilgiler sunulmamasına rağmen, genel yapısı hakkında bazı bilgilere sahibiz. Maceranın Raccoon City’nin havaya uçmasından yaklaşık altı yıl sonra geçtiğini, Leon’un, Birleşik Devletler gizli ajanı olduğunu ve başkanın kızının kaçırılmasının ardından onu aramak üzere Avrupa’da unutulmaya yüz tutmuş bir köye gönderildiğini biliyoruz. Köye ulaştığımız anda oyunun kontrolünü ele alıyor ve çevre sakinlerinden bilgi toplamak istiyoruz. İletişim kurmaya çalıştığımız insanlar, bir çeşit virüsün (yada başka bir şeyin) etkisiyle yarı insan yarı zombi hale geldiklerinden, bizi hiç de sıcak karşılamıyorlar. Leon, olup bitene ilk başta anlam veremese de, bir şeyi çok iyi anlıyor; başkanın kızının yanında kendi canını da kurtarması gerektiğini.
Köylüler tam anlamıyla zombi olmadıklarından düşünebiliyorlar ve bizlere karşı çok daha akıllıca davranabiliyorlar. Seri için bir devrim niteliği taşıyan bu durum sayesinde korkuyu iliklerimize kadar hissedeceğiz hiç kuşkusuz. Bir başka değişle köy, küçük “Nemesis”lerle dolu. (Hatta Nemesis bile bu kadar zeki değildi.) Zombilerden çok daha akıllı olan köylüler, gece meşaleler ile bizi aramaya çıkacak, bıçak, orak, hatta elektrikli testere gibi silahlar kullanacaklar. Saklandığımız delikten çıkarmak için molotof kokteyl’i kullandıkları bile olacak. Bunların yanında merdiven tırmanacak, pencere ve kapıları kırmaya çalışacaklar. Anlayacağınız normal insandan hiçbir farkları yok. Koşma, kendini koruma ve birbirleriyle konuşup taktik kurma gibi bir çok şeyi yapacaklar. Örneğin silahı doğrulttuğunuzda yüzlerini elleriyle korumaya çalışacaklar. Ormanda kurt kapanları ve patlayıcı bubi tuzakları ile karşılaşabileceğimiz gibi irili ufaklı bir çok bossla da kozlarımızı paylaşacağız.