ArtılarAz yer kaplıyor, suyun altında geçen bir iki kısım, bir iki fizik efekti, çok nadir olarak düşmanlar el bombasından kaçabiliyor
EksilerSesler, olmayan yapay zeka, program hataları, çizgisel oynanış vs... buraya sığmayacak kadar çok
Oyun piyasası bir gariptir aslında. Bazı zamanlar arka arkaya çok güzel
oyunlar çıkabilir. İnsan o sırada öyle bir şaşırır ki, hangisini oynayacağım
diye delirebilir. Ama bazı zamanlar oyun kıtlığı olur. Bırakın iyi bir oyunu,
hiçbir proje bile boy göstermeyebilir. Böylesi zamanlarda genelde çıkanlar çıtır
çerez türüne giren ve vasatı aşamayan yapımlardır. Hazır büyük ve iyi abileri
ortalıkta yokken, piyasada parsel kapmayı denerler. Böylesi boş atışlara, durgun
zamanlarda rastlamak mümkün olabilir. Ama diğer açıdan başka bir olay daha
vardır. Bazı firmalar yenidir ve emekleme aşamasındadır. Yeni projelerini
piyasaya sürmek ve kendilerini biraz tanıtmak için, bu tür zamanları severler.
Ama yeni yaptıkları oyunlarının pek iç açıcı olmaması, onlar için kötü bir nam
salabilir.
Esas adam Jack
Red Ocean kıt bir zamanda piyasaya sürülmedi. Aslında güzel oyunların çıkmasına
yakın tarihte sessiz ve sakin bir şekilde, raftaki yerini aldı. En baştan
belirtmek gerekirse aslında Red Ocean oldukça basit ve vasat bir yapım. Konu
olarak da klişe bir senaryoya sahip. Jack Hard (Soyadından ne kadar sıkı olduğu
belli) adında iyi bir dalgıç ve hazine avcısı karakteri kontrol ediyoruz. Jack
arkadaşıyla beraber suya dalıyor. 2. Dünya Savaşı’ndan kalma bir deniz altı
buluyorlar. Bunu araştırırlarken arkadaşı imdat çığlıklarıyla ortalıktan
kayboluyor. Jack onu ararken Soğuk Savaş döneminde Ruslardan kalma bir üs
olduğunu görüyor. Jack bir yandan arkadaşını kurtarmaya çalışır ve teröristlerin
hain planlarını engellemek zorundadır. Macera böylece başlar, bu sırada bizde
oyuna dahil oluruz. İkinci sınıf aksiyon filmlerine bolca malzeme olabilecek
konu, ufak bir sinematikle bize anlatılıyor. Jack üssün içine girdiği zaman
kontrol elimize geçiyor.
Red Ocean, ilk Half Life’tan önceki FPS’lerle aynı mantığı içeriyor. Kısaca
önüne gelen düşmanları öldür, anahtarı bul veya düğmeye bas, kapı açılsın ve
bölümü geç. Bunun dışında yapımda oynanış olarak herhangi başka bir şey
bulunmuyor. Genel olarak ilerle, öldür ve kapıyı aç mantığı hakim, bunun dışında
sakın başka bir şey beklemeyin. Ayrıca gidilecek olan yollar belli, asla
alternatif başka bir kestirme bulunmuyor. Bu da oyunun çizgisel olmasını
sağlıyor. Hadi eski tipte bir oyun olsun diyoruz ki (Eski tip FPS’leri sevmem
değil hani), ama düşmanlar ve atmosfer yine ortalığı bozan diğer faktörler. İlk
olarak yapay zeka ile başlayalım. Oyundaki rakiplerimiz tam anlamıyla saf kan
bir geri zekalı. Hiçbir hareket ve yön duyguları yok, sadece önümüze geçip ateş
ediyorlar o kadar. Artık program hatası diye tahmin ettim, ama bazı zamanlar el
bombalarından kaçma gibi hareketler yapabiliyorlar. Bu nasıl akıllarına
gelebiliyor anlamış değilim. Red Ocean’nın başından sonuna kadar en zor seviyede
dahi, rakipleri resmen şişe geçirdim. Fakat el bombasından kaçmak dışında başka
hareketlerini görmedim. Safkan geri zekalı düşmanlar sağ olsun cidden tek
kişilik ordu Rambo oldum.
Yapımda eksiklikler bitmiyor bitmiyor. Özellikle sesleri artık havale ediyorum.
Son derece kötü olan konuşmalar yer alıyor. Ezbere ve dümdüz konuşan karakterler
yer alıyor. Ama işin en komik ve kötü kısmı silah efektlerinde. Özellikle
makinelinin çıkardığı ses hakkında bir şey diyemiyorum bile. Duvara ateş
ettiğinizde çıkan sesle, genel olarak silahların çıkardığı sesler aynı. Hepsinde
tek bir efekt kullanılmış hissi yer alıyor. Hiç değilse insan aynı sesin daha
değişik versiyonları oyuna kotarırdı, böylece bu şekilde farklılık yaratırdı.
Ama yapımcılar cidden bu işte tembellik etmişler.
İyi kısımlar yok mu?
Grafikler geri kalan diğer kısımlara göre eli yüzü biraz daha düzgün. Hiç
değilse ekrana bakıldığında birazcık iyi niyetli olduğu belli oluyor.
Kaplamaların kalitesi aslında kötü, uzaktan iyi gibi durabiliyorlar. Ama yakına
gelindiğinde kendilerini belli ediyorlar. Modellemeler biraz biraz işe
yarayabilirler. Şahsen son dönem oynadığım güzel grafikli oyunların ardından,
Red Ocean yanlarında basit kalabiliyor. Ama grafikler; olmayan yapay zeka ve
sadece tek bir efektten oluşan seslerin yanında oyundaki en iyi kısımlardan
biri. Yani hiç değilse ekranda güzel gözükebilecek bir şeyler sunabiliyor.
Yapım içinde hatalar çok fazla yer alıyor. Mesela yolda karşınıza çıkan bazı
girinti ve çıkıntılar var. Normalde bunların üstünden gitmeye kalkışsak
geçemeyiz, sonuçta bize engel olurlar. Ama Red Ocean’da böyle bir olay yok.
Girinti ve çıkıntıların içinden geçebilirsiniz. Asla size engel olma veya geçit
vermemezlik yapmıyorlar. Yapımda ayrıca bazı fizik kanunları da geçerli.
Patlamalarla uçuşan cesetler, suyun fizik kanunları, yıkılan kısımlar vs… var.
Aslında bunlar oyun içindeki artı ve güzel ayrıntılardan biri. Ama yeterli
değiller, zaten oyunun tümü ele alındığında çoğu noktası yetersiz.
Sonuç belli
Yapım içinde arada suyun içine girip yüzerek devam edeceğimiz veya kaçacağımız
hızlı hareket edebileceğimiz ufak kısımlar var. Bu bölümler çizgisel oynanışı
arada kesip, eğlenceli olabiliyorlar. Ama bunun dışında başka hareketlilik yok.
Kısaca Red Ocean sıradan basit bir FPS oyunu. Herhangi bir çekiciliği
bulunmuyor. Ama ben gene FPS oynarım fark etmez derseniz gerisi size kalmış.