FPS’lerin alıp başını gittiği günlerde, bizleri aksiyonun eşşiz adrenaline,
adventure tarzının büyüsüne geri döndürmeyi başaran bir oyundu Prince of Persia:
Sands of Time. Harika atmosferi ile oyuncuyu hemen kendisine bağlamayı başaran
oyun, gerek konsollarda gerekse PC platformunda yapılan versiyonlarıyla çok
büyük bir kesime hitap etmiş, aşılması zor başarı yakalamıştı. Eskilerin o ünlü
Prince of Persia’sı Ubisoft programcılarının elinde yeniden hayat bulmuş, farklı
oyun yapısı, detaylı ve insanı meraka sürükleyen senaryosu ile isminden uzunca
bir süre söz ettirmişti. Aradan yaklaşık bir sene geçti. Yine FPS’ler aldı
başını gitti. “Aksiyon oyunları yine bir kenara mı atıldı?” dememize fırsat
bırakmadan kılıcının ışıldamasıyla gözlerimizi alan prens geri döndü. Üstelik bu
sefer çok daha kanlı, çok daha acımasız bir ifadeyle.
Zamanın kumları
Sands of Time’ı oynayanların bileceği üzere, ilk hikayenin sonunda prensimiz
zamanın kumlarını kullanmış ve bazı olayları geriye döndürmüştü. Fakat zamanın
kumlarının iyilik amaçlı olsa da umarsızca kullanılması kötülüğün güçlerine de
yardımcı oldu ve Dahaka isimli yaratığın yeniden uyanmasına imkân tanıdı.
Serinin ikinci oyunu, damdan düşer gibi başlayan soluk kesici demoların
ardından, sağanak yağmur altında saldırıya yakalanan bir gemide başlıyor. İlk
bölüm başımızın belası olacak olan siyah giysili ve cüretkârlık seviyesinin
sınırlarını zorlayan bayan karakter ile karşılaşmamız ile son buluyor. Zamanın
adasına giden yolculuğumuz sırasında devasa büyüklükteki bir şatoya ve bu
şatonun yıkıntıları arasında kendimizi buluyoruz.
Oyuna başlar başlamaz ilk dikkatimizi çeken unsur; karanlık havanın hakim olduğu
mekânlardaki başarılı görsel efektler. Warrior Within, ekran kartları ve
bilgisayarlarının konfigürasyonları iyi olanlar için tek kelime ile görsel şölen
niteliğinde. Yüksek detay seviyelerinde fark edeceğimiz sis ve duman
efektlerinin, gölge oyunlarının ve sulardaki yansımaların oyuna ne denli olumlu
etki yarattığı tartışılmaz. Yapabilceğimiz sayısız kombo olduğu gibi yaratıkları
farklı yöntemlerle katletmenin zevkine ulaşacağız.
Yenilik güzel şeydir
Prince of Persia oyun sistemine yeni eklenen unsurları biraz daha irdeleyelim.
İlk olarak dikkat çeken çift silah kullanabilme yeteneğimiz. Artık tek kılıç ile
dövüşmek yerine karşılaştığımız yaratıkların düşürdükleri kılıçları ya da diğer
kesici aletleri dilediğimiz gibi kullanabiliyoruz. Elbette oyunda kullanacağımız
asıl silahımız yerli yerinde oluyor ama ikinci silahımızı dilediğimiz gibi
değiştirebiliyoruz. Ölen bir yaratık toz bulutu olup uçtuktan sonra geriye
sahipsizce yatan silahı kalıyor. Silahın yanına gidip “C” tuşuna basınca elimize
geçiriyoruz. Artık iki silahımız olduğundan vuruşlarımız daha etkili
kombolarımız daha seyredeğer oluyor. Tabii dikkat etmemiz gereken bir unsur var.
O da; silahların hasar görebilir yapıda olması. Gerçek kılıcımız hiç bir zaman
hasar görmese de yaratıklardan ele geçirdiğimiz silahlar mutlaka hasar görüyor
ve zamanla kullanılmaz hale geliyor. Özellikle çok fazla korunma durumunda
kalırsak; hasar süresi daha da kısalıyor. Silahımızın hasar aldığını sol üst
köşedeki simgeden takip edebiliyoruz. Simge kırmızıya dönüştüğünde silahı
değiştirmenin vakti gelmiş demektir. Ayrıca çift silah kullanabiliyorken ikinci
silahımızı düşmana fırlatma imkânına da sahibiz. Bunuda yine “C” tuşu ile
yapıyoruz.