1/5

Prince of Persia: The Forgotten Sands

Erman Demirci 3.06.2010 - 12:31
Sarı üzerine gri. Kuma karşı demir. Prense karşı vezir.
Gölge ikiyüz metre kadar önünde koşuyordu. Gecenin karanlığında dengesini yitirmiş gibiydi. Kolları sağa sola savruluyor, sırtındaki kılıcı ona engel oluyordu. Düzensiz ritminden panik içinde olduğu anlaşılıyordu. Prens ise tam tersine kendini çok rahat hissediyordu. Vücudu ısındıkça gücü de artıyordu. Pislik herifi yakalaması an meselesiydi.

Farrah’yı düşünürken bu anılara göz açıp kapama süresinde nasıl atladığını bilmiyordu. Kafası önündeki bu çabuk karar vermesi gereken konuya takılırken, Dahaka’nın kabuslarına giren görüntüsü içini karartmaya devam ediyordu. Bir seçim yapmalıydı, kumlara sahip olmasına rağmen fazla zamanı yoktu. Kötülüğe kötülükle karşılık vermeliydi, kardeşinin krallığını kurtaması için. Çivi çiviyi sökecekti. Gloin’in oğlu Gimli’nin Miğfer Dibi kalesinde bir kez daha öttürdüğü gibi boruyu, bir kez daha kum ordusuna özgürlüğü bahşedecekti. Büyük güç her zaman büyük bir bedel ile gelirdi ve prens bunu ödemeye hazırdı.

Yere eğildi ve kumdan bir tutam alarak avuçlarına sürdü, Maximus misali ve şöyle bir baktı kuşatılmış kaleye. Gözleri git gide şiddetlenen kum fırtınası altında birer kristal tanesi gibi parlıyordu. Yorgun gözlerinin etrafındaki çizgiler kum dolmuştu. Zırhı kirli, kılıcı eskiydi. Ama biliyorduk ki bunların hepsi kamuflaj, hepsi aldatmacaydı. Bu düşkün görünümlü adamın altında bir efsane vardı. Silah arkadaşı olunabilecek bir asker.

Bu nasıl Pers ordusu, pes doğrusu

İlk yatık kasaların efsane birkaç oyunu vardı. Volfied, Mario vs. Prince of Persia ise -o zaman bilinen adıyla Prince- bunların yanında bizi terleten oyunlardandı. 60 dakika süresiyle, ekranı ters döndüren iksirleriyle ve bizi en ters zamanımızda sırtımızdan vuran karanlık kopyamızla. Vezir Cafer’i öldürüp de hatunumuzu kurtarınca, iki boyutlu, elli piksellik, beyaz pijamalı prensimizin, Mario’nun kendi prensesine ulaştığı andakinden daha mutlu olduğunu gördük.

Prince of Persia: The Forgotten Sands

Böylesine heyecan dolu sahnelere her an için hazır olmak durumundayız

Bilemezdik böylesine bir platform oyunundan gelecekte tuvalden çıkmışçasına bir triloji çıkacağını. Sands of Time ile zamana hükmettik, Warrior Within ile karanlığın gözüne baktık. Ama sevmemiştik parlak prensimizin suya maruz kalmış gümüş gibi kararmasını. Sanırım bir insanın başına yeterince bahtsız olaylar gelmeli ki SoT’taki parlak karakter gitsin yerine WW’deki karanlık karakter gelsin. Tıpkı Anakin Skywalker’ın Darth Vader’a dönüşmesi gibi bir durumdu bu, merak etmiştik arada ne olmuştu da böyle karanlık bu kadar aydınlığın içinden doğmuştu diye. Yine de tatmin etmişti bu üçleme bizi. Tam zordan zevk almaya alışmışken pençeli serseri prensimiz geldi.