Bazı oyunlar var ki sadece hikayeleri de olsun diye bir hikaye yazılıyor.
Haliyle ortaya saçma sapan fikirler ya da düşüncelerden türemiş anlamsız
senaryolar çıkıyor. Hatta ben bu oyunlar için önce oturulup oyunun yapıldığına,
sonra bitirmeye yakın acelece yazılmış bir hikayenin eklendiğini bile
düşünüyorum. İşte kimi oyunlar var ki hiçbir zaman bir hikayeleri olmamalıydı
diyoruz. Hatta ben bazı oyunların hikayesiz olmaları taraftarıyım. Kötü
olacağına hiç olmasın, yalnızca oynamak için oynayalım değil mi? Maalesef Pocket
Racers’ta işte bu saçma konuya sahip gurupta üst sıralarda yer alan bir yapım
olarak tarihe geçiyor.
Efendim, Pocket Racers’ın o muhteşem (!) senaryosundan kısaca bahsetmeye
çalışalım. Siz ve arkadaşlarınızdan oluşan bir gurup kişi, evinizde parti
vermektesinizdir. Ancak her nasıl olduysa kötü kalpli bir ruh sizin evinizi
istila eder. Bununla da kalmaz, sizi ve tüm arkadaşlarınızı birer küçük oyuncak
arabaya çevirir! Ortaya atılan bahis büyüktür; ya kendinizin ve arkadaşlarınız
ruhlarını yarışları birinci bitirerek kurtarırsınız, ya da sonsuza kadar
ruhlarınızı kaybedersiniz. Böylece sürücü koltuğuna, oyun dünyasında ilk kez
ruhlarımızı kurtarmak üzere oturmuş oluyoruz. Aslına bakarsanız hikayeyi gözümde
canlandırınca, çocukların verdiği partide kafası güzel milyon tane kişi
olabileceği, bu yüzden de kötü ruh, minik araba ve ruhları kurtarma
aksiyonlarının hayal ürünü olabileceği aklıma geldi. Daha sonra ise aklımda
biraz daha mantıklı bir fikir oluştu, bence oyunu yazan kişilerin kafası
güzeldi!
Ruhunu teslim edenler
Şaka bir yana, hikayeyi es geçerek oyuna bakalım. Aslında benzer yapımları PSP
platformunda daha öncede oynamıştık. Silah tabanlı yarış oyunlarını aklınıza
getirin; işte Pocket Racers’ın tam olarak içerdiği şeyde bu. Yani yeni bir şey
yok. Kötü ruh bizi evimizde yakaladığından, tahmin edileceği üzere yarış mekanı
olarak evin koridorları caddeleri, oturma odası gibi mekanlarda yarış sahalarını
oluşturuyor. Tek kişilik oyuncu modunda ise oynanabilir üç farklı bölüm
bulunuyor; Practice, Time Trial, Soul Race. İlk sırada yer alan pratik modunu es
geçiyorum. Keza zaman karşı olan bölümde de bilmediğimiz bir şey karşımıza
çıkmıyor. İsmi oldukça şaşalı olan Soul Race (Ruh Yarışı) ise aslında bildiğimiz
klasik parkur yarışlarından oluşuyor. Her yarış ayrı ayrı işlem görüyor ve
altın, gümüş ya da bronz madalya bulunduruyor. Her madalya altında ise beş yarış
bulunuyor. Madalyaların toplanabilmesi için işte bu beş yarışın başarı ile
tamamlanması gerekiyor. Kontroller açısından ise yapımın bizleri pek zorlamadığı
görülüyor. Bazıları biraz fantastik bir yapıda olan on beş mahalde yarışmak ise
kimi zaman ilginç olabiliyor.
Görsel olarak daha çok PlayStation 1’in grafiklerinin biraz daha yüksek
çözünürlüklü olanları ile karşı karşıya olduğumuz söylenebilir. Çevre öğeleri,
ortamlar, araç modellemelerinin yetersiz olduğu açıkça görülmekte. Sesler
bakımından da çok farklı olmayan yapımda birbirini tekrar eden tınılarla
karşılaşmak içten bile değil. Dört kişiye kadar ad-hoc modu üzerinden çoklu
oyuncu modu destekleyen yapımda, "Ruhunu teslim edecek" başka arkadaşlar
bulmakta ise sıkıntı çekebilirsiniz. Genel olarak Pocket Racers’ın ancak bir
küçük kardeş oyunu olabileceği, hatta biraz oyunlarla haşır neşir ise onun bile
kısa sürede ilgisini kaybedebileceği bir yapım olmuş. Piyasada çok daha kaliteli
alternatifler varken, yapım daha çok zaman kaybı olacaktır.