ArtılarYenilikçi oyun yapısı, dengeli ve güzel bulmacalar, korkutucu atmosfer, düşük sistem gereksinimleri
EksilerGrafik hataları mevcut, kısa oynanış süresi, yapay zekadaki hatalar
"Yazı için Murat Sağlam'a teşekkür ederiz."
Tarihler 2007 yılının Mart ayını gösterirken Penumbra: Overture adlı bir
oyunla karşı karşıya kalmıştık ve insanı içine çeken atmosferi ve diğer hiç bir
Adventure’a benzemeyen oynanış şekli ile bizleri yakalamayı başarmıştı. Uzun
zamandır böyle bir korku atmosferinin içerisinde bulunmamış olan bizler, bir
solukta oyunu bitirmiştik ve türe getirdiği yenilikler sayesinde ikinci oyunu
beklemeye koyulmuştuk. Şubat’a dek süren bu bekleyişimize şu anda Penumbra:
Black Plague ile son veriyoruz. Bakalım 1 yıl süren bu bekleyişimize değecek bir
yapım olabilmiş mi?
Işınla bizi Scotty
Penumbra: Black Plague hakkında söylenebilecek en önemli şey grafiklerinin bir
önceki oyundan hiç bir farkı olmadığı ve oynanış açısından da hiç bir yenilik
getirmediği olabilir. Önceki yapımı oynamış olanlar kolaylıkla kontrollere ve
oynanışa adapte olabilirler. Penumbra içerisinde daha önce ilk oyunda görmediğim
türden grafik hatalarıyla karşılaştım. Hatta ilk oyunda neredeyse fizik
motorundan kaynaklanan hiçbir grafik hatası yoktu diyebiliriz. Fakat her nasılsa
bunda nesneler birbirlerinin içinden geçebiliyor. Yapımcılarımız ufak detayları
değiştirmek isterken nesne fiziği konusunda sınıfta kalmış diyerek, eksi
tablomuza bir çentik atarak ilerliyoruz.
Genel olarak grafiklere baktığımızda ise yine işler pek iç açıcı olmasa da
atmosferi sağlamak açısından gayet yeterli. Görsel eski oyundan hiç farklı
değil. Bakıldığında kesinlikle eski denilebilecek kaplamalar ve artık oyunlarda
standart haline gelmiş olan ışık ve aydınlatma efektleri idare eder dedirtiyor.
Fakat atmosfer ve seslerin devreye girmesi ile yapımın bu açığının gözünüze pek
batmaması da olası bir durum. Ayrıca eski görünen grafikleri sayesinde 4-5
senelik külüstürünüzde de rahatlıkla çalışabilecek seviyede bir oyun ve bu da
hitap ettiği kesimdeki insan sayısını oldukça arttırıyor. HPL Engine’a
yapımcılar, iki üç yeni ışık ve su efekti katarak yollarına devam etmeyi tercih
etmiş.
Black Plague’nin sesleri ve müzikleri belki de en sorunsuz yerlerinden birisi
olmuş. Müzikler tam olarak oyunun sizi içine hapsettiği atmosferi güçlendirir
nitelikte. Sesler ise oldukça başarılı, çünkü yapımcılar oldukça özen
göstererek, her nesnenin kendine has bir ses çıkarması için çalışılmış gibiler.
Profesyonel stüdyolarda nesnelerin birbirleriyle değdiklerinde çıkardıkları
seslere kadar tek tek kaydedilmiş ve oyunda kullanılmış. Black Plague’de bir
taşı alıp başka bir taşa sürttüğünüzde gerçekten taşın taşa sürtünme sesini
duyacaksınız. Fakat o taşı alıp da bir kutuya sürttürürseniz, tahmin ettiğiniz
gibi taş-karton ilişkisi ile karşı karşıya kalırsınız. En beğendiğim nokta ise,
nesnelerin ıslak olup olmadıklarına dahi dikkat edilmiş olması ki, çoğu oyunda
asla görmediğimiz bir ayrıntı.
Atmosfere giriş yapıyoruz, kemerlerinizi bağlayın
Black Plague’nin size yaşatacağı atmosfer kesinlikle ilkinden bir adım önde
derken, oyunun artılar kısmında yer alıyor. Diğer oyunun aksine bu oyunda
yalnızca böcekler ve vahşi hayvanlar değil, virüsün etkisiyle mutasyon geçiren
insanlar da düşmanımız olarak bulunuyor.