Paradise
Erdem Maşlak
3.06.2010 - 12:31
Afrika'nın orta yerinde bir cennet
Syberia efsanesinden sonra Microids ile yollarını ayırıp Microids
bünyesindeki arkadaşları Michel Bams, Olivier Fontenay gibi birkaç yapımcı ile
White Birds Productions’u kuran Benoit Sokal’ın üzerinde çalıştığı en son oyun
Paradise, bundan yaklaşık bir sene önce duyurulmuştu ve bu yılın Mayıs ayında
Amerika’da yapılan E3 fuarında da gösterime çıkmayı başardı. Öncelikle Lost
Paradise ismiyle anılan yapım, E3 sırasında yapılan açıklama ile adını Paradise
olarak kesinleştirdi. Fuar alanında Benoit Sokal, kendisine yöneltilen isim
değişikliğine dair soruları, bu ismin oyundaki atmosferle daha iyi örtüştüğünü
belirterek yayınladı. Kendisinin söylediği üzere oyunda araştırıp bulduğumuz yer
aslında kayıp bir yer değilmiş. Biraz saçma bir nedenden ötürü değişikliğe
gidildiğini sezdim; fakat bu ismin de gayet güzel durduğunu söylemek isterim.
Zira başlı başına “Cennet” isimli bir oyun gerçekten de muhteşem bir atmosfere
sahip olacaktır.
Son dileği kızını bir defa daha görmekti…
Paradise’deki kahramanımız da Syberia’da olduğu gibi bir bayan; ismi ise Ann
Smith (oyunun ilerleyişinde ise gerçek adının Karen Crown olduğunu öğreneceğiz).
Ann, Afrika’nın ortasında yer alan Maurania adlı ülkenin Rodon adındaki diktatör
kralının kızı olarak karşımıza çıkıyor. Karakterimiz 10 yaşındayken Avrupalı
annesi Rodon’dan boşanır ve Ann’i de yanına alarak İsviçre’ye gider. Babasının
kötü olan itibarına rağmen kahramanımız babasını yıllar boyunca sevgiyle anıp
sürekli özlemektedir. Büyüdükçe babasına olan sevgisi eksilmeden artan Ann,
günün birinde babasının ciddi şekilde hasta olduğunu ve kızını son bir kez bile
olsun görmek istediğini öğrenir. Bunun üzerine hiç vakit kaybetmeden babasına
zamanında yetişmenin umuduyla Maurania’ya doğru yola çıkar. Ann’in gitmek üzere
yola çıktığı Maurania’da ise tam bu esnada kaos bas göstermiştir ve halk Rodon
yüzünden ayaklanmıştır. Halkın ayaklanması silahlı çatışmaya dönüşmüştür ve
Rodon’a kendisinin bulunduğu gemide bile rahat vermemektedir. Tam da bu sırada
olabilecek en kötü şey meydana gelir ve silahlar Maurania’nın semalarında
babasının yanına gelmeye çalışan Ann’i hedef alır. Yere çakılan uçaktan sağ
kurtulabilen kahramanımız bu kargaşa ortamında babasına gitmenin bir yolunu
bulmalıdır; ama her daim devam eden aksilikler burada da Ann’in yakasını
bırakmaz. Kahramanımız uçaktan sağ çıkabilmiştir; fakat bu kez de hafızasının
bir kısmı yerinde değildir. Sadece pasaportunda yazdığı kadarıyla ismi ve
İsviçre’deki yaşamından kesitler aklındadır. Bunun dışında aklında hiçbir şey
yoktur ve hakkında herhangi bir şey bilmediği bir ülkenin topraklarında neden
burada olduğunu ve buradan nasıl çıkılacağını bulması gerekir. Eh, tabii bir de
babasının yanına son nefesini vermeden varmalıdır. Fakat böyle bir görevi olup
olmadığı hakkında da hiçbir fikri yoktur.