Özel İnceleme
Gözleri aşka gülen, taze söğüt dalısın
Platform türünde olan Ori and the Blind Forest, minik bir kahramanın yolcuğunu anlatıyor. Fantastik bir dünyada, tüm ormana canlılık veren Ruh Ağacı'ndan kopan bir yaprağın fiziksel bir yaşam formuna dönüşmesiyle hayat buluyor Ori. İki bacak üstünde yürüyen beyaz bir kedi görünümündeki Ori, Naru isimli bir canlı tarafından büyük bir sevgi ile büyütülüyor. Birbirine sıkıca bağlı iki sevgi tomurcuğunun mutlu günleri ne yazık ki uzun sürmüyor. Hiç beklenmeyen bir anda Ruh Ağacı eski gücünü yitirince, tüm ormanın verimlilikten, doğal zenginlikten ve yaşam enerjisinden mahrum kalıyor. Bir zamanlar cennetten bir bahçe gibi görünen orman korumasız kalınca tehlikelerle dolu kanalık bir atmosfere bürünüyor. Ori de bu kaotik ortamı yeniden eski haline getirmek için Ruh Ağacı'nın ona verdiği güçleri kullanarak zorlu bir yolculuğa çıkıyor.
Ori and the Blind Forest, ilk sahnesinden son anına kadar görkemli sahneler içeren, hemen yerinde gizli platform bulmacaları sunan, buram buram kalite kokan bir oyun. Macera boyunca rengarenk, büyülü bir atmosferde yol alsak da, ekrandaki her nokta ölümcül tuzaklarla ve yaratıklarla dolu. Hal böyle olunca cennet görünümlü bir cehennemin içinde buluyoruz kendimizi. Yaptıklarımızın büyük çoğunluğu tipik platform yapımlarının aynısı olsa da, gerek görsel kalitenin tavan yapmış olması, gerekse akıcı oynanışı ile takdiri hak eden bir oyun olarak karşımıza çıkıyor Ori.
Teknik, hırs, irade, konsantrasyon... Hooop burdayım!
Son derece akıcı ve hareketli bir oynanış sunan Ori and the Blind Forest'ta karakterimiz de aynı ölçüde çevik ve hızlı hareket ediyor. Tabii ki bu kadar üstün çevikliğe sahip olmasının arkasında zorlu düşmanlar ve tuzaklar yatıyor. Genel oynanış yapısı olarak biraz Rayman, biraz da klasik Metroid havası taşıyor olsa da, tahmin edeceğinizden çok daha zor bir oyun olduğu da bir gerçek. Biraz yersiz bir örnek olacak ama Bloodborne öncesi ısınma turu atmak için Dark Souls 2 oynayan biri olarak, Ori'nin en az Souls serisi kadar zorlu ve yine en az onun kadar sık ölünen bir oyun olduğunu söylemeliyim. En basit yaratığından tutun, beceri gerektiren bölüm sonu aşamalarına kadar, maceranın her anında tehlike kol geziyor. Hemen her noktada zamanlama ve hızlı düşünme inanılmaz derecede önemli. Elbette doğru zamanda doğru tuşa basmanın da değeri tartışılmaz. Yeri geldiğinde Super Meat Boy kadar korkutucu tuzaklara, yeri geldiğinde ise Binding of Isaac'deki gibi ekranın dört bir yanını dolduran düşmanlara denk geliyorsunuz.
Sanat sanat için midir, yoksa oyun için mi?
Her ne kadar oyun piyasasını ileriye götüren ve birbirinden etkileyici yapımları ortaya çıkaranlar hep büyük firmalar olsa da, oyunculara en büyük heyecanı yaşatan ve işin sanatsal yönünün de olduğunu hatırlatmayı başaranlar genellikle bağımsız firmalar oluyor. Her sene mutlaka bir iki tane bağımsız yapımcıdan hem göz zevkimize hem de kalbimize işleyen oyunlar geliyor. İşte Ori and the Blind Forest da bunlardan biri. Moon Studios isimli bağımsız bir firma tarafından uzun bir uğraş sonunda geliştirilen, hemen her sahnesi ve her detayı ile sanatsal yapısını gözler önüne seren, el üstünde tutulması gereken bir yapım.Platform türünde olan Ori and the Blind Forest, minik bir kahramanın yolcuğunu anlatıyor. Fantastik bir dünyada, tüm ormana canlılık veren Ruh Ağacı'ndan kopan bir yaprağın fiziksel bir yaşam formuna dönüşmesiyle hayat buluyor Ori. İki bacak üstünde yürüyen beyaz bir kedi görünümündeki Ori, Naru isimli bir canlı tarafından büyük bir sevgi ile büyütülüyor. Birbirine sıkıca bağlı iki sevgi tomurcuğunun mutlu günleri ne yazık ki uzun sürmüyor. Hiç beklenmeyen bir anda Ruh Ağacı eski gücünü yitirince, tüm ormanın verimlilikten, doğal zenginlikten ve yaşam enerjisinden mahrum kalıyor. Bir zamanlar cennetten bir bahçe gibi görünen orman korumasız kalınca tehlikelerle dolu kanalık bir atmosfere bürünüyor. Ori de bu kaotik ortamı yeniden eski haline getirmek için Ruh Ağacı'nın ona verdiği güçleri kullanarak zorlu bir yolculuğa çıkıyor.
Rengarenk orman tasarımını görüp de aldanmayın sakın. Blind Forest göründüğünden çok daha tehlikeli bir yer.
Teknik, hırs, irade, konsantrasyon... Hooop burdayım!
Son derece akıcı ve hareketli bir oynanış sunan Ori and the Blind Forest'ta karakterimiz de aynı ölçüde çevik ve hızlı hareket ediyor. Tabii ki bu kadar üstün çevikliğe sahip olmasının arkasında zorlu düşmanlar ve tuzaklar yatıyor. Genel oynanış yapısı olarak biraz Rayman, biraz da klasik Metroid havası taşıyor olsa da, tahmin edeceğinizden çok daha zor bir oyun olduğu da bir gerçek. Biraz yersiz bir örnek olacak ama Bloodborne öncesi ısınma turu atmak için Dark Souls 2 oynayan biri olarak, Ori'nin en az Souls serisi kadar zorlu ve yine en az onun kadar sık ölünen bir oyun olduğunu söylemeliyim. En basit yaratığından tutun, beceri gerektiren bölüm sonu aşamalarına kadar, maceranın her anında tehlike kol geziyor. Hemen her noktada zamanlama ve hızlı düşünme inanılmaz derecede önemli. Elbette doğru zamanda doğru tuşa basmanın da değeri tartışılmaz. Yeri geldiğinde Super Meat Boy kadar korkutucu tuzaklara, yeri geldiğinde ise Binding of Isaac'deki gibi ekranın dört bir yanını dolduran düşmanlara denk geliyorsunuz.