Nintendo denildiğinde çoğu oyuncunun aklına renkli dünyalar, eğlenceli karakterler ve masalsı atmosferler gelir. Ancak bazı oyunlarda öyle anlar vardır ki, bu neşeli tablo yerini beklenmedik bir korkuya bırakır. Yıllar boyunca tartışılan ve hâlâ hatırlandığında ürperti uyandıran o seviye, oyuncuların kolektif hafızasında derin bir iz bırakmayı başardı.
Super Mario 64, Nintendo’nun üç boyutlu oyun dünyasında çığır açtığı bir yapım olarak tarihe geçti. Ancak bu oyunun içinde öyle bir bölüm vardı ki, serinin alışıldık havasından çok farklıydı. Big Boo’s Haunt adı verilen bu bölüm, karanlık atmosferi, tekinsiz müzikleri ve rahatsız edici tasarımıyla adeta bambaşka bir oyun deneyimi sunuyordu. Oyuncuların çoğu için bu bölüm, eğlenceden çok ürperti anlamına geliyordu.
Karanlık malikaneye adım atıldığı ilk anda oyun dünyasının değiştiği hissediliyordu. Renklerin solgunluğu, ortamın sessizliği ve huzursuz edici detaylar, özellikle küçük yaştaki oyuncular üzerinde derin bir etki bıraktı. Hayaletlerle dolu odalarda gezinmek, uçan eşyalarla karşılaşmak ve ürpertici müzikler, o dönem için beklenmedik derecede korkutucu bir deneyim yarattı.
Bu bölümde en unutulmaz anlardan biri ise şüphesiz Mad Piano ile yaşandı. Sıradan bir eşya gibi duran piyanonun aniden canlanıp oyuncunun peşine düşmesi, bir jumpscare etkisi yaratarak çocuk yaşta oynayan birçok kişiyi fazlasıyla korkuttu. Dahası, bu piyanonun yenilememesi, çaresizlik duygusunu daha da artırıyordu. Yıllar sonra bile pek çok oyuncu, oyunlarda gördüğü piyano objelerine temkinli yaklaşır oldu.
Big Boo’s Haunt’un başarısı aslında Nintendo’nun niyetinden çok daha fazlasını başardı. Amaç sadece hayalet temasına uygun bir bölüm yaratmaktı, fakat sonuç olarak unutulmaz bir korku deneyimi ortaya çıktı. Grafiklerin basitliği, kameranın sınırlılıkları ve minimalist ses tasarımı, bölümü daha da tekinsiz hâle getirdi. Bu nedenle Big Boo’s Haunt, Nintendo’nun “yanlışlıkla” yaptığı en korkutucu seviye olarak hafızalara kazındı.
Bugün geriye dönüp bakıldığında, Super Mario 64’ün neden efsaneleştiğini anlamak zor değil. Deneysel yapısı ve farklı atmosferleriyle oyun, türünün en iyi örneklerinden biri oldu. Big Boo’s Haunt ise bu deneyimin en çarpıcı anı olarak, hem Nintendo hayranları hem de oyun tarihçileri için unutulmaz bir miras hâline geldi.