“Electronic Arts firması şu anda yapım aşamasındaki Need For Speed: Underground ismindeki oyununu duyurdu. Need For Speed serisinin bu en son versiyonunda alışılmışın dışına taşılarak sahip olduğumuz arabaları gerek performans gerekse de görsellikleri bakımından istediğimiz gibi donatabileceğiz. Oyun alanı için genişçe bir şehri bize sunacak olan EA, burada sürmemiz için üzerinde modifikasyon yapılabilecek en uygun araçları beğenimize sunmaya hazırlanıyor. Biz de oyunun raflara sergileneceği günü iple çekiyoruz.”
Bu haber bundan yaklaşık 2 - 2,5 sene önce insanlar tarafından okundu ve ilk Underground, yapımcı EA tarafından duyurulduğunda oyun sitelerinin çoğunda hemen hemen aynen bu sözcüklerle tasvir edildi. Ve sanmıyorum ki üst paragrafta yer alanlardan daha farklı veya geniş bir tanımlama başka bir yerde yapılmış olsun. Akıllarda oluşan fikir ve beklenti; muhteşem arabalarla istediğimiz gibi değişikliklerde bulunabiliyor olmak, gözlerimiz içeri çökecek kadar hız yapabilmek; bu oyun için olmazsa olmaz sert müzikler, cazibeli bayanlar ve hareketli bir yapıydı. Sonuç: Bütün bunların ötesiydi. Ondan önce mi? Ondan önce her şey bir gaz bulutuymuş meğer. Underground’u bir “milat” olarak kabul etmek mümkün, her ne kadar Underground’dan evvel de arabalarda çeşitli modifiyeler yapmamıza olanak sağlayan oyunlar var olsa da. Her oyuncunun aklında az çok belirli bir Need For Speed şablonu vardı o güne kadar, ve serinin önceki oyunlarına şimdi bakılacak olursa ilk olarak araba, sonrasında pist seçilirdi; en sonunda da yarış alanında eğlenilmeye çalışılırdı. Sakın yanlış anlamayın, Need For Speed’in her oyunu piyasayı ilk çıktığı sırada sarsmıştır; zira bu zaten bilinen bir şey; ama, kimse benden şimdi NFS2 ile NFS: Underground 2’yi kıyaslamamı beklemesin. Ki NFS2 de çok çok sağlam bir oyun “du”.
Underground 2’nin nasıl bir gümbürtü ile duyurulduğunu da çok iyi hatırlıyorum. Henüz millet ilk UG’nin büyüsünden kurtulamamışken EA, bir NFS daha yapılmakta olduğunu duyurdu. Sıradaki oyunun adının NFS:UG 2 olacağı ise bundan yaklaşık iki ay sonra netlik kazanacaktı. Bu şok dalgası ilkinden büyük oldu tabi ki. ...Bir saniye biz oyunu inceleyecektik değil mi ya? Lafı nereden nereye taşıdım. Tamam, hadi oyunu incelemeye başlayalım öyleyse...
- Hey şuna bak??!
- Neye?
- Neyse, sen bakana kadar geçti gitti zaten.
Serinin ilki ile ikincisi arasında bir seneden biraz daha fazla bir zaman dilimi var. Bu süre bilgisayar oyunu standartlarına göre, yapımların kalitesi bakımından, devrim gibi bir süreçtir. Bir yılın oluşturduğu bu farkı nitekim Underground 2’de de görmek mümkün. Oyuna bir çok şey eklenmiş, hatta oyun baştan yaratılmış bile denebilir. Orijinal konseptin korunması gerekliliğinin ötesinde bu ölçütün geliştirilerek bizlerin beğenisine sunulmuş olması görülmeye değer. Grafiklerin tekrar elden geçirildiği bariz, arabaların çoğu her ne kadar ilk oyundakilerin tamamını içerse bile detaylarında bir kez daha uğraşıldığı anlaşılır bir vaziyette karşımıza çıkıyor. Bunun ötesinde bizim asıl isteğimiz olan hız ve coşku tamamıyla olması gerektiği gibi. Aslında ilk oyundan aklımızda kalan her noktanın Underground 2’de de korunuyor olmasından üstünkörü bahsedip geçsem ve lafı uzatmayıp direk detaylara insem zamandan tasarruf etmiş olurum; ama, hak vereceğiniz gibi bu şekilde kestirip atmak olmaz. Buna kalbim dayanmaz.