ArtılarBaşlı başına polisler! En çamur halleriyle polisler ve diğer yarışçılar. Harika grafikler ve üst düzey atmosfer. İnanılmaz tatlı, seyir zevki yüksek ara videolar. Oyuna iyi aktarılmış arabalar, hepsini onlarca farklı şekilde modifiye imkânı.
EksilerMüzikleri beğenmeyenler illa ki çıkacaktır. Oyunun kariyer modunun nispeten kısa olduğu söylenebilir. Grafiklerde bozulmalar meydana gelebiliyor. Şehir yine oldukça boş.
Bir Need For Speed oyunu daha ve bilgisayarlardaki en büyük göz ağrımız
tekrar bizimle beraber. Bu oyun alınır ve oynanır; daha fazla söze ise gerek
olmaz, ama illa ki buraya bir şeyler yazmak lazım! O talihsiz kişi benim deyip
buraya gereksiz bir kara mizah ya da paradoks örneği gösterebilirim; “Oyunun
yazısını yazıyorum: Mutlu muyum?? EWET!”, “Oyunu şu an oynayamıyorum: Mutsuz
muyum?? EWET” gibilerinden. Ama hayır! NFS serisinin en iyi oyunlarından birini,
buyurun geçin karşıma uzun uzun anlatayım. En sevilen yarış oyunu kültlerinden
birinin nasıl devam ettiğine beraber şahitlik edelim.
90’lı yılların ortalarından beridir süregelen bir seri olarak nihayet 2005 yılı
içerisinde Need For Speed’in 10. yılını devirişini kutluyoruz. Kutlamak denmese
de NFS dendiğinde beyninde şimşekler çakan, vızır vızır geçen hız canavarlarını
aklına getiren pek çok kişi için bunun farklı bir anlam içerdiğini düşünmek
gerek. EA Games’in belki de yaptığı en iyi çalışmalardan biri olan Need For
Speed, yıllardır en çok sevilen araba yarışı oyunlarından biri olarak PC
oyuncularının akıllarından asla çıkmamıştır, bu böyle gidecek olursa da daha
epey bir süre çıkacağa benzemiyor. Zira serinin 1995 yılındaki ilk Need For
Speed oyunundan bu yana kalitesini hiç sekteye uğratmadan yükselttiğini, gelişen
teknolojilerle birlikte oyunlarındaki standardı da artırarak bu günlere
getirdiğini görüyoruz. Son iki Underground oyunu ile birlikte günümüzün en büyük
trendi olan modifikasyon olayına da girmemizle artan itibarı gözle görülür
cinsten; Porsche Unleashed’in Porsche tutkunlarında bambaşka bir yere sahip
olduğunu ve NFS serisinin en iyi oyunlarından birinin o olduğu gerçeğini göz
ardı edersek! Most Wanted’in önem kazandığı asıl nokta ise, oyunun yeni nesil
konsollarla aynı döneme rastlıyor oluşu diyebiliriz. Bunu arabaların oyun
dünyası ile yaptığı etkileşimlerde ve XBOX 360’daki görsel şöleni yapımcıların
“Need For Speed” ismiyle yaşatmak istemesinde görebiliriz. Oyuna bu noktada
gerçekten de gerek grafiksel açıdan, gerekse de araba dinamiklerinin oyundaki
yansımaları açsından çok farklı yerlere dokunduğu fark edilebiliyor.
Seni çaylak…
Need For Speed: Most Wanted’in bizi modifiye olayıyla tanıştırdığı son iki NFS
oyunundan farkı daha ilk dakikadaki giriş videosundan gözümüze gözümüze
sokuluyor adeta: Polisler! Gece yarısı sokak yarışları ve son sürat ilerleyen
“süslü” hız canavarları ve bakmalara doyulamayan cillop gibi hatunlar ve kanun
kaçağı yarışçılar yanı sıra en az onlar kadar olmazsa olmazlardan olan polisler
Most Wanted’ın ana teması. Zaten Underground ve Underground 2’de de fazla dikkat
çekmemesine rağmen aslında en önemli olması gereken noktalardan birisi onlardı.
Fakat oyunun hızı ile birlikte arabaların her tarafıyla oynayabilmenin verdiği
özgürlük ve heyecan belki de buna dikkat etmemizi engelledi diyebiliriz. İşte
şimdi olayların asıl sarpa saracağı noktaya odaklanıyoruz.
Underground serisinde olduğu gibi Most Wanted’da da bir kariyer modu ve ona
ilham veren hoş bir senaryomuz ve olayların meydana geldiği bir şehrimiz var.
Underground 2’de Bayview’de geçen olaylar bu kez Rockport City’de meydana
geliyor. Oyunun kariyer modu hoş bir giriş bölümüyle start alıyor. Burada şehre
yeni gelen, illegal yarış olayında yükselmek isteyen isimsiz bir adamı
canlandırıyorsunuz. Ortama ayak basmanızla birlikte şehrin polislerce
oluşturulmuş kara listesindeki yarışçılarla karşılaşmanız bir oluyor, birkaç
yarış yaptıktan sonra kara listenin en üst sırasındaki Razor Callahan’ın
dikkatini çekiyorsunuz ve ruhsatına iddiaya girip yarış yapıyorsunuz. Yeni yetme
birine yenilemeyeceği için çok çamur bir şekilde rakibimiz yarışı “kazanıyor” ve
sonrasında da gözlerinizin önünde arabanızın çekildiğine şahitlik ediyorsunuz.
Bu da yetmezmiş gibi polisler baskın yapıyor ve tutuklanıyoruz. Peşinden de
gizemli bir kadın olan Mia, gerçek hayatta kendisini güzeller güzeli Josie Maran
olarak biliyoruz, gelip bizi kurtarıyor ve kariyerimize sıfırdan başlayıp kara
listenin en altından en üstünde kadar bütün yarışçılara meydan okuyup onları
yenerek arabamızı tekrar ele almaya çalışıyoruz.