Ağız tadıyla bir Fatality yapmayalı uzun zaman olmuştu…
Karşılıklı dövüş oyunları arasında Mortal Kombat serisinin diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri, -içerdiği kan ve vahşet dozajının yanı sıra- MK’dan keyif almak için gerçekten ustalaşmak gerekiyor olmasıdır. Tekken’de ya da Street Fighter’da yaptığınız gibi uçan tekme-çelme kombinasyonunu iyi bir MK oyuncusu karşısında denerseniz, tek elde edeceğiniz şey -hiç de estetik olmayan bir biçimde- birkaç parçaya bölünen dövüşçünüzün mağlubiyeti olacaktır.
İlk olarak arcade salonlarında tanıştığım Mortal Kombat serisini, MK Trilogy sonrasında oynamaktan vazgeçmiştim. Zira o dönem yaygınlaşan “her şeyi üç boyuta taşıma” furyasının başarısız sonuçları olan Mortal Kombat 4 ve sonrasındaki tüm oyunlar, pek çok yönden kusurluydu.
Serinin dokuzuncu oyunu olan yeni Mortal Kombat ise, Midway’in batmasıyla birlikte seriyi devralan Warner Bros.’un Chicago stüdyolarının, yeni adıyla Netherrealms Studios’ın elinden çıkıyor. Geçtiğimiz yıl piyasaya sürülen Mortal Kombat vs. DC Universe ile paralellikler gösteren oyun, bu sefer neredeyse her yönden o ilk ruhu yakalayıp, bazı iyileştirmelerde bulunmuş.
Bize ne anlatacaksınız Lord Raiden?Mortal Kombat serisinin kronolojik olarak sonuncusu olan MK: Armageddon’ın final sahnesiyle başlayan oyun, Raiden’ın ölmeden hemen evvel geçmişteki benliğine bir mesaj göndermesi ile hikayeyi ilk üç Mortal Kombat’in zaman dilimine taşıyor. Yaşanacak felaketi çeşitli aydınlanma anlarında gören Raiden da, bu orijinal üçlemedeki olayları ufaktan değiştirerek, aynı hazin sonu önlemeye çalışıyor.
Bugüne kadar MK oyunlarında hikayeye çok fazla yoğunlaşamamamızın nedeni, yapımcıların aksiyona ağırlık vermesiydi. Yeni Mortal Kombat’ın hikaye moduna girdiğinizde ise, daha önce sadece MK serisinde değil, neredeyse hiçbir dövüş oyununda görmediğiniz kadar derin bir senaryoyla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Ringe çıkacağınız dövüşçüyü sizin tayin etmediğiniz bir hikaye modu hayal edin; belirlenen senaryoda sahne ışıkları kimin üzerindeyse, o dövüşçünün kontrolünü alıyorsunuz. Örneğin ilk turnuvada Johnny Cage ile başlayıp, önce Raiden’ın tayfası, sonra da değişen senaryo nedeniyle bazı sürpriz isimlerin kontrolünü üstleniyorsunuz. Hikaye akışı içerisinde dövüşler ve videolar arasındaki geçiş çok başarılı gerçekleşiyor. Kendinizi, sadece dövüşlere müdahale ettiğiniz uzun bir aksiyon filmi izler gibi hissetmeniz mümkün.
MK1, MK2 derken sırasıyla orijinal üçlemenin hikayesini tamamladığınızda, bitirdiğiniz oyunun bir karşılıklı dövüş oyunu olduğuna inanmakta güçlük çekebilirsiniz. Senaryo sonunda neredeyse tüm karakterleri en az bir iki dövüş boyu yönettiğiniz, Sektor ve Cyrax gibi karakterlerin robot olmadan önceki hallerini ve bazı normal karakterlerin siber dövüşçüye dönüşümlerini gördüğünüz bir macera kalıyor aklınızda.